Mayıs ayının bizlere getirdikleri...

Mayıs geldi, hoş geldi. Gerçi pek hoş gelmedi. Çünkü ayın ilk günü, dünyada bayram olarak kutlanırken bizde olağanüstü hâl havasında geçti. 1 Mayıs işçi bayramında tüm işçiler her gün olduğu gibi işbaşı yaptı. Yani, emekçilerin, el ele şarkılarla bayram yapma hayali bir başka bahara kaldı. Ama yine de bahar sarhoşluğu yakamızı bırakmadı ve 5 Mayıs’la birlikte umutlar çoğaldı. Ben her sene olduğu gibi yine kendimce, İzmir usulü, hem kâğıda hem küçük taşlarla gül ağacımın altına dileklerimi çizdim. Ateşten atladım, dans ettim. Gün ışırken, hayallerimi denize sevkettim. İçimden de “ahhhh şimdi Edirne’de olmak, Romanlarla Hıdrellez’in keyfini çıkarmak vardı“ dedim. “Kısmetse seneye...” diye de bu dileğimi de diğerlerinin arasına ekledim. Velhasıl, ülkemizdeki bütün olumsuzluklara, seçim kampanyalarının ruhumuzu şişirmiş olmasına rağmen, bu, mevsimlerin en tatlısı, tüm yılın en esrik ayı aklımızı başımızdan aldı. Dilerim; az da olsa bulduğumuz tatlı râyihayı savuracak, ağzımızın tadını kaçıracak olaylardan uzak, bahar meltemiyle bir karış havadaki aklımızın peşinden koşarak, çayın deminde, kahvenin dumanında kalırız. Kısaca; yüzümüzü güneşe, ruhumuzu umuda dönerek, biraz da koşuşturmalardan gaz keserek mayısın ve yaşamın tadına varırız.

Haberin Devamı

Operadaki Hayalet..

Mayıs ile birlikte ilk olarak, 15 yıl aradan sonra, yeniden Operadaki Hayalet müzikaline gittim. Bu sefer kızımla. Aradan geçen yıllar, gelişen teknoloji, izlenen onlarca gösteri ve değişen ben... Böyle düşününce, bir zamanlar ayılıp bayılarak izlediğim müzikal şimdi gözüme sıradan gelecek sandım. Kızımın hatrına gittiğim oyundan, tıpkı yıllar öncesinde olduğu gibi yine ağzım bir karış açık kalarak çıktım. Evrensel hikâyesi ve ölümsüz müzikleri bir yana, bugün halâ insanı hayrete düşüren sahne tasarımı, neden Broadway’in en uzun soluklu müzikali olduğunu bir kez daha kanıtladı bana. Üstelik ben, efsane Sarah Brightman’dan izlemiştim Christine rolünü. Ama Emilie Lynn’e de bir o kadar hayran oldum. Defalarca sinemaya uyarlanmasına, hatta müziğinin Oscar ödülü almasına rağmen yine de film uyarlamalarının sahnedeki sükseyi yakalayamamasını ise canlı performansın her daim üstün gelişi olarak yorumluyorum. 17 Mayıs dahil, İstanbul Zorlu PSM’de müzikâl seyirciyle buluşmaya devam edecek, Operadaki Hayalet. Mayıs ayında kendinize bir güzellik yapın ve imkânınız varsa mutlaka izleyin, hatta benim gibi daha önce görmüş olsanız bile tekrar gidin, derim. Bu arada, yeniden canlanan sahne sanatları ve müzikaller dönemine girdiğimizin kanıtı olarak, Operadaki Hayalet, Evita ve Cats gibi müzikallerin bestecisi Andrew Lloyd Webber’in yeni müzikali yakında sahnelerde olacak. Önümüzdeki günlerde Amerika’ya gidecek olanlar da Hamilton Müzikali’ni kaçırmasını derim. Bu arada 30-31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde, ses telleri kanama yaptığı için gösterisi iptal olan Hugh Jackman yine Türkiye’de olacak. Geçen sefer, salon kapısından hüsranla dönen benim gibi Hugh hayranlarına duyurulur.

Haberin Devamı

Mayıs ayının bizlere getirdikleri...

Mayıs ayı gelince doğa ile birlikte sanat da uyanır. Dünya genelinde etkinlikler, festivaller birbirini tâkip eder. Siz bu satırları okurken ben de Venedik Bienali’ne gidiyorum. Hem, 6 Mayıs-22 Kasım tarihleri boyunca Venedik’te sergilenecek Ahmet Güneştekin’in “Million Taşı“ başlıklı ve merkezine İstanbul ve Kadın öğelerini koyduğu resim-heykel sergisini hem de Türkiye Pavyonu’nu görecek olmaktan dolayı çok heyecanlıyım. Bir yandan da baharda Venedik’te olmanın hülyasındayım.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR