4 çarpı 4 oldum kızdırmayın, araziye uyarım!

Bu hafta doğum günümü kutladım. Aslında yeni bir yaş almak müsriflik olmasın diye eski yaşımı bir yıl daha kullanmayı düşünmedim değil. Sonra “hadi” dedim “yap bir hovardalık ve çek bir tane 4 çarpı 4”. Nihai neticede, 4 çekere geçmiş oldum ben de. Eh bu işin 5 çekeri olmadığına göre, yeni yaşımla birlikte anladım ki daha fazla kimseye çekecek hâl kalmamış bende! Madem “4 çarpı 4” olmuşum, bir bakmışsınız, kafam bozulduğunda bende araziye uymuşum. Velhasıl kelam, benim gibi 4-4’lük yaşa gelmiş olan akranlarıma, 4-4’lük bir yıl diliyor ve şu arzi olma meselesini bir düşünmelerini öneriyorum.

Bilmem siz de her doğum gününüzde yaşınızı ve yaşamınızı sorgular mısınız? Ben bunu hep yaparım. 30 yaşımı o kadar sevmiştim ki o duyguyu unutmamak için kolumdaki güneş dövmesini yaptırmıştım. 30’dan sonra kendimi tanımaya, hayatı bir nebze olsun kavramaya başladığımı ve en önemlisi “kadın” olmanın keyfine vardığımı hissetmiştim. Bu yüzden, çoğu insanın aksine, üzerine para verseler ilk gençliğime dönmek istemeyeceğimi keşfettim. Hala da öyle düşünüyorum. O kadar emek verip, ilmek ilmek dokuduğum hayatımı her şeyiyle seviyorum. “Ah yeniden liseye dönsem” demek, sanki kendime ihanet... Büyük pişmanlıklarım da yok demek ki. Yeniden başlasam yine aynı yollardan geçerdim belli ki. Gene oyuncu olmak isterdim mesela ve bu uğurda onca ego yaralanmasını göze alırdım bir kez daha. Aynı adama takılırdım yeniden ve ilişkim şimdiki halini alsın diye çabalardım tekrar. Anne olur, kızım için aynı uykusuz geceleri geçirir, o büyüyene kadar gene bir an olsun yanından ayrılmazdım. İşte bu yüzden dostlar, yani dünyamı bir kez daha aynı şekilde kurmak, başa dönüp sahip olduklarıma kavuşmak için bir kez daha çabalamak filan istemiyorum ben. “Hayatımın başına dönebilseydim” diye hayıflanmıyorum hiç. “Allah gördüklerimden ayırmasın” diye dua ediyorum sadece.

Haberin Devamı



Bir devri kapatmak

Yine de bir itirafta bulunmalıyım ki 40’lı yaşlara adım atmak biraz ağır gelmişti. Benim gibi yaş almayı seven gibi bir kadın için bile travmatikti doğrusu. Ama sonra anladım ki asıl sevimsiz olan 30’ların sonunda olmaktı. Bir devri kapamanın huzursuzluğuydu bu. 10’lu yaşlarımı bitirirken bile benzer bir duygunun kırıntısı içimden geçmişti, hatırlıyorum. Benden önce bu yollardan geçen bir arkadaşımın dediği gibi geçişler engebeliydi, ama geçtikten sonrası düzlüktü. Ne de olsa yeni bir yolun başlarında olmanın getirdiği bir rahatlama oluyordu insanda. Ama bana sürpriz için doğum günümde Bodrum’a gelen can dostlarım Aslı ve Günsenin’le çocukluktan konuşmaya başlayınca, denizin ortasındaki salın üstünde birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Çocukluk arkadaşlarımın yanımda olmasının mutluluğuyla, çocukluğu çok uzaklarda bırakmış olmanın burukluğu vardı içimde. Farkettim ki, annemin dediği gibi 30’lar değil, 40’lardı hızla akan! Devir değişmişti çünkü. Annelerimizden 10 yıl sonra çocuk sahibi olduğumuz için kaymıştı bu saptama. Bebek bakarak eve kapandığımız 30’lar değil, onların büyüyüp yaşamımızı hızlandırdığı “40”lar oluyordu, farketmeden elimizden kayan. Oysa ben tutmak istiyorum artık o ânı... Ağlaya ağlaya yıkandı ruhum. Dostlukla sarmalandım sonra ve bir baktım aşkım kocam da yanımda... 4-4’lük yaşımda ben de 4-4’lük hissettim kendimi o anda.

Mekanları uç uça ekledik

Gelelim 4X4 kutlamalara... Ben hep derim: Eğlenceli ortamlarda bir türlü eğlenemiyorum. Gece yaşamayı çok seviyorum, ama gece hayatı hiç bana göre değil. Güzel bir yemek ve uzun masa sohbetlerinin insanıyım ben. Bünyem kaldırmıyor fazlasını. Ama sen gel bunu benim arkadaşlarıma anlat! Kural koydular; doğum günü bahanesi ile senede bir gece sevdiğim mekanları uç uca ekleyip beni ordan oraya dolaştırıyorlar. Bu yıl da önce evde çoluk çocuk pasta keserek başladı kutlamam. Sonra Bodrum Marina’da yemek ve ardından aynı mekanda İzmir Expres... 12’den sonra Bora Öztoprak’ı dinlemek için Bay Jack... Organizasyonu yapan zaten Bora’nın eşi bizim Çiçek (Dilligil)... O yüzden gittiğimiz her mekanda yerimiz en önde çoktan hazır. Bora programına kısa bir ara verdiğinde, Çiçek bizi komşu mekân Barbeast’e götürüyor koşarak. Maksat, eğlenceye ara verilmesin! Çocukça zıplıyoruz ha babam! Emre (Kınay) ile dans ediyoruz, Belma (Canciğer) ile buz savaşı yapıyoruz. Sabah da çorba içip, kendini gecenin refakatçisi ilân eden kocam sayesinde evimize dönüyoruz. Yattıktan 3 saat sonra köpeğimiz Tonton uyandırıyor beni. Dayak yemiş gibi kalkıyorum yataktan. Kendime şaşırarak gece çok eğlenmiş olduğumu farkediyorum. Yaz boyunca her geceyi bu tempoda geçirenlere bir kez daha hayret ediyorum. Ben Bodrum gecelerini müdavimlerine bırakarak “benden bu kadar” diyor ve bir sonraki yaş günüme kadar sakin yaşamıma dönüyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR