Oscar’a çeyrek kala BAFTA

Haberin Devamı

Geçen haftaki yazımda, film mevsimininin en sıcak günlerini yaşadığını, Oscar’a yaklaşırken izlediğim filmlerden ve adaylardan bahsetmiş, tahminlerde bulunmaya başlamıştım. Elbette; Oscar’a çeyrek kala BAFTAOscar’ların da aslında hesap-kitap yapılarak dağıtılan ve sadece “en iyi” olana değil “oyunun gereği” kişi ve yapımlara verildiğini akılda tutarak tahminde bulunmak gerektiğini de hatırlatmıştım. İşte bu hafta, Altın Küre’den sonra, Akademi Ödülleri’nin bir başka habercisi BAFTA ödülleri yani “İngiliz Oscar”ları dağıtıldı.

İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi (BAFTA) ödüllerinin bu yılki sahipleri, sunuculuğunu ünlü komedyen ve aktör Stephen Fry’nin üstlendiği törenle sahiplerini bulmuş oldu böylece. Açıkçası sonuçlar çok şaşırtıcı değildi. Hem “En iyi Film” hem “En iyi Erkek Oyuncu” kategorisindeki ödülleri alarak, “12 Yıllık Esaret” filmi bu yıl Bafta’ya damgasını vurdu. Yine geçen hafta bu filmin, “Obama’dan torpilli” olduğu dedikodusunun Amerika’da çok konuşulduğunu bu yüzden de Oscar tahminlerinde oldukça iddialı olduğundan söz etmiştim. BAFTA, dedikoduları haklı çıkardı. Yeri gelmişken hemen yorumumu yapmak isterim: Oscar’a çeyrek kala BAFTA“12 Yıllık Esaret” filmini izledim. Elbette kötü bir film değil, ama o kadar “beylik” ki! Dikkat ederseniz “klişe” demiyorum çünkü klişe, “her zaman geçerli olan” anlamına da gelir ve ben klişeleri severim, oysa bu film için “basma kalıp” ifadesi daha yerinde olur. “12 Yıllık Esaret” insana daha çok “bu filmi daha önce görmüştüm” hissi veren bir yapım. Çok bildik, çok tekrar... Etkileyici olmaktan uzak ve bu yüzden de bana göre gayet sıkıcı. Daha önce onlarca kez, çok daha iyi örneklerini izlediğimiz Afro-Amerikan halka yapılan ırkçılığın sıradan bir eleştirisi. Yeni bir şey söylemiyor ya da bildiklerimizi yeni bir şekilde dile getirmiyor. Aynı durum, filmin başrol oyuncusu ve BAFTA’nın En iyi Erkek Oyuncu’su Chiwetel Ejiofor için de geçerli. Elbette iyi bir performans sergiliyor ama akla ve yüreğe kazınmıyor. Filmde, “ırkçı sahip Epps” rolündeki Michael Fassbender dışındaki herkes ve her şey biraz demode. Umarım, Oscar çoğunlukla yaptığı gibi politik oyunların kurallarına göre davranmaktan vazgeçer ve seçimlerini bu filmden yana kullanmaz. Umarım Oscar’da “En iyi Erkek Oyuncu” ödülü Christian Bale ya da Matthew McConaughey’in olur.

Oscar yarışı yetişkinlerin Disneyland’ı!

Yine, geçen yıl Oscar alan ve bu yıl da “Yardımcı Kadın Oyuncu” kategorisinde aday olan Oscar’a çeyrek kala BAFTAJennifer Lawrence’a Hollywood’un büyük yatırım yaptığını ve gelecek gişe başarısını arttırmak için 23 yaşındaki bu genç oyuncuya ikinci kez aynı ödülü verebileceklerinden, yani, para gelecek yerden Oscar esirgemeyeceklerinden söz etmiştim. Bafta ödüllerinde bu teorim geçerli oldu ve Lawrence “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. Oscar için gönlüm Julia Roberts’den yana olsa da, Lawrence, Oscar’a bir adım daha yaklaşmış görünüyor.

“En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü Bafta’da da tıpkı Altın Küre’de olduğu gibi Woody Allen’ın yazıp yönettiği “Mavi Yasemin” (Blue Jasmine) filmindeki muhteşem performansıyla Cate Blanchett aldı. Daha önce Oscar’da defalarca hakkı yenen Blanchett, umuyorum ki bu sefer heykelciği kucaklayacak.

Açıkçası, her ne kadar, içinde pek çok oyunun ve çıkar hesabının döndüğünü bilsek de yine de Oscar’ı tahmin etme oyununun cazibesine kapılıyoruz. Tespitim odur ki çocuklar için Disneyland ne ise sinema severler için de Oscar aynı şey. Elbette Oscar yarışında yaşananların tıpkı bir çizgi filmde olduğu gibi gerçek olmadığını biliyoruz, ama itiraf etmeli ki yine de çok eğlenceli buluyoruz.

DİĞER YENİ YAZILAR