Bu devirde ünlü olmak zor!

Bu devirde, “ünlü” olmak, her zamankinden zor besbelli! Bir zamanlar, ünlü olmak, sevgi ve saygı sembolü iken, şimdilerde hedef tahtası olmak anlamına geliyor. Bir kaç yıl öncesine kadar, “hayran olunan” , umut dünyasını temsil ederken, bugün yaşanan mutsuzluklar ünlülerle sağaltılıyor. Dün, “bir gün onun gibi olmak istiyorum” diyen hayran kitlesi yerine, bu gün “benden beter olsun” diyen bir kitle yaratılıyor.

Haberin Devamı

Hiç tanımadan, kim olduğu ve nasıl hissettiğiyle ilgilenmeden, “ünlü” başlığı altında pek çok insan, ünlü olmanın doğal bir sonucuymuş gibi iftiraya uğruyor, suçlanıyor, hakarete uğruyor. En kötüsü, gün geçtikçe bu durum normal kabul ediliyor.

Son günlerde yaşanan, “ünlülere uyuşturucu operasyonu” başlıklı haberler ünlü olmanın “dayanılmaz hafifliği”ni bir kere daha gözler önüne seriyor. Hem de tam manasıyla! Çocuklara tecavüz suçu sabitlenmiş sanıkların fotoğrafına sansür uygulanıp, isimleri baş harflerine gizlenirken, “uyuşturucu bulundurduğu şüphesi!” ile gözaltına alınan ünlülerin isimleri hemen basına servis ediliyor, resimleri “çarşaf çarşaf” gazetelerin birinci sayfalarını süslüyor. Suçlu olduğu kanıtlanmış olsa da, devlet memuru ya da uzman çavuşların, “kamu itibarı” göz önünde bulundurularak, kimlikleri gizli tutulurken, sadece “şüphe” gerekçesiyle göz altına alınan oyuncular için itibarsızlaştırma mübah sayılıyor. Suçsuz bulunup, serbest bırakıldıklarında, haber değerlerini kaybetmiş olduklarından, atılmış çamurun iziyle yaşamaya mâhkum ediliyorlar.

Yetmedi! Ünlüyseniz, her an hedef tahtası da olabilirsiniz meselâ! Binlerin, bire indirilmiş sembolüne dönüşüp, linç mekanizmasının öğütücüsüne atılmakla tehdit edilebilirsiniz. Hakkınızda, o kadar çok şey söylenir ki, neyi yapıp neyi yapmadığınızın önemi kalmaz, bir cümleniz, ülkedeki tüm isyanların sebebi sayılabilir. Tek başınıza, işsizliğin, zamların, enflasyonun, mutsuzlukların, terörün hatta ölümün müsebbibi sayılabilirsiniz. Bilinen en saygıdeğer, en efendi insanlardan biriyken,sırf sevenleriniz olduğu için, ünlü olduğunuz için terörist ilân edilebilirsiniz. Ünlüyseniz, Memet Ali Alabora’nın yaşadıklarını siz de yaşayabilirsiniz.

Kısacası; suçluların elini kolunu sallayarak gezindiği ülkemizde, suçu sabitlenene kadar her vatandaş mâsumdur ilkesi, ünlüler için geçerli değildir. Siyah giyseniz toz, beyaz giyseniz söz olur. Emeğinize karşılık duyulan hayranlık ve sevgide gözü kalan çoktur. Duyulan sevginin gücünden sebep, ünlü kişilerin sesine kulak verenin çok olacağı bilindiğinden, sözleri her kulağa hoş gelmeyenlerin, sesini baştan kısmak farz olur. Artık, bu devirde, ününüzü bir günâh gibi taşımak boynunuzun borcudur.
Bu yüzden, tekrar söylüyorum: Bu günlerde ünlü olmak zordur.

Çok çabuk geçiyor zaman...

Küçük çocuğu olan ailelerin yakinen bildiği bir durumdur; çocukların hiç bitmeyen oyun beklentisi, dinmeyen ilgi isteği, annelere iki kelime muhabbete izin vermeme hâlleri.
“Ahhh bir-ân evvel büyüse de, bir rahat soluk alsam, kendime de azıcık zaman ayırsam” diyenler çoktur. Size bir uyarı: Çok ararsınız o üstünüze yapışmaları!

Hiç bir zaman, çok üstüme yapışmadı Ada ama elbette her anne-çocuk gibi saatler süren iki kişilik oyunlarımız vardı. Özellikle, yaz sabahları, “öpüş kokuş” zamanımız epey uzun olurdu. Yaklaşık iki saat, “anne köpek-yavru köpek”, “anne ayı-yavru ayı” , denizde de “anne yunus-yavru yunus” oyunumuzu oynardık. Her seferinde, Ada anne olurdu, ben yavru... Arada bir, sürekli aynı oyunu oynamaktan fenâlık geçirsem de çoğunlukla ben de zevk alırdım. Oyun uzadıkça sıkıldığım da olurdu elbette ama yine de sesimi çıkarmazdım.

Ada artık 11 yaşını bitirdi, 12’sini sürüyor. Dün sabah, yanına uzanıp öperek uyandırdıktan sonra, “hadi gel ben yavru köpek olayım sen de annemmişsin” dedim. Ada’dan büyük bir kahkaha geldi. İşte o zaman, kızımın ne kadar büyüdüğü kafama dank etti. Ben ısrar edince, iki dakika oynadık yine de. Sonra, “Hadi anne kalkalım, arkadaşlarım denize inmiştir” diye Ada oyunu kesince, karnıma hafif bir ağrı girdi. Suratım düşmüş olacak ki, Ada “üzülme, hadi kalk, denizde yüzme yarışı yaparız” dedi. Bu teselli ikramiyesine sevindiğimi farkettim. Eğer, birkaç yıl önce bana, kızımla yavru köpekçilik oynayamadığım için üzüleceğimi, bu oyunu özleyeceğimi söyleselerdi herhalde kahkahalarla gülerdim. Ama gerçek şu ki, o dışarıya dönmeye başladıkça, ben ona yapışmaya başlamışım. Neyse ki, hâlâ yeterince küçük. Hiç değilse, benimle yüzme yarışı yapıyor, birlikte gezmeyi seviyor, sohbet ediyor, alışverişe çıkıyor. Bir kaç yıl sonra, bugünleri de aramam olası görünüyor. O yüzden, birlikte yapmaktan vazgeçmek istemeyeceği hobiler oluşturmaya çalışıyorum şimdiden. Fotoğrafçılık gezilerine çıkıyor, ağaç altında saatlerce kitap okumanın keyfini sürüyoruz. Biliyorum, bugünkü kadar,her dakika yanımda olması mümkün olmayacak genç kız olduğunda. O yüzden, bugün ne kadar çok birlikte vakit geçirirsek o kadar kâr sayıyorum ben de! Bir yandan da , ona bugün kazandırdığım alışkanlıkların, yarın benimle yine vakit geçirmek istemesi için geleceğe attığım tohumlar olduğuna inanmak istiyorum.”

Küçük çocuğu olanlara, “Çok çabuk geçiyor zaman” dediğinde çevredekiler, “hı hı” der geçer insan, biliyorum!

Ama yine de bir kez de ben uyarmak istiyorum şimdi, kalbim burkularak: Sahiden çok çabuk geçiyormuş zaman!

DİĞER YENİ YAZILAR