Yaz gelemedi...

Havalar ısındı elbet ama kastım o değil, bir mevsimi sadece hava durumuna göre tasnif etmek büyük çaresizlik olurdu. Hele ki günümüzde yaşadığımız iklim karmaşasında... Sıcak ya da soğuk olmaktan öte mevsimlerin kendine has bir “havası” vardır oysa... Bahar ne kadar uçarıksa, kış o kadar içe dönüştür mesela... Yaz ise bambaşka... Rehavet, vurdumduymazlık, ehli keyiflik, boşvermişlik, dinginlik... Bir bakıyorum da kendime ve çevreme, hiçbiri yok henüz üzerimizde... Teslim edemiyor kimse kendini yaza, koyveremiyor akışa... Tutup da bırakmadığımız şeyler mani oluyor yazı yaşamamıza... Belki de tutup da bırakamadığımız, kendi elimiz aslında... Endişemiz, eriyip yok oluvermek güneşte bir anda...

Bir Bodrum bir Çeşme gidip geliyorum şu ara... Tamam tatilciler vesaire bir kalabalık var ortada ama sanki sezon açılmamış da bayram tatili için vakitsiz gelen bir kalabalık asılı duruyor havada. Çoktan yazlık evlerindeki yaşama geçmesi gerekenlerin bir ayağı şehirlerde kalmış, Temmuz sallanmış da yazın gelişi Ağustos’a terkedilmiş gibi... Bir Araf duygusu kıyılarda... Bir yarım kalınmışlık, bir başlamamışlık, kaygan zemini kavrayamamışlık...

Haberin Devamı

Gündem de bırakmıyor kimsenin peşini... Hararet o kadar yüksek ki, tenimiz Güneş’i hissetmiyor belki de... Yaz gelemedi vesselam... Bir sakinleşip hafifleyemezsek de gelemeyecek. Yurt dışında bazı lokantalar, teknolojik aletleri bir kutuya bırakıp, yemek bitene kadar almazsanız yüzde 25 indirim uygulamaya başladı. Yakında tatil kavramına da girecek bu durum. Hatta, nereye gittiğiniz değil, dünya ile bağınızı ne kadar kopardığınız olacak tatilin tanımı. “Tebdil-i mekanda ferahlık vardır” demiş atalarımız ama yanımızda tabletleri, akıllı telefonları taşıdıkça, yaşadığımız huzursuzluklar nereye gidersek gidelim bizimle geliyor aslında... Kısacası, yaz gelsin istiyorsak, biraz “bana ne”cilik, biraz “adam sende”cilik gerek hepimize, hele konu tatilse kendi adını bile unutmak gerek bence...

İşte yaz güneşini gölgede bırakan gündem hararetinden notlar

Haberin Devamı

- Berna Laçin’e sosyal medya linci: Bu satırları yazarken kendi kendime bir kahkaha attım. İnsanın kendi haberini yazması da bir garip oluyormuş doğrusu. Açıkçası tamamen bir trol saldırısı olduğu için şahsım adına çok da ciddiye alacak, köşemde de satır israfı yapacak değilim. Ne din, ne İslam, ne peygamber, ne kutsal ile ilgili tek bir kelime etmemişken hatta kırk yıl kalsam aklımın ucundan dahi geçmeyecekken, bir grup trolün “idam isteriz” hezeyanlarına tetikçilik yapan baştaAli Şan ve bir grup başka saldırganın iftiralarıyla, döndürüp dolaştırıp meseleyi bağladılar hakarete... Hani o kadar saçma ki lafları, muhatap almaya değmez. O sebeple geçiyorum hemen bir kalemde. Ama asıl haber, bizde soruşturmalara sebep olan bu saldırılara Twitter’ın önlem alması ve trol temizliği yapması. Ne Lafı laf ne kendi adam olanların isimleri zikrimizi kirletmesin, milyonlarca takipçili kendine gazeteci diyen, pek çok ünlüye soruşturma açtırmakta övünen sosyal medya tetikçilerinin hesapları birer birer yok olmaya başladı. Elbette onların askerlerinin de... Ne diyelim, halkı galeyana getirmek için masum insanları hedef gösterip, kendi suçlarını başkalarına yıkarak soruşturma açmakla övünen bu tetikçilere, dilerim Twitter kadar kendi yargımızda bir silkeleme yapar. Hedef tahtası haline getirilenleri değil, iftiracıları tetikçileri mercek altına almaya başlar.
- Yeni MEB Bakanı: Sürpriz bir şekilde yıllardır takip ettiğimiz bir isim MEB Bakanı oldu. Hatta Prof. Ziya Selçuk’un kabinenin yıldızı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bilime dayalı, çağdaş, yenilikçi, modern eğitim modellerini her fırsatta dile getiren Sayın Selçuk’tan beklenti büyük, zira memleketin en hassas ve en sorunlu meselelerinden birini çözmesi gerekiyor. Bir anlamda, ülkenin geleceği ellerine emanet. Elbette Bakan Ziya Selçuk’un bugüne kadar savunduğu reformları icraata geçirebilmesi için, özgür hareket alanına ihtiyacı var. Müdehaleler olmazsa inanıyorum ki Arap saçına dönen ve dünyanın çok gerisine düşen eğitim sistemimizde büyük bir hareket başlayabilir. Dilerim umutlarımız gerçek olsun.
- Fazıl Say’ın konseri: Fazıl Say’ın Ağustos Ayı Açık Hava Konseri birden iptal edildi. Lafları çarpıtılarak, ön yargılarla çamur yağmuruna tutulan Fazıl Say’ın konser iptalini, sanatçıdan bir intikam ya da bir ceza olarak gören varsa büyük yanılgı içinde demektir. Fazıl Say, dünyanın ayakta alkışladığı bir isim. Ha bir konser eksik ha bir fazla... Ama Fazıl Say’dan mahrum bırakılan insanımıza, kültürümüze, sanatımıza büyük ceza....
- Dünya Kupası: Finale geldik. Yarınki büyük final öncesi tahminimi yineleyeyim, ben diyorum ki; Şampiyon Fransa!

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR