Dünyanın en güzel kadını

Hollywood pazarında güzellik için genç olmak şarttı. Ama bugün algılar değişti. 25 sene evvelin en güzeli yine en güzel seçiliyor.

People Dergisi her sene “Dünyanın en güzeli”ni seçer. Her sene merakla beklenen isim, medyasıyla dünyayı etkisi altına alan Amerika’daki değişen toplum profilini anlamak açısından önemli. People, 2017 yılının en güzel kadını olarak Julia Roberts’ı seçti ve kapağına taşıdı. Julia Roberts bu ünvanı ilk olarak 1991 yılında 24 yaşındayken almıştı. Bugün 50 yaşında. Geçen yıl Jennifer Aniston “Dünyanın En Güzel Kadını” ünvanını aldığında 47 yaşındaydı ve bir sene öncenin en güzeli Sandra Bullock da seçildiğinde 51’indeydi. Elbette güzel ve kendini çok iyi korumuş kadınlardan söz ediyoruz ama moda dünyasının bize dayattığı güzellik normlarına takılırsak kabul edelim ki koskoca Amerika’daki yeni film yıldızlarının, Victoria Secret mankenlerinin yanına bu kadınların hiçbiri yanaşamazdı. Ama insanlar Julia’nın etki alanına takılı kaldı. Bundan 10 sene öncesine kadar gençlik fetişine tutulan Hollywood pazarında güzellik için genç olmak şarttı. Ama bugün algılar değişti. 25 sene evvel en güzel seçilen isimler tur bindiriyor ve yine en güzel seçiliyor. Moda devleri, en ünlü parfüm ve kozmetik firmaları güzel yaş alan kadınları ikonlaştırıyor. İçinden geçtiğimiz günler, gerçekten güzel hisler verenin, her zaman güzel olarak kaldığı hatta bunun daha kıymetli bulunduğu bir döneme işaret ediyor.

Haberin Devamı

Kim arzu nesnesi?

Son derece basit ve magazinel görünen “güzellik” aslında Antik Yunan’dan beri toplumların algısını yöneten bir kavram. Her ne kadar, “göreceli” olarak ifade edilse de yıllardır kapitalist düzenin dayattığı kalıpların esaretiyle boğuşuyor toplumlar. Twiggy döneminin çeyrek beden kadınlarının yıllar sonra Kate Moss ile yeniden pazarlanması, güzel olana ulaşmak için değil, ulaşılması zor hedeflere itilen kadınların bu uğurda daha çok mücadele etmesi dolayısı ile daha çok para harcamak zorunda kalması içindi. “Bu güzeldir” denilen şeyler dayatılarak bir pazar yaratılıyor ve “kral çıplak” demenin ötekileştirdiği bir dünyanın kuralları sürekli yeniden yazılıyor. Oysa güzel kavramı için belki de hiç değişmeyen en önemli kriter “bakana duygusal haz veren, estetik hissiyle etkileyen” olduğu gerçeğidir. O yüzdendir ki her ne kadar bugün çok tarz kabul edilip moda olsa da pijama kıyafetler, dede terliği şeklindeki ayakkabılar, altı kaval üstü Şeşhane desenli kıyafetler, iki sene sonra bakılan fotoğraflarda çirkin bulunmaktan kurtulamayacaklar. Güzeli tescil eden en önemli kavram zaman belki de. Grace Kelly, Jackie Kennedy ya da Audrey Hepburn’un elbiselerinin hala herkesçe çok beğeniliyor olması, bütünleşmiş, zamansız ve evrensel estetik duygusunun tatmin oluşundan değil mi? Prenses Diana’nın duruşu, Marilyn’in bakışı, Hepburn’un zerafeti, Rita’nın gülüşü hala aynı hazzı vermiyor mu bakanlara? Eskiden şu elbiseyi çok beğenirdim ya da şu aktöre bayılırdım, ne zevksizmişim diye düşünmemiz sadece bir zamanlar bize güzel diye şartlandırılan zorlama fikirleri kabul etmiş olmamızdan değil mi sizce de? Gerçekte güzel olan hakkındaki fikirlerimiz, zamanla zevkimiz değişse de değişmiyor aslında. Medya bombardımanıyla iğdiş edilmiş hisler, yıllar sonra baktığımız fotoğraflarla yüzleşirken bir bir çıkıyor karşımıza. Ne diyelim darısı ülkemizin başına. Gençlik fetişini durmadan pompalayan medyamız, her konuda taklitçisi olduğu ve gençlik hastalığını bir zaman bize bulaştıran Amerika’yı bu noktada da takip eder umarım. “Bir kişi genç ise güzeldir” anlayışı bir bizim memlekette kaldı. Fransız sinemasında en çekici kadın ilan edilen Isabelle Huppert, 63 yaşını sürerken, gittikçe ikonlaşan Michelle Pfeiffer 60 yaş arifesinde yeniden arzu nesnesine dönüşüyor. Bizim ülkemizde ise mesele günlük dilde kadınların yaşını bir hakaret sıfatı olarak kullanmaya varacak kadar aptallaştı. Bir insan güzelse güzeldir.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR