Gurme turizminin yeni keşfi Valensiya ve lezzet durakları

Sömestr tatilinde gittiğim Valensiya, gurme gezginlerin yeni keşfi ve bu sayede turizmi müthiş bir yükseliş grafiğinde. Henüz turistik hale gelmemiş olması, en büyük artısı.

Gurme turizmi, dünya genelinde, günden güne büyük ivme kazanıyor. Gurme, Fransızca kökenli “gourmand”dan geliyor. Damak tadı gelişmiş ve tanımlamayı seven kişi olarak tarif edebileceğimiz bu sıfat artık Türkçe kullanıma da iyice yerleşti. “Yemek için mi yaşamalı yaşamak için mi yemeli” tartışmaları süre dursun, “yemek için gezmeli” mottosu turistlerin favorisi. Aslında buna çok da yabancı değiliz. Elbette, sadece karnı acıktığı için yemek yiyenler bizi anlamakta zorlanacaktır ama ıslama köfte için Adapazarı‘na, “ciğerin hası var” diye Edirne’ye, “İskender’in memleketi” diye Bursa’ya, günü birlik kalkıp giden bir ben değilim herhalde. Senede birkaç haffta sonunu Gaziantep’e ayırışım, sabah körü Beyran çorbası ile başlayıp, katmer, kebap derken günü altı öğüne bölerek programlayışım da boğazına düşkünler tarafından yadırganmayacaktır.

Yemek kültürün temeli

Konya’nın tandırı, etli ekmeğine hasretliğimizin, bir başka hafta sonu planı olarak tezahür etmesi olağandır. Gurme turizmi, işte tam da tarif ettiğim gibi, yani benim gibi lezzeti yerinde bulup, tadına varmak isteyenler için yeni bir keşif alanı. Çünkü, gurme seyahat demek, bir şehri ya da ülkeyi en yerel yol haritasıyla, geleneği eşliğinde gezmek demek. Gurme seyahat, sadece yemek yemeye gitmek değil, bir coğrafyayı ve kültürünü, halkının yeme alışkanlıkları üzerinden sosyalleşerek deneyimlemek demek. Yemek, ait olduğu kültür için çok şey demek.

Haberin Devamı

Sömestr tatilinde gittiğim Valensiya, gurme gezginlerin yeni keşfi ve bu sayede turizmi müthiş bir yükseliş grafiğinde. Henüz turistik hale gelmemiş olması, en büyük artısı. Hemen her yerde benzer kalite ve fiyatta yemek yemek mümkün. Öyle çok kötü yemek ya da kazık bir hesapla karşılaşmıyorsunuz.

Henüz, yerelliğinin keyfini sürebiliyorken, fiyatları Avrupa standartlarına göre oldukça makulken, tada tada gezmeyi sevenlere gitmelerini tavsiye ederim. Giderken de Jabiroo‘dan aldığım tavsiyeler ışığında, “hepsini şahsen denediğim ve beğendiklerimi paylaştığım önerilerimi yanınıza almayı unutmayın” derim.

Haberin Devamı

Tapas ve yeme alışkanlıkları

Tapas dediğimiz her şeyden azar azar ortaya getirilen atıştırmalık ve meze türlerinin genel adı. Rakı sofrasının, bira ya da şaraba uyarlanmış hali de diyebiliriz.

Canan Karatay’ları yok sanırım. Aklınıza gelen her besini kızartıp yiyorlar. Akşamları restoranlar 21’de kapılarını açıyor. İdeal öğlen yemeği 14:30-15:00, akşam yemeği ise 22:00-22:30 saatleri. Bizim geleneksel akşam yemeği saatimiz olan 19:00-19:30 arası ise her yaş için arkadaşlarla buluşup bir şeyler içme vakti.

Yeme-içme adresleri

- Paella, İspanya’nın en ünlü geleneksel yemeğidir. Anavatanı İspanya’dır ama şehri Valensiya, köyü ise El Palmar’dır. Valensiya’ya gidip, gerçek bir paella yemek demek, pilava benzer bu yemeğin kendine özgü pirincinin yetiştiği El Palmar köyünün huzurlu ve olabildiğine doğal havasını içinize çekmek için şehirden 25 dakika uzaklaşmak demek. Gerçek bir Paella için El Palmar köyüne gidin ve Bone Aire’de yiyin.

- Tam halk işi tapas için, Opera binasının yanındaki Antonio Manuel doğru adres.

Haberin Devamı

- Güzel bir geleneksel mutfak için, San Vicente’de El En Cuentro.

- Öğle yemeği için, neşeli ve renkli nene tığ örgüleriyle bezeli Ambar’a gidin. Eski Şehir-Ciutat Vella içinde.

- Yine tarihi kale kent içinde Cafe de Las Horas’ın klasik şık atmosferinde bir kahve keyfi yapın. Fiyatı da çok uygun.

- Küba’ya benzer, şehrin en eski ve en renkli mahallesi El Cabanyel’i görmeden dönmeyin. Gitmişken Casa Montana’da tipik tapas yiyin.

- Valensiya mimarisinin iki şahane yapısındaki iki marketi görmeden gelmeyin. Müthiş mimarisiyle bir gurme merkezi haline dönüştürülen Mercado Colon, kafe ve restoranlarla dolu bir keyif alanı. Mercado Central ise muhteşem bir pazar alanı.

DİĞER YENİ YAZILAR