Gazete Vatan Logo

Baykal: Ya komşu olursun, ya hedef

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuşuyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Kuzey
Irak'ın, Türkiye'ye ihanetine göz yuman bir politika milli politika
değildir. Türkiye'nin bu konuda milli bir politikaya ihtiyacı var" dedi.

Baykal, CHP TBMM grup toplantısında, hükümetin terörle mücadele
politikasını eleştirdi.

Terörün tahammül edilemez bir boyutta yükseldiğini, milli bir sorun
haline geldiğini anlatan Baykal, sorunun doğru teşhis edilmesi
gerektiğini bildirdi. Baykal, Türkiye'nin milli mücadele tarihinden
buyana karşı karşıya kaldığı en ciddi tehditle bugün boğuşma durumunda
olduğunun artık görülmesi gerektiğini söyledi.

Baykal, son dönemde kitlesel kayıplara yol açan terör saldırıları
olduğunu, 1 ayda teröre 42 kurban verildiğini belirterek, bunun
seyredilecek bir manzara olmadığını bildirdi.

Baykal, Hakkari'de 12 askeri şehit eden teröristlerin Kuzey Irak'tan
geldiğini, 8 askeri de alıp Kuzey Irak'a götürdüklerini ifade ederek,
"Kuzey Irak'tan Türkiye'ye bir saldırı yapıldı, 12 şehit verdik, 8
askerimizi aldılar ve götürdüler. Kimlerin götürdüğü belli, götürenlerin
kimlerin himayesinde olduğu belli. Onlara kimlerin destek olduğu belli"
dedi.

"TÜRKİYE YOL GEÇEN HANINA DÖNDÜ"

Baykal, benzer olayın İsrail'de ya da Kübalılar tarafından ABD'lilere
karşı veya İngiltere'de yapılmış olması durumunda ne olacağını sordu.

"Ciddi ülkeler, vatandaşlarına terör saldırıları düzenlenmesine izin
vermezler" diyen Baykal, "Türkiye, yol geçen hanına döndü. Cinayetler
işleniyor, saldırılar yapılıyor. Nereden geldiği, kimin himaye ettiği
belli" ifadesini kullandı.

Baykal, ortada bir teşhis ve strateji olmadığını savunarak, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın her sözünün terörü etkisiz kılmayı değil, terörü
azdırmayı öngören bir sonuç yarattığı iddia etti. Erdoğan'ın
"Teröristlere parlamentoya girin, orada siyaset yapın" dediğini, bunun
terör karşısında aciz bir tavrı ortaya koyan politika olduğunu öne süren
Baykal, "Bu, terör karşısında mücadeleyi değil, terörle uzlaşmayı
öngören bir politikadır. Bu uzlaşmanın bedeli, Türkiye Cumhuriyetinin
ulusal bütünlüğüdür. Türkiye Cumhuriyetin ulusal bütünlüğünden ödün
vermeden terörle uzlaşmanın mümkün olmadığını herkesin anlaması
gerekir" diye konuştu.

"TÜRKİYE, TERÖRLE MÜCADELEYE YENİ BİR ŞEKİLDE BAKMALI"

Son dönemde yoğunlaşan terör saldırıları karşısında, izlenen
politikalarla sonuç alınamayacağı, yeni politika arayışına girilmesi
gerektiği yönünde Hükümette yeni bir anlayışın ortaya çıkmasını umut
ettiğini, ancak bunun hiçbir işaretinin olmadığını savunan Baykal,
hükümetin aynı anlayışı yeni koşullarda da sürdürme eğilimi ve kararlığı
içinde olduğunu kaydetti.

Baykal, şunları söyledi:
"Bu yaklaşım, terörle mücadelemizin önündeki en temel engeldir. Bu
yaklaşım, Türkiye'nin terörle mücadelesini çok büyük sıkıntılarla karşı
karşıya bırakmıştır, bundan sonra da çok daha büyük sıkıntılarla karşı
karşıya kalmamız şaşırtıcı olmayacaktır."
"Artık Türkiye, terörle mücadeleye yeni bir şekilde bakmalıdır" diyen
Baykal, teker teker teröristlerle uğraşarak bir sonuç almanın mümkün
olmadığını; terörün kaynağının kurutulması ve teröristlere destek
verilmesini caydırarak bir anlayışın ortaya konulması gerektiğini
söyledi.

Türkiye'nin daha önce 1999 yılına kadar terör tehdidiyle karşı karşıya
kaldığını, o zaman terörün karargahının Suriye'nin Bekaa Vadisi ve Şam
olduğunu; Türkiye'nin buradan kaynaklanan terör tehdidini ortadan
kaldırmak için Suriye ile ilişkilerini yeni bir düzeye çektiğini anlatan
Baykal, Suriye'nin, Türkiye'nin kararlılığını gördükten sonra terör
örgütünün karargahını dağıttığını anımsattı.

Aynı tablonun Kuzey Irak'ta var olduğuna işaret eden Baykal, şöyle
konuştu:
"Kuzey Irak'taki insanlarla hiçbir problemimiz yok. Onlar bizim
kardeşlerimiz. O insanlarla Türkiye arasında hiçbir haklı çatışma nedeni
yok. Onlarla komşu olmak istiyoruz. iyi ilişkiler içinde olmak
istiyoruz. Onların refahına, kalkınmasına katkı vermek istiyoruz.

Onlarla iyi ve dostane ilişkiler içinde olmak istiyoruz. Şuanda böyle
bir ilişki tablosunun olduğunu söyleyebilir miyiz? Eğer böyle bir ilişki
tablosu yoksa, bunun sorumluluğunun Türkiye'ye ait olduğunu söyleyebilir
miyiz?"
Türkiye'nin, işadamı, uzman, mühendis ve işçilerinin Irak'ın
kalkınmasına katkı verdiğini; elektriğin Irak'a ucuza verildiğini, Habur
Sınır Kapısı'nın Irak'ın refahı ve kalkınması için çalıştığına işaret
eden Baykal, Türkiye'nin herhangi bir komşudan beklenebilecek olanın çok
ötesinde iyi niyetli ve dostane bir tutum sergilediğini söyledi.

"KUZEY IRAK'A DEMELİYİZ Kİ 'YA PKK YA TÜRKİYE"

"Peki Kuzey Irak, bize karşı bu anlayışın hak ettiği davranışı
sergilemiş midir?" diye soran Baykal, şöyle devam etti:
"Kuzey Irak, Türkiye karşı saldırıların karargahı haline gelmiş.

PKK'nın büroları orada. Kandil Dağında karargahı duruyor. ABD'li
gazetecileri orada kabul ediyorlar, açıklamalar yapıyorlar. Resmi
geçitler yapıyorlar, Eğitim veriyorlar. Silahlar orada, cephaneler
orada. Oradan vur kaç eylemleri Türkiye'ye yönelik olarak yapılıyor.

Türkiye'de cinayetler, katliamlar işleniyor, masum insanlar öldürülüyor.

Sonra dönüyorlar Irak'a... Böyle komşuluk olur mu? Böyle hukuk olur mu?
Böyle barış olur mu? Böyle kardeşlik olur mu?"
Türkiye'nin bu manzara karşısında ne yaptığını soran Baykal, şöyle
konuştu:
"Bunu kabul edemeyeceğimizi ortaya koymak zorundayız. Bunu çok açık,
net bir şekilde söylemeyiz. Kuzey Irak'a demeliyiz ki 'ya PKK ya
Türkiye. kararını al.' Hem PKK hem Türkiye. Hem 'Türkiye bana yatırım
yapsın, mühendis, işçi göndersin, elektriği ucuza versin, kapılarını
açsın. Ben de PKK'yı Türkiye'ye karşı himaye edeyim.' Bu, böyle devam
etti. Bu böyle devam etti ama artık böyle devam etmeyecek. Irak'a şunu
anlatmamız lazım: 'Ya komşu olursun ya da hedef olursun.' Bir
gazetecimizin gayet güzel formüle ettiği gibi 'Ya komşu olursun ya da
hedef olursun.' Bu hepimizin ortak anlayışı."

"BAŞBAKAN'A, GENELKURMAY BAŞKANI'NA ANLATMAK İSTİYORUM"

Baykal, kendilerinin bu anlayışta olduğunu, ancak bu politikanın
izlenmekte olduğu gözlemini yapamadıklarını ifade ederek, şunları
kaydetti:
"Bu değerlendirme bizim değerlendirmemiz. Ben istiyorum ki bu
değerlendirme, sadece bizim değerlendirmemiz olmasın, Türkiye
Cumhuriyetinin resmi değerlendirmesi olsun. Ne yazık ki şuandaki tablo o
değil. Onun için 'milli terör politikası' diyorum, onun için terör
konusunu milli platformda konuşalım diyorum. Onun için iktidar
muhalefet, asker sivil bir araya gelip konuşalım diyorum. Aynı masada
bunları anlatmak istiyorum. Bunları Başbakan'a anlatmak istiyorum.

Genelkurmay Başkanına anlatmak istiyorum. Topluma anlatmak istiyorum.

Hayır, bu ortamı yaratırsak, bunu anlatmayı başarırsınız, bu nedenle
böyle bir platform kurmayacağız. Bunu öyle konuşmayacağız. biz
bildiğimiz politikayı, arada sırada size bilgi vererek, arada sırada
sizlerle dayanışma sergileyerek milli politika diye götüreceğiz. Kuzey
Irak'ın, Türkiye'ye ihanetine göz yuman bir politika milli politika
değildir. Türkiye'nin bu konuda milli bir politikaya ihtiyacı var. Milli
politikayı konuşalım ve kararlaştıralım."


"EĞER BU TEZKERENİN DE GEREĞİ YAPILMAZSA, BU HÜKÜMET
TEZKERE KOLEKSİYONCULUĞU YAPAN HÜKÜMET HALİNE GELİR"



CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçen hafta
TBMM'de kabul edilen tezkerenin gereğinin yapılmaması halinde, Hükümetin
"tezkere koleksiyonculuğu yapan bir hükümet" haline geleceğini savundu.

Partisinin TBMM grubunda, terör olaylarını değerlendiren Baykal, bir an
önce Türkiye ile şaka yapılamayacağını, oynanmayacağını bölgeye
göstermek ve hızla bu kararlılık içine girmek gerektiğini söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'a, "3-4 gün müsaade edin" dediğini ifade eden Baykal,
"Başbakan, '4 yıldır müsaade ediyoruz. Hala ne istiyorsunuz?' deme
gereği duymuyor mu?" diye sordu.

Baykal, Irak konusunda 2003'te iki ayrı tezkere çıktığını, bunun, üçüncü
tezkere olduğunu anımsatarak, "Hükümetin çantasında 3 tane tezkere var.

Eğer bu tezkerenin de gereği yapılmazsa, bu hükümet tezkere
koleksiyonculuğu yapan hükümet haline gelir" dedi.

Bunun, bir terör olayı değil, Türkiye'ye yönelik örtülü bir savaş
olduğunu vurgulayan Baykal, Türkiye'ye karşı savaşanların bulunduğunu
ancak Türkiye'nin cevap verme noktasına gelmediğini kaydetti.

Türkiye'nin, sınır ötesi harekatı konuşurken, 3 gün önce kendisine
yönelik sınır ötesi harekatı yapılarak, askerlerin şehit olduğunu
belirten Baykal, "Nasıl oluyor da biz hala Başkan Bush ile Kasım ayında
konuşmayı, başka olayları beklemeyi içimize sindiriyoruz, anlamak mümkün
değil" diye konuştu.

Birilerinin katkısıyla bu işin çözüleceğini zannetmenin, boş bir
bekleyiş olduğunu vurgulayan Baykal, bu tuzağı ancak, Türkiye'nin
uygulananları kabul etmeyeceğini kararlı bir şekilde göstermesiyle
bozabileceğini söyledi.

"BİRAZ DA ONLAR BEDEL ÖDESİNLER"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bedel ödemekten" söz ettiğini
kaydeden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeter artık ödediğimiz bedel, bırak biraz da onlar bedel ödesinler.

Onlara bedel ödetmenin yolunu ara. Güç eğer hiç kullanılamayacaksa
yok demektir, günü geldiğinde kullanılmayan güç, hiçbir anlam taşımaz.

Bugünler için değilse, hangi günler için Ortadoğu ve dünyanın en güçlü
ordularından birisini geliştiriyoruz? Eğer bugünlerde, bizim sorunumuzu
çözmek için etkili biçimde onu kullanacak siyasi irade ortaya
koyamıyorsak, niçin bu var? Gün, bugündür. Türkiye'yi yönetenler,
ülkenin gücünün bilincine varmalı. Türkiye'nin saygınlığı, gücü,
etkinliği, caydırıcılığı erozyona uğramaktadır."
Baykal, Türkiye'deki sorunun, siyasi irade olduğunu savunarak, "Bu
siyasi irade niçin kullanılamıyor? Türkiye'nin eli kolu bağlı mı,
hareket kabiliyeti kısıtlı mı? Engel içeriden mi dışarıdan mı?"
sorularını yöneltti.

"ASKERİ HAZIRLIK EKSİKLİĞİ GİBİ SUNMA"

Türkiye'nin milli politika uygulamasına her türlü katkıyı verecek
durumda olduklarını ifade eden Baykal, "İktidar da öyleyse mesele yok.

O zaman gelelim el ele bunları konuşalım" dedi.

Baykal, Türkiye'nin terör karşısında etkili bir uygulamaya girmesinin
kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, muhalefet olarak, iktidarı, kaçtığı
yere kadar kovalayacaklarını söyledi.

Bu konuda gönülsüz olmanın, olayın başarısını etkilediğini belirten
Baykal, kendilerinin hazır olduğunu, iktidarın da kaytarmaması ve olayın
gereğini yapması gerektiğini belirtti.

Baykal, siyasi irade zaafiyetini, "askeri hazırlık eksikliği" gibi
sunma çabalarını kınadığını ifade ederek, öncelikle siyasi iradeninin
kararlılığını ortaya koyması gerektiğini vurguladı.

Askeri harekat yapılacaksa, niçin ve neye dönük yapıldığını, içerde ve
dışarda çok iyi anlatılması gerektiğini dile getiren Baykal, Türkiye'nin
kendisine yönelik haksızlığa tepki gösterdiğini kaydetti.

"SİYASETİN KANSERİ"

Baykal, Türkiye'de, hiçbir vatandaş kesiminin, yapılacak operasyondan
olumsuz etkilenmemesi gerektiğini ifade ederek, sorunun etnik değil,
terör olayı olduğunu vurguladı.

"Teröristi, terörü sevmiyoruz, bütün vatandaşlarımızı seviyoruz. Biz
Kürtleri seviyoruz, teröristleri sevmiyoruz" diyen Baykal, Kürtlerin de
toplumun diğer kesimleri gibi, devletin öz unsurları, temel dayanakları,
eşit hak sahibi, kurucu unsurları olduğunu söyledi.

Baykal, terörü, "insanlığın baş belası, siyasetin kanseri, milli afet"
olarak nitelendirerek, terörün bedelini, Kürt, Çerkez, Arap, bütün
vatandaşların ödeyeceğini belirtti.

Bu konuda özel bir duyarlılık içinde olduklarını vurgulayan Baykal,
şöyle konuştu:
"Bu, başta Kürt kökenli vatandaşlarımızı sakınmak, sahip çıkmak,
terörle özdeşleşmesine izin vermemek, terörden aklamak, arındırmak,
terörü onlardan koparmak içindir. Türkiye'yi; Irak, Yugoslavya, Bosna,
Hırvatistan'a döndürmek isteyenlere izin vermemeliyiz.

Sakın ha, hiçbir vatandaşımızın kökü, kökeni dolayısıyla bir başka
vatandaşımıza karşı kızgınlık, husumet, tepki içine girmemelidir. Bu çok
vahim, tehlikeli bir yanlış olur, bu bir tuzaktır."

"KAÇTIĞIN YERE KADAR KOVALAYACAKLAR"


Hükümetin, RTÜK'e yazı yazarak, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen
radyo ve televizyon yayınlarının durdurulmasını istediğine işaret eden
Baykal, bunun, bir önlem olmadığını belirtti.

Bunun, "olay duyulmasın, yayılmasın" anlamına geldiğini ifade eden
Baykal, sözlerini, "Yaşanmış, bırak bu acıyı yaşayalım, o acıyı
yaşadığımız ölçüde millet olduğumuzu fark ediyoruz, bütünleşiyoruz.

'Aman konuşmayın' O zaman sen daha rahatlıkla savsaklayacaksın.

Savsaklayamaycaksın, bu kez milli ruh ayağa kalktı, seni kaçtığın yere
kadar kovalayacaklar, bu konuda Türkiye'nin cevabını vermek zorunda
bırakacaklar" diye tamamladı.

Haberin Devamı