Gazete Vatan Logo

Babamın izin vermediği şirketi 30 yıl sonra kurdum

Koç Grubu’nda üst düzey yöneticilik yapan Jan Nahum, 30 yıllık şirketinden ’zor bir kararla’ ayrılarak ilk gençlik hayalini gerçekleştirdi, ağabeyiyle ortak bir tasarım ve nanoteknoloji şirketi kurdu

Nahum, “Üniversiteyi bitirince tasarım şirketi kurmak istedim, babam ‘Vehbi Koç’a anlatamam’ dedi, izin vermedi. Şimdi şirketimde geleceği tasarlıyoruz. Neden Avrupalı Türk tasarımı araçlara binmesin?” dedi

Otomotiv sektörünün duayenlerinden Jan Nahum uzun yıllar süren yöneticilik deneyiminden sonra ağabeyiyle ortak Hexagon adlı bir şirket kurdu. Hexagon, otomotivde tasarım ve nanoteknoloji şirketi.

Malum Jan Nahum Türkiye’deki otomotiv sektörünün en önemli yöneticilerindendi. Fiat Başkanı olduğu dönemde Türkiye’den uluslararası alanda yer alan en üst düzey yönetici oldu.
Şimdilerde yeni şirketinde yine çok farklı başarıların peşinde koşuyor. Nahum’la yeni ofisinde buluştuk.

İşe sabah 3’te başlıyor

Hızlı konuşan, hızlı düşünen, işine aşık, fark yaratma konusunda uzman biri.

Bugüne kadar yöneticilik yaşantısı boyunca sabahları 03.00’te işe başlayan bir yöneticiye rastlamamıştım.

Ezcümle Nahum farklı biri.

Ortaya attığı fikirler çoğu zaman aykırı kaçsa da o bunları hayata geçirme konusunda hep başarılı olmuş.

Babam Koç’un ortağıydı

* Siz gözünüzü otomotiv sektöründe mi açtınız?

Öyle denilebilir. Babam, Vehbi Koç’un ortağıydı ama bu ortaklıktan önce de evimizde otomotive ilgi vardı.

1959 yılında Vehbi Bey’le babam Bernar Nahum’un ortaklığı kuruldu. Evde otomotiv kültürü vardı. Amerika’dan araba mecmuaları gelirdi. Ağabeyim ve ben bunlara bakarak büyüdük. 6-7 yaşındayken araba ilanlarına bakardık.

Türkiye’nin yeni sanayileşme döneminde Ankara’dan İstanbul’a hep arabayla giderdik. Yollarda tek tük araba olurdu.

*İlk ne zaman para kazandınız?

Profesyonel hayatta para kazandım. Okulu bitirmeden para kazanmadım. Otokar’da Mamul Geliştirme departmanında mühendis olarak işe girdiğimde, Eylül 1973’tü, ilk maaşımı aldım.

* Otomotiv sektörünü babanızın isteğiyle mi yoksa kendiniz mi seçtiniz?

Ben bilinçli tercih ettim. Ne yapmak istediğimi biliyordum.


Üniversite branşımda bilinçliydim. Robert Kolej’de okudum. İhtisasımın tasarım olacağı sanırım üniversitenin ikinci yılında kesinleşti. İnsanın bir konuya bilgisi arttıkça merakı da artıyor.

’Vakte hürmet’i öğretti

* Babanızdan öğrendiğiniz en önemli şey ne?

Vakte hürmet. Bence bu çok önemli. Bizim kültürümüzde çok yoktur. Çocukluğumda evin saate bağlı süreci vardı. Sabah 7.00’de kahvaltı yapılır. Öğlen fırsat bulan mutlaka 12.00.-13.00 arası eve gelir, yemeğini yerdi. Akşam yemekleri 20.00 20.30 arası yenirdi. Herkesin yeri belliydi.

Babam aynı zamanda moral değerlere çok önem verirdi. Toplumun inandığı ve doğru kabul ettiği moral değerlerden söz ediyorum. Aile birlikteliği, iyi eğitim almak önemliydi. Sanırım en önemlisi de çalışmak ve çalışarak başarmaktı. Ve ayrıca ne olduğumuz değil ne yaptığımız önemliydi. Ailemiz bir şeyin parçasıydı ama bizim adım adım merdivenleri tırmanmamız gerektiğine inanılırdı.

* İngiltere’de otomotiv tasarımı okudunuz. Orada kalıp o alanda çalışmayı düşünmediniz mi?

Ülkeme dönmem gerektiğini düşünüyordum. Tasarım şirketi kurmaya karar verdim. Babam izin vermedi.

* Çok uçuk bir fikir gibi mi geldi?

Babam çok açık söyledi. ’Ben Vehbi Koç’a oğullarımın neden Koç şirketlerinde çalışmadığını anlatamam’ dedi. O dönem, o kültürde babam öyle düşünüyordu.

* Siz de Koç şirketlerinde işe başladınız...

Otokar’a çalışmaya gittim.

* Çok uzun süre Koç’ta çalıştınız...

1973-2003 arasında Koç’larla çalıştım.

* Duygusal bağınız olmalı...

Olmaz olur mu? Hayatımın en önemli vaktini orada geçirdim.

Kolum bacağım gibiydi

* Ayrıldığınızda ne hissettiniz?


Duygusal bağ var olduğu için ayrılmak hiç de hoşuma gitmedi. Yıllar yılı babam Koç ailesiyle çalıştı. Bizim de Koç dışında çalışmamız konu bile olmadı. Ben de çok uzun süre çalıştım. Kolum bacağım gibi görüyordum Koç şirketlerini. Duygusal olarak inanılmaz zordu. Ayrılmam gerekiyordu. Bu konuda da emindim.

* Neden ayrıldınız?

Ben her zaman Koç şirketlerini evim gibi gördüm. Benim ailem demek için karşı tarafın da onu hissetmesi lazım. Tek taraflı değil. Bunu hissetmiyorsan ait değilsindir. Ayrıldım.

* Otomotivin en büyük zorluğu nedir?

10 yıl ileriyi görmek lazım. Yatırım yaparken vizyon sahibi olmak şart. Atılacak bir kurşun var. 400-500 milyon doları sokağa atamazsın. Kıyasıya rekabet olan bir ortam.

* Türkiye’de sizce ne noktada?

Çok doğru bir evrim geçirdi. İşçisi, mühendisi ve yöneticisi iyi bir noktada. Bundan sonra teknoloji üretir ve aracını tasarlar hale gelmeli. 10-15 yıl sonra mühendislik ve tasarım konusunda evrim yaşanacak ve katma değeri artacak Türkiye’deki otomotiv sektörünün..

* Siz de Hexagon adlı şirketinizle tasarım işine girdiniz. Tasarımı Türkiye’de yapılan bir otomobil, ne zaman, nasıl mümkün olur?

Türkiye’deki Türk ürünlerine hizmet etmek değil, Avrupa’daki tasarım faaliyetini Türkiye’ye çekmek istiyorum. Avrupa neden Türkiye’de üretim yapıyor çünkü onun ürünlerinin rekabetçiliğini artırıyoruz. Tasarım konusunda da aynı şey olacak. 2020’de dünyadaki 10 otomotiv tasarım şirketinden biri biz niye olmayalım?

* Hexagon’da kaç kişi çalışıyor?

Hexagon Stüdyo’da 40 kişi, Legal adlı diğer şirketimizde 6-7 kişi merkezimizde de 6-7 kişi var. Toplam 70 kişi civarındayız. Stüdyodaki 55 kişi tasarım üzerine çalışıyor.

EN ZOR GÜNÜM

4000 kişinin işine son verdim

Benim için zor dönemler oldu. Bazen yönettiğimiz şirket benim ve arkadaşlarımın kararları neticesinde yaşamına devam edecek ya da edemeyecek durumda kaldı.

4Otokar’ı minibüs üretiminden 4*4 üretimine geçirmeyi istedik. Devlet ihalelerine teklif veriyorduk. O ihaleleri alamazsak değişiklikleri yapamayacaktık. O dönemde ailemi unuttum. 1 yıl çok yoğundu. Kötü dönemler yaşadım. Moral olarak ipin ucunda hissettim kendimi.

41994’te Otokar’dan ayrılarak Tofaş’a geldim. Tofaş’a geldiğimde çok iddialı bir programla şirketi teslim aldım. Kriz oldu. 4 bin kişinin işine son vermek zorunda kaldım. Şirketin başına geçmiş biri olarak çok kötü günler geçirdim. O dönemden sonra stratejik plan yapmanın önemine daha çok inandım.

Fiat Başkanı iken tüm savaşları İtalyanca yaptım

* Siz Fiat’ın Başkanı oldunuz? Uluslararası çok iyi bir kariyer yaptınız... Bunu hayal etmiş miydiniz?

Benim hayatım boyunca çizgim vardı. İster istemez bu, sorumluluk da yüklüyor. İnancım hep şuydu: Bizlerin yurt dışındaki insanlardan farkımız yok. Hatta Ortadoğulu olduğumuzdan kaynaklanan fazlalıklarımız var.

* Neler bunlar?

Duygusalız. Rahat değil, zor bir ortamdayız. Bu güç veriyor. Zorluklardan korkmuyoruz. Girişimciyiz.

* Zoru başardınız...

Zor şartlarda yalnız kalarak zoru başarmak, bu hayatımda hep oldu. Fiat farklı bir yönetim deneyimiydi. Bütün dünyayı yönetmen lazım. Her savaşı İtalyanca yapmam gerekiyordu. Ben hep, ’Eğer Fiat beni çağırıyorsa geçmişime bakıp neysem onu yapmamı bekliyorlar’ diye düşündüm ve değişmedim.

Haşin arabaları kadına yakıştırıyorum

* Bazı arabalar için ’tam kadın arabası’ diyoruz. Kadınlar için daha yuvarlak hatlı, küçük arabalar mı yapılmalı? Neden böyle bir algılama var?

Kıvrak, sempatik arabalar için söyleniyor. Mini Cooper örneğin, Dodge kamyonete kadın arabası denmez ama bir kadın kullanınca bence çok hoş görünür. Haşin görünümlü arabaları kadınlara yakıştırıyorum ben. Kaba kuvveti yöneten bir kadın imajı veriyor.

Londra’nın tek Anadol’unu tek başıma götürdüm

* İlk arabanız ne zaman oldu?

İlk 1968’de. Ağabeyimle ortak kullandığımız Anadolu’muz vardı. Bu bizim için çok önemliydi. Ben yıllar yılı Anadol kullandım. Londra’ya gittim.

* Anadol’la Londra’ya mı gittiniz?

Evet. Tek başıma gittim ve orada Anadol kullandım.

* Londra’nın tek Anadol’udur herhalde...

Başka Anadol görmedim. Orada Anadol kullanan tek kişiydim herhalde. Daha sonra 1976 yılında 124 Murat’ım oldu. Yani terfi ettim. 1978’de de 131’im oldu.



Haberin Devamı