'İstanbul’a gelmek bir aile projesiydi'

Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu olarak bir yıl önce göreve başlayan Muriel Domenach ve ailesi tam bir İstanbul tutkunu. 41 yaşındaki üç çocuk annesi Domenach, İstanbul’a gelmesinin bir aile projesi olduğunu anlatıyor: “BİR Osmanlı tarihçisi olan eşimin, büyük büyük dedesi Osmanlı İmparatorluğu’ndaki son Fransız büyükelçisiydi. Eşim hem Türkçe hem de Osmanlıca biliyor. Çocuklarımıza ‘Küçük Paşa’ diyoruz.”

Başkonsolos Muriel Domenach, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi için birçok proje hazırlıyor. Altı Fransız Belediyesi İstanbul’a gelerek şehrin devamlılığı konusunda bilgilerini Marmara Belediyeler Birliği ile paylaşacak. 27 Eylül’de ise Saray’ın kapısı Türk halkına açılacak.


Beyoğlu’nda, Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach’ın residansı Palais de France’da buluştuk... Bir yıl önce göreve gelen 41 yaşındaki ‘Madame Domenach’ genç, enerjik, sıcakkanlı, üç çocuk annesi bir devlet kadını... Osmanlı tarihçisi eşi ile birlikte çocuklarını İstanbul’da büyütüp, onlara Türkçe öğretiyorlar. “İstanbul’a gelmek bir aile projesiydi” diyor. Nedeni ise 100 yıl öncesine dayanıyor. “Eşimin büyük büyük babası Osmanlı’nın son Fransa Büyükelçisi’ydi.” İşte Türkiye âşığı Başkonsolos Domenach’ın İstanbul’daki hayatı...



İstanbul sizin için ne ifade ediyor?

Kocam bir Osmanlı tarihçisi. Osmanlıca ve Türkçe’yi 4 yıl yaşadığı İstanbul’da öğrendi. Bu yüzden buraya çok sık geliyorduk. Onun için İstanbul bir “memleket” oldu adeta. Benim için de çok şey ifade ediyor. Olağanüstü sıra dışı bir kent. Enerji ile geçmişi ve geleceği bir arada taşıyan bir şehir. Bu yüzden İstanbul benim için çok şey sunan bir kent. Kültürel anlamda zengin ve Türkiye çok zengin hale geldi. Bizans mirasının üzerine farklı dönemleri ekleyerek ve değerli ve saygı duyulacak imkanlara sahip oldu.

Şehir gelişmesine insanın katkısı da bu imkanların gücünü artırdı. Ticari ili∫kileri Ubifrance Marmara Belediyeler Birliği ve 6 temel Fransız belediyesine iş birliği organize ettik. 23 Eylül’de istanbul’da “Vivapolis” adlı bir seminer düzenleyerek şehrin devamlılığı konusu irdelenecek. İstanbul’da ve diğer Türk şehirlerinde yaşayanlara bir yandan sağlıklı bir çevreyi desteklerken bir yandan da ulaşım, su, enerji, çöplerin atımı, sağlık, eğlence gibi servis alanında da daha iyi bir performans sunmak için nasıl işbirliği yapabileceğimize bakacağız. Fransa’nın bu konuda bilgisi (know-how) ve deneyimi dünyaca tanınıyor.



'Daha modern bir Fransa izlenimi bırakmak istiyoruz'

Fransız Sarayı sizin İstanbul’a gelmenizle daha da sosyalleşti, artık bir çok etkinliğe evsahipliği yapıyor...

Büyükelçi ve devletin İstanbul’da görev yapan tüm servisleriyle birlikte bir zamanlar düşündüğümüzden daha modern bir Fransa izlenimi bırakmak istiyoruz. Fransa’nın burada yarım bin yılık Fransız-Türk dostluğunun ve ülkemizin imparatorluğunun modernleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesinde oynadığı rolün ürünü olan muhteşem bir mirası var. Fransız Sarayı bu mirası muhteşem bir şekilde ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu binayı hem ülkemizin etkisine hem de Türk Fransız dostluğuna fayda sağlayan etkinlikler organize etmek için kullanıyoruz. Diplomatik bir misyonun olağan aktiviteleri düzenleniyor. Ama Fransa ile ilgili daha farklı imaj sunan daha eğlenceli geceler de düzenliyoruz: Sinema gecesi, Fransız-Türk çiftler için sevgililer günün etkinliği, mültecilerle ilgili şiir gecesi, Dünya Kupası Çeyrek finalinde Fransa-Almanya maçı, Ramazan gecesi, 14 Temmuz’da Pascal Nouma’nın gelmesi... İnsanların Fransız Sarayı’nda ilginç kişilerle tanışacaklarını ve eğleneceklerini bilmesi önemli.



'Babıali’nin son büyükelçisi eşimin dedesiydi'

Her zaman ilklere adınızı yazdırdınız. Fransız Sarayı’nı da davetlere açtınız. Yaklaşımınız nedir?

Bize merak duyan kişileri çekmeye devam etmek istiyorum ama Fransa’yı tanımayanların da ilgisini çekmek istiyorum. İstanbulda birçok mükemmel derecede Fransızca konuşan insan var. Ayrıca Fransız okulları da çok başarılı. Ama Fransızca’nın çok zor ve uzak olduğunu düşünenler de var. Fransız Sarayı’ndaki etkinlikler Fransa’yı zaten sevenlerle ve henüz tanımayanlarla ilişkilerimizi daha da üretken hale getirmeye yarıyor. Bu yüzen mesela 27 Eylül’de tüm Avrupa’da kutlanan “Avrupa kültür mirası günleri” çerçevesinde Fransız Sarayı’nı ilk kez kayıt olmak şartıyla halka açacağız. Bahçeyi, sarayı, kiliseyi ve Anadolu çalışmaları Fransız Enstitüsü’nü keşfetmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat olacak.

Geçen yıl iftarda caz dinleterek güzel bir davete ev sahipliği yaptınız. Herkes sizden söz etti.

Evet, Fransız Enstitüsü’nün direktörü Berenice Gulman ile Fransız Sarayı’nda düzenlediğimiz ve iftardan önce caz konseri verilen Ramazan gecesinden ben de çok gurur duyuyorum. Fransız Sarayı’nın kapılarını halka kültürel bir etkinlik için ilk açışımızdı. Ramazan da bu sarayda ilk kez kutlandı. Ramazan’ın özel atmosferinde kapılarımızı halka açarak Fransız laikliğinin, farklı inançların ve inanların bir arada var olmasına açık ve bu konuda duyarlı olduğunu göstermek istedik.



'500 dev Fransız şirketi Türkiye’de faal'

Fransız markalarının Türkiye’de konumlanmasını nasıl buluyorsunuz?

Türkiye’de enerji, otomotiv, bankacılar, ulaşım, sigorta gibi birçok sektörde çok iyi konumlanmış 500 şirketimiz var. Türk ortakları bulmak konusunda daha fazla adıma atarsak varlığımızı daha da iyi gösterebiliriz. Ayrıca Fransa’nın ihracatta çok güçlü olduğu gıda, giysi, ayakkabı, kozmetik gibi alanlarda da daha mevcut olabiliriz. Ancak son dönemde Türk pazarına ulaşmakta sorunlar yaşıyoruz. Bunların aşılacağını ve Türk tüketicisinin, her yerde olduğu gibi, buradaki yaşam kalitesi arttıkça tüm dünyada beğenilen ürünlere ulaşımı gittikçe artacağını umuyoruz.



'Türkiye ve Fransa birbiri için vazgeçilmez'

Osmanlı Devleti ilk elçisini Fransa’ya gönderdi ve Osmanlı’nın ilk uluslararası ilişkileri böylece başladı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Fransa ve Türkiye dünyadaki en eski diplomatik ilişkiye sahip. Sultan Süleyman ve 1’nci François 1536’da dünyanın ilk işbirliği anlaşmasını yaptı. Aslında inişleri ve çıkışlarla yaşlı bir çiftin ilişkisine benzetebilecek çok uzun sürecek bir dostluğun ilk adımıydı. Fransız Türk ilişkileri duygusal reaksiyonlara neden olduğunda atalarımızın ortak çıkarlara dayalı pragmatik bir ilişki kurduğunu hatırlamakta fayda var. Bugün Fransa ve Türkiye birbiri için vazgeçilmez. İkili ilişkiler pozitif bir dinamik üzerine kurulu. Liderlerimiz bu sene birçok kez bir araya geldi ve uluslararası krizlerde işbirliği yapıyoruz. Liderler ekonomik ticareti 20 milyar euroya ulaşmasını istiyor. Bu iddialı hedefi tutturmak bizim işimiz!



'Ördek eti ithalatı işbirliğini güçlendirir'

Türk yemekleriyle aranız nasıl?

Buradaki meyve ve sebzelerle yemek yapmak bir mutluluk kaynağı. Maalesef bazı Fransız ürünleri ithalat engellerine takılıyor. Sene sonu için büyük bir gastronomik projem var. Fransız Sarayı’nda bir ördek gecesi düzenleyeceğiz, tüm dünyanın tanıdığı foie gras, magret, confit gibi ördek ürünlerini tanıtacağız. Bu pahalı bir et değil. Ördek göğsü Türk tüketicilerin damak tadına uyacaktır. Ördek eti ithalatı Fransa’yla Türkiye arasındaki rekabeti ve işbirliğini güçlendirebilir. Türkiye’de ördek yetiştirilebilir.

Haberin Devamı



Çocuklarımıza “küçük paşa” diyoruz

Üç çocuk annesisiniz. Çocuklarla birlikte neler yaparsınız? İstanbul’u seviyorlar mı?

Elimden gelenin en iyisini yapıyorum, tüm anneler ve tüm babalar gibi. Büyük Fransız şairi Aragon “kadın erkeğin geleceğidir” demişti. Bence modern erkek kadının geleceğidir. Çocuklarımız birçok hikâye okuyoruz ve olabildiğince çok dışarı çıkıyoruz. Çocuklarımız İstanbul’da çok mutlu. Onlara “küçük paşa” diyoruz. Hem eşimin tez konusu paşalardı, hem de Türkler çocuklar karşı çok nazikler. En küçüğü Fransızca’yla aynı anda Türkçe konuşmayı ve Türk adetlerini öğrendi. Türk mutfağına hayran. Ayran, beyaz peynir, sabahları zeytin favorileri arasında... İstanbul’da yaşayan ve küçük çocukları olan bir anne olarak insana daha duyarlı şehirleşmenin önemini daha iyi görüyorum. Pusetlere uygun kaldırımlardan kaliteli havaya, çocuklar için eğlence aktivitelerine kadar...

DİĞER YENİ YAZILAR