Hayattan kopmayın!

Dida Kaymaz ölümle ip üzerinde dans etmiş bir kadın. Umudunu kendi yaratıp küllerinden doğan, kim korkar kanserden deyip tüm hücrelerine meydan okumuş. “Kansersiz Yaşam Derneği”ni kurmuş. O hayatta kalmayı seçmiş kanser gitmeyi...

Haberin Devamı

Kanser olduğun haberini ilk nasıl aldın?

İtalya’da yaşarken almıştım. Jinekolojik kanamalar vardı. Çok arttı ve şiddetlendi. Hastaneye gittiğimde bunun kist olduğunu söylediler ama patelojiye gönderdiklerinde kanser teşhisi konuldu.

Kaç yıl önce?

Sekiz yıl oldu. O çok erken teşhisti. Mide zarını saran bir tümör. Fakat ondan yedi ay sonra bir de tamamen ayrı bir tip olan kolon kanseri teşhisi kondu. İki ayda 49 cm.’e kadar ulaştı. Kemoterapiye başladım. Ve bundan iki buçuk ay kadar sonra karaciğerin yüzde 69’u metastas oldu. Dolayısıyla üç bölgede devam eden bir kanser süreci ile altı ay yaşayabileceğim söylendi. Büyük şok! Ama kabul etmiyorsun. Tek yaptığım kaç ay 30, kaç ay 31 çekiyor hesaplamak oldu. İtalya’daki arkadaşlarım Milano’da çok iyi bir doktor olduğunu söyledi. Her kanser hastasını iyileştiren, aziz diye bahsedilen biri. Ama adam dönemin Sağlık Bakanı ve randevu vermiyor. Başka bir doktordan randevu aldım. Gittiğimde aziz denen cerrah ameliyathaneden çıkıyordu. “Ben ölüyorum ve yaşamak istiyorum, beni yaşatmak zorundasın” dedim. Çok büyük bir kahkaha atarak “Böyle bir zorunluluğum var yani” dedi. “Evet” dedim. “Sana iki şey söyleyeceğim. Hiç bir doktoru tanrısallaştırma. Çünkü biz terziyiz siz de kumaşsınız. Siz olmadan biz hiçbir şeyiz. İkincisi; senin için ne yapabilirim bilmiyorum ama ne yapamam biliyorum. Yüzündeki bu ifade ile senin iyileşmen mümkün değil. Dolayısıyla gel önce seni dinleyelim” dedi.

Ailen nasıl karşıladı?

İki yıl söylemedik. İtalya’da kardeşimle bu süreci atlattık. Türkiye’ye döndüğümüzde söylemek durumunda kaldık. Artık maddi olarak da onlara ihtiyacımız vardı. Onlar için daha büyük bir şok. Normalde ilk aileyle konuşup bu süreci anlatırlar. Aileyi bilgilendiriyorlar. Çünkü sadece iyi doktor ve iyi ilaç ile sonuç alınacağına inanmıyorum. Beslenmesi, uykusu, özel hayatı yani bütünüyle bir iyileşme süreci şart. Ben tamamlayıcı tıbba da inanıyorum.

Sen farklı mısın yoksa bu hastalık böyle bir güç de veriyor mu?

Hep bu kadar iyi değildim. 39 kilo oldum. Yedi buçuk ay yürümedim. Ardından dört aya yakın bir engelli olarak yaşadım. Altı buçuk ay hafıza kaybım var, o dönemi hiç hatırlamıyorum. İki intihar girişimim var. Elektro şok tedavileri var. Ancak ne yaşarsanız yaşayın önemli olan tekrar ayağa kalkıp devam edebilmek.

‘Dernekte çocukları bilinçlendiriyoruz’

Hayatındaki erkek Yavuz, ne zaman tanıdı seni ?

Beş yıl önce. Hastalığımın üçüncü yılında. Tümörün vücudumda en fazla olduğu dönemde. Tutunduğum bir dal... Uçurumun kenarında kalıyorsun; gideyim mi gitmeyeyim mi? Ancak tutunacak şeyler artınca hayatta kalma isteğin de artıyor. Bayrak yarışı gibi. Benim yüzde 100 inandığım ve arkasında durduğum şey şu; ilaç semptonları iyileştiriyor ama hastalık duyguda. Yani hasta olan duyguyu bulmak lazım. Evet ilacı alıyorsun ve kanamayı durduruyor, ağrıyı kesiyor ama bunun altında bir sebep var.

Dernek kurma fikri nereden çıktı?

Üç yıl oldu. Zeynep Ilıcalı İcra Komitesi Başkanı. Derneğin kanser kısmı çocuklara yönelik. Zeynep’in önderliğinde yürüyecek projeler var. Özellikle çocukları bilinçlendirmeye, kanser olmamak için farkındalık yaratmaya, vücutlarını tanımalarına uğraşıyoruz. 30 saniye el yıkaması gerektiğini bir çizgi film ile öğreniyor mesela.

Kansersiz Yaşam Derneği’nde neler yapılıyor? Gönüllü çalışmak isteyenler ne yapabilir?

Üye kabul edebiliyoruz. Projeler var. Spor faaliyetleri var. Bilimsel komiteler var. Mesela biz Şişli Terakki ile üçüncü yılımıza giriyoruz. Her ay belirlenen bir konuda çocukları bilgilendirmek üzere doktorlar okula gidiyor, eğitim veriyor.



‘Önce ruhumdaki kanseri iyileştirdik’

Tüm bu altı buçuk yıllık sürecin sonunda Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Metin Hara’yla tanıştım. Benim bunca zamanda parça parça öğrendiğim şeyi bir bütünde verdi. Hayatım Metin’den önce ve sonra diye ikiye ayrılıyor... İlk çalışmaya gittiğimde “Seninle çalışmam için tek koşulum var. Dernek için hiç bir şey yapmayacaksın” dedi. Beni iki yıldır hayata bağlayan ve karşılıksız vermeyi öğrendiğim tek yerdi oysa ki. “Bir kanser hastası olarak Kansersiz Yaşam Derneği’ni kurmak ne kadar büyük bir öfke. Gel biz senin ruhundaki kanseri iyileştirelim. Sonra dernekte nelerin değiştiğine inanamayacaksın” dedi.

DİĞER YENİ YAZILAR