Pastalardan mozaik günlerden limonata

Havalar serinleyince aklıma gelen yer Beyoğlu oluyor

Haberin Devamı

Her seferinde aynı kare annemin elinden tutmuşum ilerliyorum ve yanımdan tramvay geçiyor. Elim küçük, annemin avucunda kayboluyor. Ama aklımdan geçenler büyük. Her şeyi kafama yazıyorum. Bana yüklenen kodlar... Ne zaman sokakta kestane kokusu alsam o zaman İstanbul ve annem. Kokuyla gelen özlem. Halbuki hiç şehirden ayrılmamıştım ki ayrılmaya da niyetim yok. Hafif bir kazık çaktım durumu yok değil hani!

Şimdi "İyice özledim eski İstanbul'u" diyeceğim, kimilerine çok jenerik gelecek ama ne var ki o zamanlar AVM furyası daha başlamamıştı. Bir Galleria vardı o da yetiyordu. Ben en çok içindeki Printemps'ı severdim. AVM’ler bir tarafa "seçkin konuklarını" bekleyen gölet manzaralı steril siteler ve kuleler de yoktu. Yani ortam oldukça tatlı ve güzeldi. Mahalleli halimizden memnunduk.

Annemle 80T otobüsünden inip İstiklal başlangıcından Tünel istikametine doğru yürürken döner kapılardan bir potpori kokusu yayılırdı. Vakko'nun içine girer girmez koku iyice seni içine alırdı. Çocuk kafamla modanın kokusu zannederdim. Bu arada Pia parfümü yeni lanse ediliyordu. Yılı ise buyrun siz hesaplayın. İkinci katta kumaş katı vardı. Annem "1 metre yeşil brokar mı yoksa iki metre bordodan mı?" derken ben çoktan sabırsızlanmaya başlardım çünkü az sonra programın ikinci yarısı olan İnci Pastanesi "limonata+pasta" kısmına geçecektik.

Beyoğlu denince İnci Pastanesi...

Minik yuvarlak mermer masalar, iptidai kese kağıtları ve palmiyeleriyle beni benden alan küçük vitrini. Bir yandan aklımda uzun eldivenler, puantiye, uçuk pembe renk, tüller ve şapka geliyor. İnci Pastanesi'nin o zamanlar bende yarattığı izler. Limonata pasta böyle bir şeydir. Bir zerafet, bir romantiklik... Aidiyet hissi.

Öte yandan her ne kadar şu ana kadar Fransız kesimi gittiysek de şimdi bambaşka bir limonata pasta açılımı yapalım. Gramafon kağıtlarından yapılma halkalar tavandan sarkıyor, tavşan kulakları ve konfetiler... Masa örtüleri her bir masaya eşitçe dağılmış dilim pasta, limonata ve nikah masası. Bir çift evleniyor. Babasından kızına bilezik ve eniştesinden damada 200 lira derken, misafirler mutluluk içinde limonata, pasta yiyor. Düğün salonundayız. Fondan hepinize gelsin o zaman Ümit Besen'den "Nikah masasına çağır sevgiliiiim istersen şahidiiiiin olurum seninnn..."

Uzar gider benim limonata pasta aşkım. Pastalardan mozaik günlerden limonata derken kızım Suna ile bir Beyoğlu turu yaptık. Tüm bu hikayeden yola çıkarak. Küçük Suna çok mutluydu benden mutlu olmasın. Hepinize iyi pazarlar!

Anne limonatası

Malzemeler:


- 3 adet portakal
- 8 adet limon
- 8 çorba kasığı toz şeker
- 2 su bardağı limon suyu
- Yarım su bardağı portakal suyu n Taze nane

Hazırlanışı:

Limon ve portakalları yıkayıp kuruladıktan sonra geniş bir kaba rendeleyin. Rendelenmiş limonları atmayın. Onları toz şekeri ile birlikte yoğurup 1 su bardağı taze sıkılmış limon suyu ekleyip bir gün boyunca dinlendirin. Dinlendirme sona erdikten sonra 1 su bardağı limon suyu ve yarım su bardağı portakal suyu ekleyip şeker eriyene kadar karıştırın. Daha sonra tel süzgeç ile süzüp 4-5 su bardağı su ekleyip bol buz ve taze nane ile servise hazır hale getirebilirsiniz.

Mozaik pasta

Malzemeler:


- 300 gr bisküvi petibör
- 500 gr bitter çikolata
- 1 tatlı kaşığı kakao
- 1 su bardağı süt
- 3 yemek kaşığı şeker
- 3 yemek kaşığı tereyağı
- 1 su bardağı ceviz

Hazırlanışı:

Bir kapta bisküvileri kırın. Bir tavada kakao ile tereyağını eritin, erimiş çikolata sütü şekeri ve tüm malzemeleri bisküvilerin üzerine ekleyin. Kırılmış cevizleri de ekleyip yoğurun. Streç filmin içine sarmadan önce elinizle piramit ya da oval şekli verip streç filme sarın. Derin dondurucuda birkaç saat tutup buzdolabına alın.

DİĞER YENİ YAZILAR