Gazete Vatan Logo

Ayın 13'ü Cuma gününe gelirse dışarı çıkmıyor

Coca Cola'nın tüm uluslararası operasyonlarını emanet ettiği işadamı Muhtar Kent'in de batıl inançları var. Kent, 13'üncü Cuma'nın uğursuzluğuna inanıyor ve o günlerde dışarı adım atmıyor

Ömrümde içtiğim "Coca-Cola'nın" sayısı dört beş bardağı geçmez. Bu yüzden konuklarım "Coca-Cola" diye tutturmadıkca eve de sokmam. Hem de dünyada OKEY sözcüğünden sonra "Coca-Cola" nın en çok kullanılan sözcük olduğu rivayeti ortalıkta dolaşsa bile.

Ama... "Coca-Cola" nın dünyadaki ikinci adamının Muhtar Kent olduğu resmen ilân edilince bu haberin şerefine hemen bir Coca-Cola içtim. Sonra onu uyandırma pahasına da olsa telefon ettim; uykulu sesinden Çin'de olduğunu anladım.

Bundan sonraki yaşamının Atlanta'ya kayacağını ve yolunun sık sık Türkiye'den geçeceğini müjdeledi.

Yıllardan beri röportaj teklifimi hep beni kırmadan geçiştiren Muhtar, son derece ciddi bir tonda: "Eğer sadece hasret gidermek için gelirsen, yarın Çin'den dönüyorum; akşam yemeğe bekliyorum" dedi. O cümlenin anlamı, asla bir röportaj vermeyeceğine dair kararının değişmeyeceğiydi.

Aniden bastıran karı görünce bir arkadaşı aradım: "Merak etme; seni Jeep'imle Tarabya'nın tepesine beş dakikada uçururum" dedi.

Her zamanki gibi, son derece özenle hazırlanmış sofrasında Muhtar'la başbaşa, nefis yemekler yedik; şampanyayla kutladık. Annesinin rahatsızlığı nedeniyle iki haftalığına Amerika'ya giden ev sahibemiz Defne'nin şerefine de kadeh kaldırdık.

İlerleyen saatlerde sürekli çalan telefonlarda tebrik kabul eden Muhtar'la ancak birkaç dakika konuşabildik ve veda ederken kucaklaşabildik. Çünkü ertesi sabah Davos'a uçacaktı. Muhtar Kent'in annesi ve babası ile Marmaris'te bir süre komşuluk yaptığım için ailesi hakkında bilgim vardı. Annesi Sevim Kent Ayvalık'lı ünlü Madra ailesinin kızıydı. Evlendiği genç diplomat Necdet Kent Midilli Adasından Mübadele ile Ayvalık'a yerleşen Yanyalı bir ailenin iki oğlundan biriydi.

Necdet Kent, New York'ta Başkonsolos iken 1953'te dünyaya gelen Muhtar Kent, genç yıllarında baba mesleği yüzünden Bangkok, Hindistan ve Tahran'da yaşamıştı.

İnsancıllığı etkiler...
On beş yaşındayken, Tarsus Amerikan Koleji'nde okumaya başlayan Muhtar, Lise'den 1971 yılında mezun olmuştu. Sıra üniversiteye gelince babası Muhtar'ın doktor olmasını çok istemesine rağmen, Muhtar önce Zeoloji'yi seçmiş, sonra İngiltere'deki Hull Üniversitesi'nde ekonomi bölümünü bitirmişti. Daha sonra üniversitede Mastır yaparken çocukluk arkadaşı ve kuzeni Şerif Kaynarla aynı evi paylaşan Muhtar'ı Şerif Kaynar şöyle anlatır: 'Muhtar aşırı titiz ve ne kadar muntazanısa ben o kadar dağınıktım. Dolabındaki gömleklerinin daima ütülü ve renklerin tonlarına göre dizili olmasına çok dikkat ederdi. 76'da üniversiteden aynı yıl mezun olduk. Ben Westing House'a girip Libya'ya gittim. Babası, Muhtar'ın Ford'a girmesini istedi; o "Coca-Cola" yi seçti.'

Kısa zamanda Muhtar'ın bugünkü duruma gelmesinin kendisini hiç şaşırtmadığını söyleyen Şerif Kaynar: 'Muhtar' diyor; "sevimliliği bir yana, insanları etkileyen, doğru kararları doğru zamanlarda verebilen, çalıştığı Efes dahil, şirketleri büyütürken çok daha değerli hale getirebilen bir yöneticidir. George Soros'u Efes'e yatırım yapmaya ikna eden de odur."

Muhtar'ın işine gösterdiği özen ve sevgiyi ailesine kat kat verdiğini söyleyen Kaynar: "Yaşadığı her ortamda insancıllığı ile herkesi etkileyen Muhtar yaz tatillerini geçirdiği Çeşme'de komşuları için çok özlenen, vazgeçilmeyen bir dosttur. Bizi sık sık teknesiyle gezdirir. Karaya yaklaşınca hepimizi uğurladıktan sonra eline aldığı büyük bir bezle teknenin her tarafını temizlemeden sahile asla çıkmaz."

Tozları alan da o...
Büyükelçi Necdet Kent, emekli olduktan sonra Tarabya'nın tepesinde yaptırdığı evde yaşadı. Eşi Sevim Kent genç kızlığından ölümüne kadar, nereye gittiyse resim yapan tutkulu bir sanatçıydı. Muhtar, babasının vefatından sonra evini kendine has aşırı titizliği ve zevkiyle baştan aşağı restore ettikten sonra bizi evinde ağırladığı bir sabah kahvaltısında, annesinin yaptığı bütün eserleri bahçesindeki ufak bir evde muhafaza ettiğini ve ilk fırsatta onları sergileyeceğini anlatırken bile heyecanlıydı.

Çok yakın ve çok özel bir dostu olan Armağan Özgörkey: "Muhtar" diyor o kadar titizdir ki, çalışma odasının tozunu bile kendi alır; bu titizlik buzdolabındaki yumurtaları bile etkiler. Hepsini boylarına göre kendisi tek tek dizer...

Muhtar bâtıl itikadları olduğunu saklamaz. Nazara müthiş inandığını cebinden çıkardığı bir avuç irili-ufaklı nazar boncuğuyla kanıtlar.

Armağan Özgörkey: Muhtar, herhangi bir ayın 13'ü, Cuma gününe isabet ederse ne evden dışarı çıkar, ne bir karar alır, ne de en sevdiği lastik botuyla her zamanki gibi Çeşme'nin karşısındaki adaya günlük seferini yapar.

Hele, eşi Deme'nin anlattığı şu olay Muhtar hakkında daha iyi bir fikir verebilir. Birgün uçakta, cebindeki nazarlıklardan biri koltuğun içinde kaybolmuş. Muhtar, deli gibi koltuğun her yerini arayıp bulamayınca personelin yardımıyla koltuğu söktürüp boncuğu bulmadan uçaktan inmemiş. Defne: "Muhtarla canımın tek bir dakika sıkıldığını söyleyemem. Yaşadığı heyecanı hepimize geçirdiğini tahmin edersiniz" diyor.

Armağan Özgörkey ise: "Muhtar işinde mesuliyet sahibi olduğu kadar çok donanımlı adamlarla çalışır. Beş kişilik işi aynı anda yapar; örneğin bir arkadaşının hastalığı ile uğraşırken evin fayansı veya ufak bir çivisine de vakit ayırır. Ancak işler istemediği şekilde giderse kendine has zerafetiyle buldozer gibi ortalığı yıkar, döker. Ama daima kaliteli adamlarla çalıştığı için çoğu zaman her şey tıkırında gider."

Devam edecek

Haberin Devamı