Nazlı Ilıcak bütünlemeye değil sınıfta kaldı

Haberin Devamı

Bugün siz değerli okurlarıma Chicago’dan yazacaktım ancak, Nazlı Ilıcak’ın dünkü yazısına cevap vermem gerekti.

Nazlı Ilıcak, Sabah Gazetesi’ndeki dünkü köşesinden benim 8 Kasım 2010 tarihli “HSYK ilk sınavında bütünlemeye kaldı” başlıklı yazım için HSYK’nın vekilliğine soyunarak, “HSYK değil, Ayaydın bütünlemeye kaldı” buyurmuş. Belli ki, o yazıdan rahatsız olan malum kişiler Ilıcak’ı yalan yanlış bilgilerle donatmış, kendisinde telefon numaram olmasına rağmen, beni arayıp aldığı gayri ciddi bilgileri teyid etmek yerine, kendince doğru kabul ederek köşesini süsleyen yazısını döşeyivermiş. Eline sağlık.

Nazlı Ilıcak bilmeli ki, yazımda yazılanların tamamı doğru.

Üstelik iddia ettiği gibi o bilgiler HSYK Eski Başkan Vekili Kadir Özbek tarafından değil, en az 20 meslek mensubundan teyid edildikten sonra yazılmıştır. Kadir Özbek’i en son istifa ettiği gün gördüm, onu da aynı gün köşeme yazdım. O günden bu yana ne Kadir Özbek’i gördüm, ne de telefonla konuştum. Üstelik Kadir Özbek benim Bodrum’da komşum falan da değil. Kadir Özbek’e bir komşu aranyor ise o komşu Nazlı Ilıcak’tan başkası değildir. Çünkü Nazlı Hanım ona daha yakın oturuyor. Ben Nazlı Hanım gibi gelen her bilgiye sarılıp yazmıyorum. Gelen bilgileri önce süzgeçten geçirip doğruluğunu teyid ettikten sonra yazıyorum. Aramızdaki fark bu.

Taslak Kurul sitesinde varmış

Gelelim yazdığım konuya. Yazımda, HSYK’nın ilk iş olarak çıkardığı 190 kişilik kararname için, “Bu, bakanlığın istediği gibi şekillenmiş” dedim. Ve şunu da ilave ettim:

“Yeni üyeler, hakim, evine kapanıp 24 saatte bu kadar kişinin dosyalarını nasıl çabuk inceledi ve bu kişiler için karar verebildiler” dedim. Nazlı Hanım diyor ki:

“Çağımız bilgi çağı. Aydın Bey HSYK’nın sitesine girseydi bu kararname taslağının ne zaman kurula geldiğini görecekti.”

Nazlı Hanım’a göre taslak kurula çoktan gelmiş, kurul üyeleri bu taslak üzerinde uzun bir süre çalışmış ve kimi, nereye, nasıl vereceğini tek tek incelemiş ve bakanlığa rağmen, taslağın büyük bölümünü değiştirmiş.

Nazlı Hanım, en az sizin kadar teknolojiyi iyi kullanan biriyim. Kanun, yönetmelik, tebliğ ve teamülleri de yaşamımın büyük bölümünü bürokraside geçirdiğim için sizden çok daha iyi bildiğimi söylememe gerek yok. Taslağın HSYK üyelerine dağıtıldığı anı da biliyorum, hangi gün görüşüldü ve ne şekilde tartışıldığını da çok iyi biliyorum.

Kurul üyeleri Bakanlığın taslağını güya değiştirmiş

Nazlı Ilıcak yazısında diyor ki; “Bakanlığın gönderdiği 138 kişilik taslakta, kurul üyeleri değişiklik yapmış ve benim iddiamın aksine, kurul üyeleri, bakanlığın istediği isimlerden yüzde 61’ini değiştirerek karar vermiş.” Belli ki konuya yeterince vakıf olmadığı için Nazlı Hanım’ı işletmişler. Nazlı Hanım hafızasını şöyle bir tazelese.

Hani Sayın Bakan, Başkanı olduğu eski HSYK toplantısında kararnameyi koltuğunun altına alıp toplantıyı terk ettikten sonra, “Kurul üyelerinin taslakta yer almayan bazı talepleri oldu. Ben de bakanlık olarak o talepleri incelemek için taslağı çekiyorum, Bakanlık olarak bu talepler üzerinde çalışıyoruz, çalışmamız bitince hazırlayacağımız yeni taslağı tekrar kurulun gündemine getireceğiz” demişti. Şimdi Nazlı Hanım’a soruyorum, Bakan Bey açıklamasında samimi olsaydı, aradan geçen 3 aya yakın bir sürede taslak değişerek kurula gelecekti. Böyle olmadı.

Sayın Bakan o taleplerle ilgili hiç bir değişikliğe gitmeden eski taslağı aynen yeni kurula getirdi.

Taslakta değişen isimler bakanlığın talebi

Nazlı Hanım diyor ki, “Bakanlığın taslağındaki isimlerin yüzde 61’ini kurul değiştirdi.” Buna kargalar güler. Bu taslak eski HSYK döneminde hazırlandığı ve bakanlık ancak bu kadarını kuruldan geçirebileceğini öngördüğü için o günkü koşullara göre hazırlanmış isimlerden oluşuyordu.

Şimdi Sayın Bakan’ın çok daha fazla etkin olduğu bir kurul olduğu için eski isimler bakanlıkça bir tarafa atılıp, yeni oluşturdukları isimleri kuruldan çıkardı. Yani o değişiklikler de Sayın Bakan ve Sayın Müsteşar tarafından önerildiği için kararname bu yönde çıkmıştır.

Başsavcılar bu görevlere talip olmadılar

Gelelim Nazlı Ilıcak’ın, yazdığım bazı tayinlerle ilgili değerlendirmesine. Ilıcak diyor ki, “Aydın Ayaydın’ın yazdığı başsavcılar kendi istekleri doğrultusunda düz savcı olmuşlardır.” Hayır bu böyle değil, dediğim aynen doğrudur.

Ilıcak diyor ki, “Amasya Başsavcısı Hüseyin Aksu, Gaziantep Başsavcı Vekilliği’ne atanmıştı, kendisi İstanbul’u istediği için Üsküdar’a düz Savcı atanmış.” Evet Aksu, Amasya Başsavcılığı’ndan Gaziantep’e tenzil-i rütbe olarak başsavcı vekili gönderilince, kendisi, “Madem beni Amasya’dan alıyorsunuz o zaman beni İstanbul’a yakın ya Yalova Başsavcılığı’na veyahut da Gebze Başsavcılığı’na atayın” diye talepte bulunmuş, Yani Üskadar’a düz savcı olma talebi yok.

Ilıcak, “Şırnak Başsavcısı Mustafa Gümüş için ise Marmaris gibi iş yükü daha fazla olan güzel bir ilçeye verilmiş” diyor. İyi de adamcağız, “Beni İl Savcılığı’ndan alın ve güzel bir ilçeye verin” diye talepte bulunmamış ki. Madem Marmaris güzel bir ilçe, Sayın Bakan veya Sayın Müsteşar’ın çok beğendiği ve takdir ettiği başka il başsavcıları vardı, neden onlar bu güzel ilçeye verilmedi.

Ünye Başsavcısı Cem Sağdıç da kendi talebi üzerine Antalya’ya düz savcı olarak verilmişmiş. Peki onu bu tayine zorlayan bir neden yok mu? Sinop Başsavcısı Ömür Topaç ise eşi Erzincan Tercan Noteri olduğu için, eşinin görev yaptığı yere en uygun bir yere tayin istemiş. Bu tamamen yalan. Sinop Başsavcısı Ömür Topaç, eşinin görev yaptığı ilçenin bağlı olduğu Erzincan Başsavcılığı’na tayin istemiş. Kaldı ki, Erzincan Başsavcılığı boşalmış olmasına rağmen Topaç’ın bu talebi yerine getirilmemiş, Erzincan Başsavcılığı’na bir ilçeden atama yapılmış, Sinop Başsavcısı Ömür Topaç ise istediği Erzincan Başsavcılığı yerine, istemediği halde, bilgisi dışında tenzili-i rütbe olarak Erzurum Başsavcı Vekilliği’ne atanmış. Sakın bunun sebebi Topaç’ın doğum yeri Tunceli ve Aleviolduğundan kaynaklanıyor olmasın.

Türe ve Avar neden seçilmediler?

Nazlı Ilıcak diyor ki, “Ayaydın demiş ki, Ankara Hakimi Hayrettin Türe ve Üsküdar Savcısı Celal Avar, bakanlık listesinde yer almalarına rağmen, bakanlığa yakın kaynaklar, hakim ve savcıları arayarak ‘Eğer birilerini çizecekseniz, bu iki ismi çizin’ dediği için Avar ve Türe seçilmemiş.”

Nazlı Hanım’a göre bu da doğru değilmiş. Nazlı Hanım’a göre, bakanlığın bir listesi yokmuş ve zaten bu iki isim de seçilmiş ama yedek üye olarak. Nazlı Hanım’ı çok iyi tanırım ve dostluğum da var. Saf bir insan değil. Kendisine bu söylenenlere nasıl da inanmış ki bunları yazmış. Evet, bakanlık listesinden Avar ve Türe’nin isimlerinin çizilmesini bakanlığa yakın kaynaklardan hakim ve savcılara dolaylı mesaj verildiğini en az 20 hakim ve savcıdan bizzat dinledim. Yargı çevresinden kiminle konuşursanız konuşun bu dediklerimi aynen teyid ederler. Bunu fazla irdelemeye bile gerek yok, zaten Türe ve Avar da bunun böyle olduğunu yüzlerce hakim ve savcıdan duymuşlar bile.

Bu yazdığım doğrulardan dolayı, Nazlı Ilıcak beni bütünlemeye bırakıyor ise, ben de kendisini yanlı değerlendirmelerinden dolayı sınıfta bırakıyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR