Gazete Vatan Logo

Avrupa basınında bugün

Avrupa basınının gündeminde; Yahudi soykırımını anma etkinlikleri, Irak'taki gelişmeler, Irak'tan çıkış stratejisi, Ukrayna-AB ilişkileri, BBC'ye eleştiriler, Chirac'ın partisindeki çatlaklar, terör zanlılarına ev hapsi konuları var

Yahudi soykırımını anma etkinlikleri bir haftadır olduğu gibi bugün de, tüm Avrupa gazetelerinde en dikkat çeken ortak tema. İspanya'da El Periodico gazetesi, İspanya'nın Auschwitz'deki anmaya sadece meclis başkanı düzeyinde katılmasını mazur gösterecek hiç bir bahane olamayacağını savunuyor.

Gazete dün Madrid'deki parlamentoda düzenlenen anma törenini memnuniyetle karşılıyor. Ancak bunu yine de "gecikmiş bir adım" olarak nitelerken şöyle devam ediyor: "Franco döneminde Hitler'i desteklemiş bir İspanya'nın, yıldönümünü anmak için bir taahhüt altına girebilmesi fazla uzun sürdü. 6 bin vatandaşını toplama kamplarında kaybetmiş, 45 bin vatandaşını da bu suçu işleyenlerin yanında savaşmaya göndermiş bir ülke, bu gibi konularda daha hassas olmalı."

Polonya yayınlanan Trybuna gazetesi, Devlet Başkanı Aleksander Kwasniewski'nin törende yaptığı konuşmada kampı özgürlüğüne kavuşturanların, Sovyet askerleri olduğunu vurguladığına şu ifadelerle dikkat çekiyor: "Bu altı çizilmesi gereken bir nokta. Çünkü ulusal medyamızda, 'kurtarma' kavramının yerini bütünüyle 'işgal' kavramı almış durumda. Bir işgalin yerini hiç bir yönden daha iyi olmayan bir diğerinin aldığını duyuyoruz. Oysa bu tarihin çarpıtılması demek. Hayalgücü en geniş olanlar bile, kimseyi Sovyet askerlerinin SS kasaplarından farksız olduğuna inandıramaz."

Almanya'da yayınlanan Die Welt, soykırımı anmada bir "Avrupalılaşma" olduğunu belirtiyor. Avrupa'nın Yahudi soykırımına verdiği tepki üzerinden ortak bir kimlik yarattığını savunan gazete, "Sonuç olarak da, Auschwitz sadece Nazi suçlarının değil, milli tarih anlayışının Avrupalılaşmasının da simgesi haline geliyor" diye yazıyor.

İngiliz gazeteleri, Irak ile ilgili gelişmeleri yakından izlemeye devam ediyor. Independent, Irak'taki savaşın ardından gelinen noktayı tartışıyor. Gazete sorduğu 'Kürtler devlet için girişimde bulunacak mı?' sorusunu şöyle yanıtlıyor; "Pek olası değil. Çünkü Kürtler, Saddam'ın devrilmesiyle istediğini alan belki de tek grup. Üstelik de kılpayı olarak. İşgalden hemen öncesine kadar Amerika, Türklerin, bir kuzey cephesi açmasına karşılık olarak, Irak'taki Kürdistanı işgal etmesi senaryosunu uygulamaya hazırdı. Türkler öneriyi reddedince Amerikalılar da Kürtlere dayanmak zorunda kaldı. Kürtler duygusal olarak bir devlete kavuşmayı isteseler de şimdi zaten, bağımsız bir devlet ilan etmenin tehlikelerine uğramadan bağımsızlığı fiilen yaşıyorlar. Amerikalılar da Irak içinde bu kadar az müttefikleri varken onları terk etmeyecektir."

Financial Times'a bir mülakat veren Erbil'deki Kürt yönetiminin lideri Neçirvan Barzani, Kerkük konusunda taviz olmayacağını söylüyor. Türkiye'nin bu konudaki uyarılarına dikkat çeken Financial Times, "Bu açıklama seçimden sonraki haftalarda bir gerginlik yaşanması olasılığını gündeme getirdi" diyor

Financial Times'a göre Kürt liderler 275 sandalyeli mecliste 75 sandalye kazanmayı ve bazı kilit görevlerin kendilerine verilmesini bekliyor.

Guardian, İngiliz Savunma Bakanı Geoff Hoon ve ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in pazartesi günü Irak'tan çıkış stratejisi üzerinde anlaştığını şu ifadelerle satırlarına taşıyor; "Amerika ve İngiltere polis eğitimi alan Iraklıların sayısının iki katına çıkarılması ve polis ile asker arası görev yapacak yeni Irak birimleri kurulmasına dayanan bir Irak'tan çıkış stratejisi üzerinde gizlice uzlaştı. Plan, geçen ay Pentagon tarafından Irak'a gönderilen emekli general Gary Luck'ın tavsiyeleri doğrultusunda hazırlandı. Bir İngiliz ordu yetkilisi, 'Savunma bakanının şu anda tüm çalışmaları kamuya açıklanacak, bir takvimi olmayan bir çıkış stratejisi geliştirilmesine dayanıyor' dedi."

Gazeteye göre Irak güvenlik kuvvetlerinin oluşturulması hızlandırılabilirse olası aşamalı çekilme tarihleri, anayasanın onaylanacağı 15 Aralık ve yeni genel seçime gidileceği 15 Aralık olabilir.

Independent'ta yazan BBC'nin eski genel müdürü Greg Dyke ise, bugünün BBC'nin Irak savaşı yayınları ardından başlatılan Hutton soruşturmasının yıldönümü olduğunu anımsatıyor.

BBC'nin başbakanlığın Irak istihbaratını abarttığı yolundaki haberlerinin temelde doğru olduğunu savunan Dyke soruyor, "Savaşın başlaması üzerinden iki yıl, Hutton raporu üzerinden bir yıl geçti. Peki Blair neden hala istifa etmedi? Lord Butler vermesi gereken kararı vermekten kaçındı. Raporunda istihbarattaki hatalar dolayısıyla tek bir bireyin suçlanamayacağını ve bunun kolektif bir hata olduğunu belirtti. Lord Butler işin aslını kavrayan bir rapor hazırlamasına rağmen, Başbakana istifa etmesi gerektiğini söyleyecek cesareti bulamadı."

Almanya'da Der Tagesspiegel, Avrupa Komisyonu'nun Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne katılma arzusuna soğuk yaklaşmasını eleştiriyor.

Brüksel ile Kiev arasındaki ilişkilerin Yuşçenko öncesi dönemde olduğu gibi "buz gibi soğuması" tehlikesine işaret eden Der Tagesspiegel'e göre, Türkiye'ye üyelik umudu verip Ukrayna'yı bundan mahrum bırakmak bir skandal.

Avusturya'dan Der Standard ise, bu tavrı anlayışla karşılıyor. Aksi yönde bir adımın, birliğin Gürcistan ve Fas gibi ülkelere ortaklık statüsü verme çabasını altüst edeceğini kaydediyor.

Der Standard, "Kiev'e de üyelik yolu umudu sunulursa, Tiflis, Rabat ya da hatta Trablus'u bile reddetmek zor olur" diye yazıyor.

Avrupa Birliği ilk anayasasını referanduma sunmak için geri sayarken, İngiliz gazeteleri BBC'nin, AB yayınlarının bağımsız bir komisyonu tarafından eleştirildiğini aktarıyor.

Rapora göre, BBC haberlerinde "Kurumsal anlayış, AB yanlısı varsayımların yeterince sorgulanamamasına" yol açıyor.

İngiltere'de en yoğun biçimde tartışılan konuların başında, yeni gündeme getirilen, terör zanlılarına ev hapsi uygulaması var. Daily Telegraph'ın İngiliz İçişleri Bakanı Charles Clarke ile yaptığı mülakata bakılırsa, planlar sanıldığından çok daha geniş kapsamlı. Bir suçla itham edilemeseler de terör zanlılarının aileleri ve arkadaşları da ev hapsine alınabilir; eve girenlerin aranması gündeme gelebilir.

Gazetenin Clarke ile yaptığı mülakatta şu ifadeler dikkat çekiyor: "Toplumumuzu yok etmek konusunda ciddi olan insanlar var. Olağanüstü hal durumundayız. Benim öncelikli görevim insanları korumak. Hakları mutlak kavramlar olarak görmüyorum." Gazete bu planların özellikle insan hakları savunucularının büyük tepkisini çekeceğini vurguluyor ve şu yorumu yapıyor: "Bu plan devletin, özellikle barış zamanında kesinlikle emsali olmayan bir şekilde, haklarında suçlama bile olmayan insanların hayatına müdahale edeceğini gösteriyor."

Daily Telegraph, tartışmaları bir karikatüre de taşımış. Charles Clarke, adalet simgesi olarak resmedilmiş. Ama bu kez "adalet" bir elindeki teraziyi atmış, iki elinde de birer kılıçla saldırıya hazır.

İsviçre'de yayınlanan Le Tribune de Geneve de gelişmeleri kaygıyla izliyor. Gazete, "batı demokrasileri birer hukuk devleti mi yoksa panik devleti mi?" diye soruyor ve ekliyor; "Teröristlerin insan hayatına kastetmekten bile daha öncelikli hedefi, demokratik düzen ve özgürlükleri baltalamak. Saldırılar ise bireysel özgürlükleri ciddi şekilde baltalayan yasalar yapılması çağrılarına yol açıyor."

Gazete bu bağlamda İngiltere'deki, yüksek yargıçların süresiz gözaltı uygulamasına itiraz etmesinden övgüyle bahsediyor.

Haberin Devamı