Gazete Vatan Logo

Atatürk düzeltmesi

Başbakan’dan, Kültür Bakanı Günay’a Atatürk düzeltmesi

Ödül töreninde Günay, Kanuni’nin, Fatih’in başarılarından ve yaptıklarından bahsetti. Kürsüye çıkan Başbakan, “Tarihimizde Fatih gibi Kaununi gibi Atatürk gibi devlet adamları var” diyerek cümleyi yeniledi

KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı’nın “2009 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” Neyzen Niyasi Sayın ve Tanburi Necdet Yaşar’a verildi. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen ödül törenine Başbakan Erdoğan da katıldı.

Bu toprakların vatan olması için, devlet adamları kadar sanatçılarında emeği olduğunu anlatan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay “Alparslan’ın bu toprakların vatan olması için yaptıkları unutulmaz. Kanuni Sultan Süleyman’ın medeniyetimizi dünyaya tanıtmak için yaptıkları unutulmaz. Fatih’in yaptıkları unutulmaz” dedi.

Bakan Günay’ın ardından konuşan Başbakan Erdoğan ise Kültür Bakanı’nın verdiği devlet adamları arasında Atatürk düzeltmesi yaptı. Başbakan Erdoğan “Bizim tarihimizde, az önce değerli bakanımda ifade ettiler evet Fatih gibi, Kanuni gibi Atatürk gibi devlet adamları var” dedi. Başbakan Erdoğan, kültür yozlaşması yaşanan bu dönemde, toplumların değerlerine sahip çıkması gerektiğini vurguladı.

Aşk olduğu için meşk var...

Konuşmasında tamburu, bu toprakların sesini en saf şekilde aksettiren bir musiki aleti olarak tanımlayan Erdoğan şöyle konuştu: “Ney de yine bizim gökkubbemiz üzerinde adeta inlemiş, bu toprakları manevi hazzıyla kuşatmış bir musiki aleti olarak önümüzde duruyor. Gerek bu enstrümanlar, gerekse birçok enstrüman klasik musikimizin birer unsuru olmasının çok ötesinde medeniyetimizin, kültürümüzün çok önemli unsurları hatta yapı taşlarıdır. Medeniyetimiz sevgi medeniyetidir. Bizim medeniyetimizin temelinde herşeyden önce aşk vardır. Aşk olduğu için meşk vardır.”

Bestekarını tanımıyorlar...

Tarihte Fatih gibi, Kanuni gibi, Atatürk gibi devlet adamları, Sinan gibi mimarlar, Fuzuli gibi şairler, Mevlana ve Yunus gibi gönül insanları bulunduğunu anlatan Erdoğan, yine aynı şekilde Farabi gibi, Dede Efendi gibi, Itri gibi, Hacı Arif Bey gibi, Yesari Asım, Münir Nurettin Selçuk gibi bestekarlar bulunduğunu söyledi. Ve şöyle devam etti:

“Dünya üzerinde hiçbir devletin, hiçbir milletin şahit olmayacağı büyük bir zenginliğe sahibiz. Ama idrakinde olunmadan o zenginlik hiç işe yaramıyor. Kendi sanatı, sanatçısına sahip çıkmayan, çıkamayan bir toplumun istikbali karanlıktır. Kendi değerlerine, kendi musikisine yabancılaşan bir toplum, tarihinden uzaklaşan bir toplum, geleceği de kurgulayamaz. Her şeyin çok hızlı tüketildiği bir zamanda yaşıyoruz. Küreselleşmeyle birlikte kültürel bir yozlaşmanın da tüm dünyayı etkisi altına aldığı bir dönemden geçiyoruz. Avrupa’nın, Amerika’nın müzik listelerini ezbere sayan ama kendi tarihinden 3 bestekarın ismini sayamayan bir gençliğin durumu bana göre, bizler için sorumluluğun en önemli başlıklarından bir tanesidir. Necdet Yaşar üstadımız Aşık Veysel’i dinleyerek çıktığı yolculuğu ’Uzun ince bir yoldayım/Gidiyorum gündüz gece’ diyerek bugünlere taşıdı. Aynen ben de siyaset anlayışımızı, arkadaşlarımla beraber ’Uzun ince bir yoldayız/gidiyoruz gündüz gece’ diyerek bu yola çıktık. Sayın ve Yaşar, ülkemizin, milletimizin gururu oldular.”

Sayın ile Yaşar’da kendilerini bu ödüle layık görenlere teşekkür ettiler.

Ney tavrının son temsilcisi

Neyzen Niyazi Sayın (1927), Türk müziğinin en büyük ney üstadlarından biridir. Bu musikide Mesut Cemil Bey ve İstanbul ekolünün temsilcisidir; böylece ney sazının diğer önemli ekolü olan Konya ekolünden ayrılan bir üslubu vardır. Çok yönlü bir sanatçı ve zanaatçı olan Sayın, ebrudan fotoğrafa, tespihçilikten sedef kakmacılığına, elektronikten tornacılığa, balıkçılıktan gülcülüğe, ağaç işlerinden kuşçuluğa kadar yoğun bir ilgi yelpazesi içinde yoğrulmuştur. İstanbullu ney tavrının son temsilcisidir.

Sağ ve sol elini kullanan üstat

Tanburi Necdet Yaşar (1930), musikiye bağlamayla başladı. Mesut Cemil’in tanbur çalışını dinledikten sonra, 20 yaşında tanbura yönelir. Necdet Yaşar, Türk musikisinin öteki sazlarına göre, ses hacmi düşük olan tanburdan yüksek bir ses verimi elde etmek amacıyla, daha kuvvetli mızrap vuruşları geliştirmiş, sol el kıvraklığını mızrap vuruş şiddetiyle bütünleştirmiştir. Tanburî Cemil Bey ve oğlu Mesut Cemil’le günümüze kadar gelen yeni tanbur üslubunun 1950’den sonraki en güçlü temsilcilerinden biridir.

Haberin Devamı