Enflasyon ve döviz kuru

Küçük bir dokundurma yapalım. Benim tahmin hatalarım çok eleştirilir. Hak veririm; hamama giren terlermiş. Ama beni eleştirenler Merkez Bankası’nın yanlış tahminlerine hiç değinmiyorlar. Galiba benim tahminlerimi ekonomi için daha önemli (!) buluyorlar

Haberin Devamı

Siyasi belirsizlik sürüyor. Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar sonrasında ihtimal zenginliği yaşamaya başladık. Değerlendirmeyi süreç tamamlandıktan sonraya bıraktığımı söylemiştim. O arada enflasyon konusuna başladım.

Merkez Bankası’nın 2006’nın Ocak ve Nisan aylarında yayınladığı bir yıl sonrası için yıllık TÜFE artışı tahminleri elimizde: 2006 sonu için yüzde 5.5, Mart 2007 için yüzde 5.1. Halbuki fiili yılık TÜFE artışı 2006’da yüzde 9.7, Mart 2007’de yüzde 10.9 olmuş.

Mart 2007 için gerçekleşme, tahminin iki katından fazladır. 5.8 puanlık sapmayı hafife almak, “Ne var yani, iktisatta tahminler ne zaman tutmuş!” diyerek geçiştirmek zordur.

Küçük bir dokundurma yapalım. Benim tahmin hatalarım çok eleştirilir. Hak veririm; hamama giren terlermiş. Ama beni eleştirenler Merkez Bankası’nın yanlış tahminlerine hiç değinmiyorlar. Galiba benim tahminlerimi ekonomi için daha önemli (!) buluyorlar.

Arz şokları mı?
“Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesidir” ifadesi bankanın internet sayfasının tepesinde yer alıyor. Yönetimi de her fırsatta bu hususu vurguluyor. Doğrusu, ben de katılıyorum.

Bu durumda, mutlaka cevaplandırılması gereken esas soru çok açıktır. Geçtiğimiz on iki ayda neden enflasyon Merkez Bankası tahminlerinin bu kadar üstünde seyrediyor? Hangi etkenler enflasyondan sorumlu kurumu yanıltıyor?

Merkez Bankası bu soruya “öngörülemeyen arz şokları” cevabını verdi. Enflasyondaki yükselişi maliyetlere yani talep-dışı koşullara atfeden yaklaşım mali piyasalar tarafından benimsendi. Buna karşılık, son bir yılın yazılarında görüleceği gibi ben karşı çıktım.

Özellikle üç ana maliyet unsuru öne çıkıyor. Dünyada enerji fiyatları tırmandı. Gıdada beklenmedik fiyat artışları oluştu. Mayıs ayındaki mali türbülans sonrasında YTL ciddi şekilde değer kaybetti.

Döviz kurunun seyri
Üçüncüsü ile başlıyorum. Mart 2007 sonu TÜFE artışının Merkez Bankası tahmininde 5.8 puan yani iki katından daha yüksek gerçekleşmesini döviz kurundaki değişimle açıklayabilir miyiz?

Mart 2006 sonunda dolar ve euro kurları, sırası ile 1.35 YTL ve 1.62 YTL iken Mart 2007 sonunda aynı sıra ile 1.39 YTL ve 1.85 YTL olmuş. Yıllık değişim euro için yüzde 14.2, dolar için yüzde 3.2, “0.5 euro+0.5 dolar” döviz sepeti için yüzde 9.2 çıkıyor. Yani YTL’nin yıllık değer kaybı enflasyondan (yüzde 10.9) küçüktür.

Ülke parasındaki değer kaybının enflasyona yansımasını “geçişlilik oranı” ölçer. Büyüklüğü ekonominin yapısal ve konjonktürel özelliklerine göre değişir. Kesin olan, mutlaka birden küçük olacağıdır.

Sizi hesap ayrıntılarına boğmadan sonuca gelmek istiyorum. Enflasyondaki 5.8 puan artışın olsa olsa 1 ya da 2 puanı YTL’nin değer kaybından kaynaklanabilir. O bile şüphelidir. Son olarak, olağandışı olaylar dışında, Mayıs ve Haziran’da kurun geçen yılın altına ineceğini de hatırlatmalıyım.

DİĞER YENİ YAZILAR