Seviyor sevilmiyorsun, boşver aldırma!

"Bütün özgürlüğü üstüne çullanmıştı yine. Özgürdü, her şeyde özgürdü, hayvan ya da makine olmakta özgürdü, olur ya da olmaz demekte özgürdü, mırın kırın etmekte özgürdü. Yalnızdı, korkunç bir sessizliğin ortasında, özgür ve yalnız, yardımsız ve mazeretsiz, bir daha dönmemecesine karar vermeye mahkum, her zaman için özgür kalmaya mahkum." -Sartre, Akıl Çağı

İnsanları birbirinden ayıran ince çizgiler var.

Samimiyet, o çizgilerden biri.

Bir şeye sahip olmak, bir şeyi elinde tutmak ve başkasına kaptırmamak, samimiyet çizgisinin en kolay çiğnendiği yer herhalde.

Şöyle düşünüyorum…

Birini sevmiyorsunuz mesela…

Ama uzun vadede faydanız var.

Elinizde bulunması yanınıza kar.

Kısa vadede işinize yaramayacak belki…

Ama orada durması, idare edebildiğiniz sürece en çok işinize gelen şey.

Sevmiyorum diyemiyorsunuz.

Az görüşüyorsunuz, başka bahaneler üretiyorsunuz ama sevmiyorum diyemiyorsunuz.

Üstelik zor şey seni sevmiyorum demek.

Birinin yüzüne öyle uluorta, sevmiyorum da denilmez ki…

Elbette bahaneler üretecek, kaçacak, saklanacaksınız bir yerlere.

Haberin Devamı

Elbette arada bir yemleyip oyalayacaksınız karşınızdakini.

Asla tüm samimiyetinizle, seni sevmiyorum diyemeyeceksiniz.

Haklısınız.

Kendi açınızdan bakarsanız, haklısınız elbette…

O arada karşı tarafa neler olacak?

Bir okuyucu mektubu eşliğinde değerlendirelim…

“Merhaba Arzum Hanım,
Tüm yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. 24 yaşındayım henüz üniversiteden mezun oldum, doktorum. Benim geçen haftalarda bitirdiğim 1,5 sene sürmüş bir ilişkim var size bundan bahsetmek isterim. Beni çok önemseyen daima el üstünde tutan sevdiğim şarabı gittiğimiz restoranda bulamayız diye alıp arabanın bagajına atan, ben üzüldüğümde gözümden bir damla yaş gelse kendisini bundan sorumlu tutup gözlerindeki ışığı sönen bir erkek arkadaşım vardı. Gece dışarı çıktığı zaman mekana eski kız arkadaşı girdiğinde beni arayıp merak etme sevgilim içkimi bitirip kalkacağım diye haber veren biriydi. Tabi bu hikayeler uzak mesafe ilişki yaşarken oluyor. Sonra ben üniversiteden mezun oldum. Onun da yaşadığı kentte olan ailemin evine döndüm. Hani sizin bir yazınız vardı ya hayalet sevgililer diye sonra tüm hikaye oraya bağlandı. Sorsanız beni öyle çok seviyor ki, her FIRSAT bulduğunda yanıma geliyor. Her Allahın günü iş çıkışı eve gidip uyuyor ve ondan sonra o arkadaş dediği erkek güruhu ile nargile çay kahve derken gece yarılarına kadar oturuyorlar. Yanıma geldiğinde de artık geç oldu diyip bir şeyler saçmalayıp beni hemen eve bırakmaya çalışıyor. Arıyorum duyduğum cevaplar, şimdi garaja giriyorum, şu an yola çıktım, şimdi duşa giriyorum, şimdi yemek yiyorum, ŞU AN DİZİ İZLİYORUM seni sonra arıyım. Sonra aradığında da her zaman bir şey yapacak olup yeniden telefonu kapatıyor. Her gün beni alıp yarım saat kahve içmeye götürüyor ve beni görme işini ARADAN ÇIKARIYOR. Güç bela denk gelip de (Onun işleri kışın hiç yoğun değil 4’te çıkmış oluyor ve ben mecburi hizmete gitmedim şuan evde oturuyorum) yemeğe gidersek aramızda 10-20 dk aktif samimi bir sohbet olunca yeniden aşık oldum sana diyor. Sen benim yüzüme bakmıyorsun ki bana zaman ayırmıyorsun ki ayırsan bi bana dönsen göreceksin ben hala aynı benim çok aşıktın ya . Arkadaşlarımı süper ağırlıyor aramız mükemmelmiş gibi oluyor o an. Mesela bir arkadaşım geldi yemek yedik kızı havalimanına bırakacağız masada her şey mükemmeldi aramızdan su sızmıyordu beraber şarkı söylüyorduk. Sonra kızı bırakıp dönüş yolundayken modu düştü ağzından bir kelime bile çıkmadı. Bende birden rahatsızlandı sandım içtenlikle n’oldu iyi misin dedim. İyiyim ya çok yoruldum arabayı sen kullansana dedi. Tamam dedim geçtim direksiyona hadi kahve içelim öyle evlere gideriz dedim bilerek. Olmaz geç oldu diye bir şeyler zırvaladı. Ben eve geldim o da çok yorgundu ya arkadaşlarının yanına gitti gece bilmem kaça kadar.( Bahsetmeyi unuttum benimle evlenecekmiş annesiyle tanışmamı istedi o zaman meseleyi tam anlamamıştım ama bir terslik var diye sezmiştim tam hazır hissedene kadar gidemeyeceğimi söyledim. ) Bir gün telefonuna bakmak istedim Snapchat’te kimlerle konuşuyor diye en sık kullanılanlarda 4 tane kız ismi gördüm. En üst sıradaki nişanlıymış, diğeri bankacıymış, diğeri kankasının sevgilisiymiş(sonra eski sevgilisi dedi) diğeri de ilkokul arkadaşıymış. ARKADAŞLARMIŞ. Ben asla kimsenin kişilik haklarına saldırmam karakterimde yok kimseyle görüşmesine de karışmadım. Fakat sordum biz 1,5 senedir beraberiz her gün konuştuk sen bir gün bu samimi arkadaşlarından bir tanesiyle bile kahve içmeye gitmedim görüşmek buluşmak istemedin. Bu nasıl arkadaşlık? Her fırsat bulduğunda yanıma geliyormuş yoksa görüşürmüş. Bunu duyduktan sonra yüzüme yüzüme yalan söylediğini ilk defa tüm çıplaklığı ile gördüm sonra bitirdim zaten. Kendini dünyanın en yakışıklısı en önemli insanı olduğunu zanneden sadece kendi canı istediğinde katılımda bulunan küçücük şeyleri sanki bana jest yapmış gibi pazarlamaya çalışan, fingirdemek mubah yatağa girmedikçe gibi bir felsefe edinen, üzerimde hakimiyet kurmayı defalarca deneyen biri kaldı elimde. Çok uzattım biliyorum ama çok şey yaşadım. Size sormak istediğim tek bir şey var. Ne değişti? İlk zamandan bu zamana ben mi değiştim de olanlara sebep oldum? Dürüst ahlaklı ve sevgi dolu olduğuna yeminler edebileceğim bir adam nasıl böyle karaktersiz çıkarcı her kızdan hayranlık dilenen bir zavallıya dönüştü? Defalarca söyledim evlensek senden 5 çocuğum da olsa çeker giderim bana bu şekilde davranma benimle olacaksan emek vermeyi öylece kesemezsin diye. Dediğimi de yaptım en sonunda. Ama kalbimi en çok acıtan da ne oldu biliyor musunuz, bitti dediğimde biliyorum benim de kararım bu ama lütfen bana yarım saatini ayır konuşalım dedi. Onun da kararı buymuş. Hala kendi imajı hala kuyruğu dik tutmak benden büyük. Terk edilmemek ne oldu bi tanem ne seni bu kadar üzdü demekten büyük. Sen beni istemiyorsan ben seni hiç istemiyorum tavrını vermek her şeyden büyük. Yaşadıklarım yalan olamaz inanın benim ayakların yere basar. Anlamış değilim kafam çok karışık, çok sistematik bir insanım ama bu olayları ayrıştıramadım. Yazımın daldan dala atlaması da bu yüzden. Argümanlarınızla bir ışık tutun da ben şu aydınlanmayı yaşayayım. Sağlıkla ve huzurla kalın sevgiler...”

Haberin Devamı

Hoop, alın size ispatı.

Haberin Devamı

Kız doktor.

Haberin Devamı

Mükemmel eş olur bu kızdan.

Ama oğlan o arada yediğine içtiğine bakıyor.

Geziyor, dolaşıyor, kesinlikle başka kadınlarla birlikte oluyor ve kızı asla sevmiyor.

Arada bir ağzına bir parmak bal çalıp idare ediyor ki kuş elden kaçmasın.

Beraber az vakit geçirmeye çalışıyor ki, yalan söylediği ortaya çıkmasın.

Açıklayabileceği bir şey yok.

Sevmiyor.

Ama kağıt üzerinde iyi görünüyor kız ona.

İdare ediyor.

Herkes birilerini idare etmiyor mu şu hayatta?

Kağıt üzerinde iyi görünen ilişkiler, hayata geçince boşluk yaratmıyor mu bünyede?

İnsanın gözü başkasına kaymıyor mu?

Oluyor bunlar.

İnsan şerefiyle yoluna gitmeyi beceremiyor.

Erkekler bu konuda kadınlardan daha da beter.

Sen terk et diye bekliyor.

Bir terk et bak, nasıl hayatını yaşıyor.

Okuyucuma tek bir sözüm var…

Ayrıldın diye üzülme…

Daha fazla zaman kaybetmekten kurtuldun diye sevin.

Karşındaki adam seni resmen oyalamış, oynamış…

Bazı erkekler böyledir.

O kadar iyi oyunculardır ki, sizi gerçekten sevdiklerine ikana olur, suçu kendinizde aramaya başlarsınız.

Her zaman dediğim gibi…

Gerçekten seven biri, orada olur.

Bahane üretmez.

Bahane üreten biri, sizi sevmiyordur.

Konumuz bu kadar basit.

Ve bir şey daha…

Şunu bilin ki, dünyadaki en büyük hırsızlık, birinin zamanını çalmaktır.

En büyük dolandırıcılık, birine boş yere umut vermektir.

Asla unutmayın…

Yaşattığını yaşamadan ölen daha görülmemiştir.

Ne diyoruz?

NeeeeeeeğğğğxxxxxT!

AKLIMI KORU ALLAHIM

- Geçen gece Ermeni Noelini kutladık Serot’la. Yılbaşı gecesi eğleneceğiz diye o kadar çok gazlanıp gitmiştik ki kulübe… Olanlardan sonra perişan dönmüştük geri. Perşembe gecesi saat on birde dans etmeye başladık Sess’te üç buçukta bitkin düşüp bıraktık. Tanıyanlar bilir, ben dans etmem. O gece o kadar çok dans ettim ki, Can bile (Parlak) şok geçirdi… Yılda bir gelen Arzum Uzun neşesi… Kaçırmamak gerek. Bugün yarın aşık da olurum ben he… Hep böyle oluyor.

- Kar yağdı ya… Sen biz bir sevin… Milletçe mutluluktan gebereceğiz kar yağıyor diye. Gece çıktım bastım çıplak ayakla kara. Her sene yaparım. Gönül isterdi ki, çıplak atlayayım da… Malum mahalle arası. Komşulara ayıp olmasın diye ben… Neyse. Artık seneye. (2+1 Arzumuzun manzaralı daire, sahibinden kiralık)

- Çıktım elektrik sobası aldım. Çalışma odasında, kombiyi ne kadar açarsam açayım, ayaklarım üşüyor. Soba kime yaradı? Kedim Juni’ye. Bi elinde sıcak şarabı eksik. Elektrik sobasıyla şömine keyfi yaşıyor imansız.

- Şu kız da şurada beklesin, manitadan ayrılınca yürürüz diyen arkadaşlara bayılıyorum ben ya… O kız orada asla beklemiyor yalnız. Onu ne yapacağız? Düz yürü sen yine, yoldan geçerken bir şey bulursun elbet.

- Hayallerimdeki kitapçı-kahveyi Teşvikiye’de açmışlar. İnsan gibi gidip çalışabileceğim bir yer buldum sonunda. Bu yüzden adını vermiyorum. Akın akın gelip beni rahatsız ediyorsunuz sonra. Belki başka bir gün.

- Bayan Yanı ocak sayısı çıktı. Yine orta sayfa güzeli olarak ben varım dergide. Alın ve 2016 hakkındaki tatlış görüşlerimi okuyun lütfen.

Hepinizi seviyorum.

Neşe dolu, kar dolu, aşk dolu günler olsun.

Hayırlı pazarlar.

DİĞER YENİ YAZILAR