Aşka Fransız kaldık gardaş

"Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz." -Stefan Zweig, Satranç

Yılın o en kutsal, bir o kadar da boş beklentilerle dolu ayının ilk haftasını geride bıraktık.

Kasımın doğum ayım olmak gibi bir güzelliği, insanları umuda sürüklemek gibi bir adaletsizliği mevcut.

Hem de neden?

Bir çeviri hatası yüzünden.

Seneeeee....

2001.

Hiç unutmam lise sondayız.

O zamanlar ortalama her anadolu lisesinde olduğu gibi, bizim okulda da millet ipini koparmış deliler gibi test çözüyor.

Herkes Boğaziçi'ne filan kapağı atıp çok önemli biri olma derdinde.

Benim çok önemli biri olma derdim yok.

Ben boş biri olmak istiyorum mümkünse...

Boş ve mutlu.

O zamanlar boş olan her ergen gibi ölümüne kitap filan okuyup itlik köpeklik yapıyorum bu yüzden.

Aşşırı okumanın itlik sayıldığı günlerdeyiz...

Düşünün masumiyeti.

O sene gösterime giriyor Sweet November.

Charlize Theron, Keanu Reeves.

Vay babalara!

Esroş'la gidiyoruz filme.

Haberin Devamı

'68 yapımı orijinalini daha önce televizyonda izlemişim...

Merak da ediyorum ne çektiler diye.

İzliyoruz, iyi güzel hoş...

Millet salya sümük ağlıyor.

Ben boş boş perdeye bakıyorum.

Havalandırma astımımı azdırıyor, öksürüyorum...

Ve bir çeviri hatası olarak "Kasım'da Aşk Başkadır" giriyor hayatımıza.

Ama ne başka?

Ölmek üzere olan bir kız, kalan ömrünün her ayını sefil bir hayat süren bir herife kalbinin yerini hatırlatmakla geçiriyor.

Bencilliğe bak.

Ölmeden önce 100 fırça darbesi misali.

Gitmeden alabildiğimi alayım, verebildiğimi vereyim, sevap pointlerime üç beş daha ekleyeyim kafası.

Yani hikayede asıl bencil olan kızın hayatına giren erkekler değil...

Kızın ıslah etmeye çalıştığı zavallı kurbanlar onlar.

Ve fakat kız bir yerde tırta çıkıyor...

Aşık oluyor...

O dakikaya kadar hayatına giren adamları bencilce kendine aşık etmekle meşgulken, Keanu abimize çarpılıyor haliyle.

Allahı var...

Keanu'ya çarpılmayan taş olur zaten.

Filmin orijinal 1968 yapımı, Sandy Dennis ve Anthony Newley'li Sweet November'ın berbat bir remake'i olmasını bir kenara koyarsak, insanların aşk algısını bozduğunu da iddia etmek yalan olmaz.

Haberin Devamı

Herman Raucher bu hikayede, modern toplum etkisiyle insani vasıflarını, sevme ve bağlanma özelliklerini kaybetmiş adamları tımar eden bir tür ilahi kadın figürü yaratır.

Kadın hayatına girdiği adamlara sevmeyi öğretir, onları kendine bağlar ve toz olur.

Çünkü zamanı kısıtlıdır ve kurtarılacak daha çok denizyıldızı vardır.

Adamlar artık sevmeyi öğrendiğine göre, normal birer hayat sürebilir.

Başkalarını sevebilir.

Haydi vurun bunu günlük ilişkilere...

Gidip en ipe sapa gelmeyecek oğlanları bulup ama niye olmuyor diye ağladığınız, zatımı mail yağmuruna tuttuğunuz günler bunlar.

Size zerre kadar önem vermeyen, köpek çeken adamların peşinden koşup koşup onlardan bir tür iyi insan yaratacağınıza inandığınız günler...

Çamurdan adam yaratma görevini tanrıya bırakmayacak kadar kendinizi önemsediğiniz günler.

İşte hep Sweet November'larla başlıyor bu hikayeler.

Gerçekçi değerleri bir kenara koyup olmayacak olana meyletmek, bunu bir oyun gibi görmek...

Haberin Devamı

Günün sonunda yine de en çok üzülen olmak...

O günler, tam da bugünler.

Stratejiyle, taktikle düşürülenin hayrını görmek imkansızken, illa da birini istemek ve sırf birini isterken, kendi üstünüze bastığınız günler.

Sex and the City izleyip kendinizi Carrie sandığını ve Mr. Big olduğuna inandığınız her öküze meylettiğiniz günler.

Neticede bir öküzden insan yaratırsanız, kendi içinizde sınıf atlayacaksınız.

Rabbime bir kademe daha yaklaşacaksınız.

Oysa öyle olmuyor o işler...

Geçen gün yine mahallede bir kafede oturuyorum...

Bizim mahallenin maşallahı var, yan masa sohbeti açısından muazzam...

Yan masadaki kızın şöyle dediğini duydum: "İlişkiye o kadar uzaklaştım ki, bir insan diğerinin elini tutup bu benim sevgilim demeyi nasıl beceriyor, anlamıyorum... İlişkiye Fransız kaldım. Birden ona kadar Fransızca say desen üçte takılırım."

Yeni uyanmıştım.

Kan şekerim muhtemelen 30 filandı.

Önce sakince yemeğimi yedim.

Sonra kahvemi içtim.

Sonra başımı kaldırdım.

Haberin Devamı

Bir baktım yan masa tanıdık.

Konuşmaya başladık...

Kız, çocuk bunu merak edip arasın diye Instagram story'sine bir şey koymuyor.

Çocuğu kıskanıyormuş gibi yapıyor.

Akşam beşte evde olan aile kızı gibi harteket ediyor...

Sonra dönüp dedi ki bana "Strateji yapmak midemi bulandırıyor. Stratejiye gelecek adamı istemiyorum."

Sanırım kimse stratejiye gelecek adamı/kadını istemiyor ama herkes istemsizce oyun oynuyor.

Bu işin %49'u oyuna dönüştü artık.

Ve insanlar kendilerini alamıyorlar bu durumdan...

Kim daha haklı bilmiyorum.

Aslında haklıyı da aramıyorum.

Devir değişiyor, işler değişiyor, dünya değişiyor...

Çok da takılmamak, azıcık uyumlanmak lazım muhtemelen.

Değişen devirle birlikte...

Instagram'dan paylaşım yapmamak, merak yaratmaya çalışmak artık çözülmüş bir formül.

En azından Instagram'dan çok eğleniyorum yalanlı paylaşım yapmak kadar klişe...

Klişeye düşmeyin.

Bir adam ya da kadın için olmadığınız biri gibi davranmak zorunda değilsiniz.

Kimsenin istediği insana dönüşmeyin.

Elbette ki ilişki yaşamak için belli sorumluluklar gerekiyor.

Ancak ortada gerçek bir ilişki yokkken kendinizi gereksiz bir baskı altına alarak yaşamanız, sadece karşınızdaki insandan beklentilerinizin ve ona olan öfkenizin artmasını sağlayacaktır.

Akşam beşte olan ev kızı gibi davranmak, sizi birinin gözünde artı değere geçirecekse zaten o adamdan kaçın...

Sıkıcıdır o.

Baskıcıdır o.

Onu yapmayacaksınız, bunu yapmayacaksınız, peki ne yapacaksınız?

Rahat olacaksınız.

Kendinizi kasmayacaksınız.

Karşınızdakinden bir şey bekleyerek vaktinizi harcamayacaksınız.

Almadığınız şeyi vermeyeceksiniz.

Kasım geldi "başka" bir aşk yaşayacağım diye vitesi üçe takmayacaksınız.

Ve unutmayacaksınız, aralık yılın en uzun ayıdır.

GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 ŞEY

1- TOY İSTANBUL

Geçen gün tatlı arkadaşım Necati Kutlu'yla konuştuk. G-Mall'un içine 500 kişilik dev bir tiyaro sahnesi açtılar. Salon bulamayan bağımsız tiyatrolara destek veriyorlar. Neco da sanat direktörü olarak işin başında. Geçen sene Afife alan pek çok oyun TOY'da oynanıyor bu sene. Kasım programında Medet, Tesir, Parçacıklar, Kadınlar Aşklar Şarkılar, Oyunbozanlar İstanbul'da, Soğuyunca Acımaya Başlar, 3 Mevsim, Kenardakiler, Kabileler ve Yuva gibi muazzam oyunlar var. Soğuyunca Acımaya Başlar ve Parçacıklar, izlemek için sabırsızlandığım iki oyun. Tiyatro seviyor ve kaliteli bir sahnede güzel işler izlemek istiyorsanız, TOY İstanbul sahnesini ziyaret etmeniz şart.

2- GÜNÜ DEĞİŞEN DİZİLER

Artık biliyoruz ki bir dizinin günü değiştiğinde yayından kalkması an meselesi. Aşk Laftan Anlamaz'ın gününü değiştirdiklerinde iki damla gözyaşım inanın yere süzülmüştü. Bu hafta o kadar çok dizinin günü değişti ki sanırım kasım sonuna kadar yaşanacak dizi kıyımı hem izleyicileri, hem yapımcıları hem de starlığın ucundan dönen oyuncuları çok ağlatacak. Günah.

3- KOPYACI KARDASHIAN'LAR

Kardashian ve Jenner kızlarının stilleri konusunda kopya çektikleri sık sık konuşuluyor. En son Kendall'ın doğumgünü giysisini, Paris Hilton'un 21. doğumgününde giydiği giysiden birebir apardığının görüntüleri düştü internete. Best seller yazarların konu bulamayıp birbirinden araklaması misali... Ne yaparsın? Devir orijinallik değil, hırsızlık devri. Seri olarak yazdığım iki kitabı özetleyip yazan bir kız vardı. Yazdığı ilk iki kitap çok iyi sattı. Üçüncüsü satmaz dedim. Niye dediler... O serinin üçüncü kitabını yazmamıştım. Kız, seriyi devam ettiremedi. Ve üçüncü kitabı hiç satmadı. Söyleyeceklerim bu kadar kısa ve derin.

4- KIVIRCIK SAÇLI KADINLAR DAHA ZEKİYMİŞ

Uykusuzlar, kıza boylular, kızıllar derkeeeen.... Bir kıvırcık kadınların daha zeki olduğu iddia edilmemişti, o da tam oldu. Adını bilmediğimiz bir yerin filanca üniversitesi, falanca insan üzerinde deney yapıp kıvırcık saçlı kadınların daha zeki olduğunu açıklamış. Çok iyi. Bütün siyahi hanımlar zeki o halde. Rahat mıyız? Soldan devam edelim.

5- ASLIŞAH ALKOÇLAR & HAKAN SABANCI AYRILIĞI

"Baktık ilişkimiz çok ciddiye gidiyor, ayrılalım dedik" cümlesiyle gündeme damgasını vurdu bu ayrılık. İkisi de 23 yaşında. Kız taş gibi, oğlanın maşallahı var... Ve insan, o yaşta gerçekten ne dediğini bilmiyor. Ayrılacaklar, onunla bununla deneyecekler ve sonunda evlenecekler. Tam olarak buraya yazıyorum. Günü gelince dediydi dersiniz. Teşekkürler.

Hayırlı, mutlu, kutlu bir hafta olsun.

Kasımda aşk gerçekten başkaysa sizi bulsun.

Haydi aminli.

Hayırlı günlerli...

DİĞER YENİ YAZILAR