Gazete Vatan Logo

Arınç'tan İstiklal Mahkemeleri çıkışı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gazetecilerin sorularını yanıtladı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dersim tartışmalarını bir ileri boyuta taşıyarak, İstiklal Mahkemesi zabıtlarının açıklanmasını istedi.

Yerel ve bölgesel ve uilusal yayın yapan dört tv kuruluşunun ortak yaptığı yayında soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dersim olaylarının CHP'nin iç meselesi olmadığını, böyle görmemek gerektiğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dersim olaylarına ilişkin, "Geçmiş tarihlerde yaşanan bir takım olaylar insanları çok üzdü. Dersim bunlardan biridir. Özellikli bölgedir. Birilerine göre isyandır, birilerine göre bazı insanların bazı taleplerde bulunmasıdır. Bu isyanların, taleplerin reddedilmesi, bombalayarak, sürgünle olmamalıydı" dedi.

Arınç, Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı’nın yönettiği,
Bursa’dan yayın yapan dört televizyondan canlı verilen programda, gazetecilerin
sorularını yanıtladı.

Öğretmenler Günü’nün anımsatılması üzerine Arınç, Bursa’nın dört önemli
televizyonuna konuk olmanın mutluluk verici olduğunu belirterek başladığı
konuşmasında, dünden bu yana Bursa’da olduğunu ve iki okulun açılışını yaptığını
ifade etti.

Açılışların Öğretmenler Günü’ne tesadüf ettirilmesinin güzel olduğunu
dile getiren Arınç, "Öğretmenlerimize çok şey borçluyuz. Hepimiz çok iyi
biliyoruz ki, anne ve babalarımıza saygı gösteriyorsak, ellerini öpüyorsak aradan
yıllar geçse de aynı hürmeti öğretmenlerimize gösteriyoruz. Üzerimizde çok
hakları var, onlara şükranlarımızı sunuyorum" diye konuştu.

Arınç, Bursa’ya ayrı bir önem verdiğine değinerek, kendisine bağlı
olanlar başta olmak üzere kuruluşların Bursa’da ulusal ve uluslararası programlar
yapmasını arzu ettiğini vurguladı. RTÜK, TRT ve Basın Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü gibi kendisine bağlı kurumları, Bursa’da program yapmaya
yönlendirdiğini dile getiren Arınç, ulusal bazda bütün çalışmaların ana direğinin
Bursa olacağını bildirdi.

Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünü güçlendirdiklerine dikkati
çeken Arınç, şöyle devam etti:

"Kanun hükmünde kararname çıktı. Önemli çalışmalar yapıyoruz. Bursa’da,
Basın Yayın İl Müdürlüğümüz yoktu. Bunun kararnamesini çıkardık, 10 ilimizde yeni
basın yayın il müdürlüğü kuracağız. 7 taneydi bugüne kadar. Basın kartı sahibi,
gazete, dergi ve televizyon sayısı ile etki alanını düşündük. Bugün için
yetişmedi 3 Aralık’ta geldiğimizde basın yayın il müdürlüğümüzü yerini bulursak,
açmış olacağız. Bir de ’Kamu Diplomasisi Genel Koordinatörlüğü’ diye birim
kurduk. Bunu genelgeyle hazırladık. Başbakanlığa doğrudan bağlı ama ben
görevliyim. Basın yayınla birlikte çalışıyor. Medya dendiği zaman yazılı ve
görsel dahil olmak üzere, herkesin basın kartı olmayabilir. Gazeteci sıfatını
taşılan pek çok arkadaşımızın Bursa’da olduğunu bilerek, burayı bir medya merkezi
haline getirmeyi arzu ediyorum."

-Dersim olayları ve Suriye sorusu-

Bir gazetecinin, "Türkiye’nin gündem çatışması var. Basınla ilgili
kurumların bakanı olmanın yanı sıra hükümet sözcülüğünü de yapıyorsunuz. CHP’nin
kendi iç hesaplaşması var. Tek parti döneminde yaşanan Dersim olayından yaşanan
tartışma, CHP içinde çatışmayı getirdi. Zaman içinde Hükümetin de dahil olduğunu
gördük. Başbakan, dünkü grup toplantısında devlet adına özür diledi. Böyle bir
olaya ilk kez karşılandı. Özür dilemesi önemli gelişme. Top, CHP sahasında kaldı.
Bir yandan Cumhurbaşkanı, Suriye ile ilişkilerin, diplomatik sınırın, sona erme
aşamasına yaklaştığı izlenimini veriyor. Türkiye, genellikle seçim dönemlerinde
yaşadığı polemiği şimdi yaşıyor. İki sürecin üst üste gelmesi, gündem içinde bazı
gelişmelerin yönünü değiştireceği özellik mi taşıyor?" yönündeki sorusunu Arınç,
şöyle yanıtladı:

"Çok güzel soru. Türkiye, dinamik bir ülke. Bu dinamizmi, hem kendi
içindeki şartlardan ve bölgesel şartlardan hem de dünya konjonktüründe
Türkiye’nin daha iyi yer almasından kaynaklanıyor. Bir bakıma iyi, bir bakıma
kötü. Gündemi takip etmekte zorlanıyorsunuz. Şu an için ’Türkiye’nin en önemli
meselesi’ diyebilecek dediğiniz konuyu takip ederken birden başka konu gündeme
geliyor ve dikkatler o yöne çevriliyor. Ama ana konular hiçbir zaman güncelliğini
kaybetmiyor. Dersim olayı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin iç meselesi değil, böyle
görmemek lazım."

Başbakan Yardımcısı Arınç, Bursa’ya aday olarak geldiğinden bu yana
hiçbir partinin kendi iç meselesiyle ilgili bir şey söylememeye gayret ettiğini
belirterek, her partinin içinde zaman zaman dalgalanmalar olabileceğini, bunların
dile dolanmasının ahlaken doğru olmadığını söyledi.

-"Bir şeyi ne kadar gizlerseniz, o şey o kadar zarar vermeye başlar"-

Dersim’i CHP’nin iç meselesi olmaktan çıkaran konunun, Türkiye’nin yakın
tarihi olduğunu dile getiren Arınç, şunları söyledi:

"Türkiye’nin yakın tarihinde dersim ve benzeri olaylar yaşandı. Belli
dönemlerde Türkiye’de trajedilerin yaşandığını, sıkıntıların olduğunu, halka
karşı mevcut iktidarların yönetimlerin baskıcı davrandığını şahsen biliyorum. CHP
dediğimiz zaman, 1902’de Paris kongresinde Ahmet Rıza bey ve Prens Sabahattin
arasında ayrışma, iki siyasi ana damar olarak devam etti. O kongrede şunu
tartıştılar; reformlar devlet eliyle yukarıdan yapılmalıdır, devletçilik esas
olmalıdır. Ahmet Rıza’nın görüşü buydu. Prens Sabahattin’in görüşü ise daha
liberal düşünceydi. Reformlar, şunlar, bunlar halk eliyle yapılacak. O zamanlar
belki demokrasi dillendirilmiyordu ama ’Teşebbüs-i Şahsi’ dediğimiz şey bugün
özel teşebbüs diye Türkçeleştirdiğimiz konudur. Prens Sabahattin öncülüğünden
gidenler diyelim ki Demokratik Parti yolunda devam ettiler. Ahmet Rıza
düşüncesinde gidenler, halen CHP olarak devam ediyor. İyidir kötüdür diye
söylemiyorum, bu damar bugüne kadar devam ettirildi."

Arınç, AK Parti olarak hiçbir zaman devletçi düşünceye sahip
olmadıklarına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"CHP tek parti iktidarıydı, 1950’ye kadar. Baskıcı sistem, partiyi
devletle bütünleştiren sistem 1950’ye kadar devam etti. Vali, aynı zamanda
partinin il başkanı, ilçe başkanları kaymakam gibi hareket ediyorlardı. Devlet
politikası olarak parti, devlete bütün unsurlarıyla girmişti. Geçmiş tarihlerde
yaşanan birtakım olaylar insanları çok üzdü. Dersim bunlardan biridir. Özellikli
bölgedir. Birilerine göre isyandır, birilerine göre bazı insanların bazı
taleplerde bulunmasıdır. Bu isyanların, taleplerin reddedilmesi, bombalayarak,
sürgünle olmamalıydı. Ellerinde kelle fotoğrafı taşıyanlar tarafından teşhir
edilmemeliydi. Üstünü ne kadar kapatırsanız kapatın bir zaman geliyor ki,
bunların konuşulması zorunlu hale geliyor. Bir şeyi ne kadar gizlerseniz o şey, o
kadar zarar vermeye başlar. Kapalı kapılar ardından konuşulması daha kötüdür.
Bırakın insanlar ellerinde bilgi ve belgelere göre bunları konuşsunlar."

-Orgeneral Mustafa Muğlalı olayı-

Dersim olaylarıyla ilgili açıklanan belgeleri öncesinden bildiklerini
vurgulayan Arınç, olaylarda 13 bin kişinin katledildiğini, öldüğünü ve
öldürüldüğünü söyledi. Mağaralar bombalanmak suretiyle, süngülerle öldürülmek
suretiyle, dereye atılmak suretiyle insanların öldürüldüğünü ifade eden Arınç,
bunların çok üzüntü verici olduğunu vurguladı.

Arınç, bir tarihçi ve insan hakları gözüyle bakıldığında da devletin
belli birimlerinin bu işin içinde yer aldığının bilindiğine göre, böyle olaydan
dolayı üzüntü duyulduğunun ifade edilmesi gerektiğini belirterek, şöyle dedi:

"Mahkeme kayıtlarıyla sabit olan Orgeneral Mustafa Muğlalı hadisesi var.
İran’a izinsiz geçtiler, gittiler, geldiler diye 33 köylüyü, getirirler,
sorgusuz, sualsiz kurşuna dizerler. Olay duyulur. Askeri mahkeme, orgenerali
yargılar, çok ağır ceza verir, cezaevindeyken adam ölür. Mahkeme kararıyla sabit
görülen olay şudur; sorgusuz sualsiz kurşuna dizmiştir. Sonra garip bir şekilde
bu adam, kahraman olarak ilan edilir. Aynı ilçedeki kışlaya ’Orgeneral Mustafa
Muğlalı’ adı verilir. Bu ayıptan ise yeni kurtuluruz. Bütün bunlarla, tarihimizle
yüzleşmek önemlidir. Geçmişte yapılan, baskıcı bir rejimin ayıplarını,
günahlarını, çirkinliklerini konuşmak güzel bir şeydir. Neden? Çünkü nasıl olsa
ortaya çıkacak, nasılsa o tarihte yazılı."

-"Tarihte yaşanan acı olaydan dolayı üzgünüz"-

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dersim olaylarında bir kısım vatandaşın
sürgüne gönderildiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Belki de Bursa’ya, Manisa’ya geldiler. Sürgün edilen 8 bin kişi var. Bu
Dersimli veya Tuncelili olması nedeniyle sadece Kılıçdaroğlu’nun sorunu değil.
Bursa’da gazetecilik, siyaset yapan Ahmet, Mehmet, Hüseyin herkesin ’tarihte
yaşanan acı olaydan dolayı üzgünüz’ demesi lazım. Bunu söylemezseniz, gerçekleri
örtmüş, kendi tarihinizle yüzleşmemiş olursunuz, bunu söylemezseniz havanda su
döverseniz. Bunu söylemezseniz kendinizi aldatırsınız. Nitekim Kılıçdaroğlu’nun
yaptığı budur. Başbakanın söylediği başka bir şey, onun söylediği ’ben üç tane
aslan gibi evlat yetiştirdim, laik cumhuriyetçi bir adamım.’ Bunun cevabı bu
değil. Tamam sen böylesin biz buna inanıyoruz ama 37’de yaşanan olay var, senin
ailenden ölenler var. Sen bu gerçek karşısında ’oh oldu’ diyenlerden misin? Yoksa
’çok acı olaydı kimse bunun sebepleri onları kınıyorum, böyle zulüm halka
yapılmamalıydı’ diyenlerden misin? Hiç topu taca atmaya gerek yok. Dersim olayı,
74 milyon insanın olayıdır. Türkiye’nin, siyasetin, devletin, hukukun
olayıdır."

"Bir devlet, bir derin devlet olmaz" diyen Arınç, "Cumhurbaşkanımız,
geçen yıl 1 Ekim’de parlamento açılışında, müthiş bir cümle kullandı; ’Devletin
bir yüzü vardır o da hukuktur.’ Devletin bir tek yüzü olmalı o da hukuk olmalı.
Dersim’de hukuk yok. İstiklal mahkemelerinde yaşanan olayları hepimiz biliyoruz,
en azından ben okuduğum için biliyorum. Sorgusuz sualsiz çocuk yaşta olanların
büyük acılar içinde idam edildiğini biliyorum. İstiklal mahkemelerinin zabıtları
açıklanmamaktadır. Buna Meclis Başkanlığı karar verir. Bir de onlar açıklanırsa
kaç tane Dersim faciasının yaşandığını hep beraber göreceğiz" diye konuştu.

Haberin Devamı