Ankara’nın bağları büklüm büklüm yolları

Bugünlerde sadece üç tanesi ayakta kalmış durumda. Fox TV’nin “Unutma Beni”si 2000. bölüme doğru dörtnala koşuyor. Bu sezon başlayan “Beni Affet” Star’da, “Aşkların En Güzeli” ise TV8 ekranlarında her gün izleyicisiyle buluşuyor. Bir de Kanal D’nin ‘Aşk Ve Günah’ı var; her ne kadar İstanbul’da geçse de o da aynı türün bir örneği sayılır. O türün adı; günlük Ankara dizileri. ‘Ferhunde Hanımlar’ ile başlayan bu tarz yapımlar daha sonra ‘Bizim Evin Halleri’ ve ‘Deniz Yıldızı’ ile zirveye çıktı. Farklı farklı diziler gibi dursalar da ortak noktaları o kadar çok ki…

1000 bölümü aşamayan dizilere ekmek yok

Nükleer bir felakette hayatta kalacak canlılar arasında hamamböceklerinin adı ilk sırada anılır ya; olası bir medya kıyametinde ayakta kalacak yapımların liderliğini de hiç kuşkusuz Ankara dizileri ele geçirir. Ne de olsa her birinin en azından 1000’er bölümlük dayanma süresi söz konusu.

Uzun ömürlü olmak için maliyeti düşürmek lazım

Bu dizilerin ortak özelliklerinin başında maliyetlerinin çok düşük olması ve bu sayede kanallara çok ucuza satılmaları geliyor. Evler; İstanbul dizilerindeki gibi yalılar, konaklar değil, gecekondu tipi evler ya da sıradan apartman daireleri. Bu evlerin içleri de doğal olarak daha mütevazı...

Bu dizilerde tüm olaylar parklarda gerçekleşiyor

Eğer dizi kahramanları birileriyle buluşacaksa; bu mekânlar ya Ankara’nın parkları ya da kenar bir mahalle pastanesi. Parkların Ankara dizilerinde önemi büyük; insanlar birbirini bu parklarda takip edip, görmemeleri gerekenlere oralarda tanık olur ve çocuklar o parklardan kaçırılır.

Yılandan korkmuyorlar yalandan korktukları gibi

Karakterler arasındaki çatışmalar genellikle yanlış anlamalardan kaynaklanır. Karakterlerimiz, sevdiklerinin başına kötü bir şey gelmemesi için şahit olduğu bazı gerçekleri saklar ve sevdikleri tarafından yanlış anlaşılır. Yalanlar yalanları doğurur, sonunda işler içinden çıkılmaz bir hale gelir.

Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisi

İyiler her zaman iyi, kötüler ise iflah olmayacak kadar kötüdür. Sezonlar ilerledikçe kahramanların karakterleri özünde değişmez ama davranışları epey farklılık gösterebilir. Önceki sezonda anlayış timsali kişinin yeni sezonda kimselere kulak asmadığını görebilirsiniz.

Kör olma da gör beni

Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez numaralarından “kör olma hadisesi” ya da tekerlekli sandalyeye mahkûm olma durumları bu dizilerin vazgeçilmezleri arasında. Arada bir ölümcül hastalığa yakalanmaları da cabası… Tuhaf olanı şu: bütün körler zamanı gelince görüyor.

Sezon finallerinde trafik kazası olmazsa olmaz...

Kahramanların trafik kazası geçirmediği sezon finaline rastlamak zor. Kaza yoksa, ya büyük bir yangınla bitirilir o sezon, ya da büyük bir patlamayla. Bu durumda seyirciler “Acaba kahramanların akıbeti ne olacak” diye yeni sezonu diken üzerinde bekler. İkincisi; “Ankara bana gelir, kalkıp İstanbul dizilerine varayım” diyen bir oyuncu çıkarsa ona da kapı gösterilir.