Gazete Vatan Logo

Amerika’nın hayran kaldığı Kedi

Aslan Parçası, Gamsız, Duman, Bengü, Duman, Psikopat ve Sarı… İşte tüm dünyanın konuştuğu kediler. Amerika ve Avrupa’da oldukça yoğun ilgi gören Kedi filmi bir anda tüm gözleri İstanbul’a çevirdi. Güzel tesadüflerin yollarımızı kesiştirdiği, filmin yapımcısı ve yönetmeni Ceyda Torun ile Los Angeles’ta güneşli bir sabah Venice Beach’de buluştuk ve Pasifik Okyanusu kıyısında Kedi’yi konuştuk…

Amerika’nın hayran kaldığı Kedi

Bu kocaman başarınız için tebrikler! Dünya çapında ilgi görmeyi tahmin etmiş miydiniz?

Amerika’dan daha çok biz Avrupa’da ilgi görmeyi bekliyorduk açıkçası, ilk olarak da Avrupa film festivallerine başvurduk ve giremeyince çok moralimiz bozuldu. Amerika’da çok büyük bir Kedi sever taban olduğunu biliyorduk ancak yabancı dilde bir belgesel olarak ne kadar ilgi çekebileceğimizden emin değildik. Kedi sevenlere ulaşabildiğimiz noktada filmin kaderinin değişeceğini biliyorduk ama endişelerimiz vardı. Amerika’da bu kadar çok ilgi görmemizin bir başka sebebi zamanlamaydı sanırım, tam seçimlerden sonra, biraz herkesin demoralize olduğu bir döneme denk geldik.

İstanbul’un kedileriyle olan özel bağından biraz bahsetmek gerekirse...

İstanbul’un kedileri, İstanbul’un kendisi benim için çok değerli. Çocukluğumda en yakın arkadaşım apartmanımızın kedisi Boncuk ve yavrularıydı. Onlara çok şey borçluyum. Keşke 30 sene evvel biri bu belgeseli yapmış olsaydı diye düşünüyorum, bu özel ilişkiyi, kedilerin güzelliğini, insanlarımızın ve şehrimizin aslında ne kadar kıymetli oldugunu kendimize hatırlatan. Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalara gore Türkiye kedisi aslında dünyadaki kedilerin ataları. Şimdilerde Kuzey Afrika’da var olan küçük vahşi kedilerden genetik olarak bir farkı olmadığı yapılan DNA araştırmalarıyla ortaya çıktı. Bu yüzden, İstanbul’daki kedilerin insanlarla olan ilişkisi aslında çok eskilere dayanıyor ve her ne kadar da dünyanın başka yerlerinde yoğun kedi nüfusu olsa bile bu tür köklü bir ilişki eşine az rastlanır cinsten.

Haberin Devamı

Sokak hayvanlarıyla kurulan bağ şaşırttı

Seattle Film Festivali filmin kaderini nasıl değiştirdi?

Gerçek seyircisinin karşısına orada ilk olarak çıkabildi. Daha önce Full Frame ve Sheffield Festivalleri’ndeydik ancak onlar çok daha belgesel film endüstrisinin öne çıktığı, daha politik ya da aktivist belgesellerin gösterildiği festivallerdi. Seattle ise bir ay süren gerçek bir şehir festivali. Orada seyircinin önüne çıkabilmek bir bakıma filmimizin belgesel izleyicisi dışında bir sinamaseverden nasıl bir tepki alacağını gösterdi bize. Oradan gelen olumlu tepkilerin ardından da film dağıtımcıları bizlere ulaştı.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz sene Film Fesivalinde Türk seyircisi ile buluştunuz. Amerikalı seyirciler ve Türk seyircilerin tepkileri arasında ne gibi farklılıklar oldu?

Amerikalı seyirci sokak hayvanlarıyla kurulan bu organik bağlara hem çok şaşırdı hem de çok etkilendi, burada öyle bir etkileşim söz konusu olmadığı için… Türk seyirci ise her an içinde olduğu için artık güzelliğini görmezden geldiği İstanbul’un bir kez daha farkına vardı. Hayatının bir döneminde İstanbul’u ziyaret etmiş ve çok etkilenmiş ancak Amerika’da bunu tam olarak anlatamamış insanların tepkisi daha çok Türk seyircinin tepkisine benziyordu. Film aslında çok iyi bir açılış yaptı Türkiye’de ancak dağıtımcı bulmakta güçlük çektik. Amerika’da yoğun ilgi gördükten sonra hem Avrupalı hem de Türkiyeli seyirci ile buluşmak çok daha kolay oldu.

Kedi kendisine yetebiliyor

İnsanların kendi hayatlarına dair ip uçlarını kedilere atfettiğini düşünüyor musun? Özellikle bazı hikayelerde kediler adeta birer katalist görevi görmüş gibi…

Haberin Devamı

Evet, biraz karşılıklı ama… Hayatımızdaki kedilerin kişiliklerini anlatırken kendi tanıdığımız karakterlerden esinleniyoruz bir ölçüde. Bu konuşmalara dikkat edildiğinde birbirimizi daha iyi tanıyabilmemiz de mümkün bu bağlamda. Kedi gibi kendi kendisine yetebilen ancak bizimle de samimi bir ilişki içinde varolabilen bir varlıkla kurduğumuz bağ, insan ve doğayla olan ilişkimizde durduğumuz noktayı da değerlendirme olanağı yaratıyor. Kedilerin hayatları ve sıkıntıları bizimkilere çok paralel, onlarla yaşam ortamımızı paylaşırkenki konumumuz aslında bizim de nasıl insanlar olduğumuzu ortaya çıkarıyor.

Prodüksiyon süreci ne kadar sürdü?

Üç aylık bir araştırma dönemi oldu, İstanbul’u sokak sokak gezdik. 2014 baharında 2,5 ay çekim yaptık. 180 saatlik görüntü elde ettik.

İstanbul’u onların gözünden görmek harika

Sizi özellikle zorlayan bir kedi oldu mu?

Haberin Devamı

Aslan Parçası biraz zorladı bizi. Charlie ve Alp iki ana kameramızı yere en yakın şekilde tutabilmeyi ve kontrol edebilmelerini sağlayan birer kamera donanımı yarattılar ve onlarla kedilerin yanında, ayak bileği seviyesinde dolaştılar. Ayrıca şehrin üzerinden drone kamera ile martıların gözünden İstanbul’u yakalayıp, filmde hikayeler arasında hem biraz düşünme vakti elde ettik hem de nerede olduğumuzu görme şansı yakalayabildik. İstanbul’u kedilerin gözünden görmek harika bir deneyimdi.

Filmin müzikleri de bir harika! Nasıl karar verdiniz filmde yer almasını istediğiniz müziklere?

Filmin orijinal müzikleri için Kira Fontana ile çalıştık. Kira’nın müziklerinin yanı sıra çok sevdiğimiz Türk ve yabancı şarkıları da filme kattık. Barış Manço’suz olmazdı! Levent Yıldırım’ın efsane darbukasıyla filmin heyecan dolu anlarına hayat kattık. Eartha Kitt’in 60’larda yorumladığı “Üsküdar” ve 50’lerde Türkiye, İran gibi ülkelerde caz çalmaya giden Lloyd Miller gibi sanatçıların müzikleri ile her kedi karakteri için farklı bir dünya yaratmaya çalıştık, başarabildiysek ne mutlu bize.

Bundan sonrası için bir yol haritası çizildi mi var mi ufukta yeni projeler?

Henüz daha araştırma safhasında olduğumuz yeni bir belgesel fikrimiz var. 60’lar ve 70’ler Türkiye’sinin zengin müzik kültürünü yansıtmak, yolu Türkiye’den geçmis hippi’lerin renkli hikayelerini anlatmak istiyoruz. Bir de Kedi nedeniyle kenarda beklemiş bir kurgu filmimiz var, onu da bitirmeyi istiyoruz.

www.termitefilms.com adresinden izleyicilerimiz haberlerimizi alabilir.