Gazete Vatan Logo

Ali Fuat Yılmazer sorusuna böyle cevap verdi: Tanrı mıyım?

Hrant Dink cinayeti davasında yargılanan Dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat TİM komutanı Yüzbaşı Demirkale mahkemenin bugünkü celsesinde ifade verdi.

Ali Fuat Yılmazer sorusuna böyle cevap verdi: Tanrı mıyım?

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 85 sanığın yargılandığı davada beyanda bulunan dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat TİM komutanı Yüzbaşı Muharrem Demirkale, "Zekeriya Öz ile Mutki'de tanıştık. Ailece görüşüyorduk. Tayinim çıkınca irtibatımı kestim. İstanbul'da görüşmek istedi, görüştük. Savcılarla görev gereği görüşürüz." dedi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden duruşmada, bu davanın yanı sıra Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında da tutuklu bulunan meslekten ihraç edilen Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla tutuklu bulunduğu cezaevinden talepleri alındı.

"Dink ailesinin gözlerine bakarak savunma yapmak istiyorum"

Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında hazırlanan mahkemeye sevk yazısında savcının, "FETÖ'nün altın çocuğu" nitelemesinde bulunduğu ve hazırlanan 3. iddianamede ise "Cinayet mahallinde tetikçi Ogün Samast'ı takip eden jandarma istihbarat görevlilerinin komutanı olduğunu" belirttiği sanık Demirkale, şimdilik taleplerini kısaca dile getireceğini, savunmasını ise duruşma salonunda Hrant Dink'in ailesinin gözlerinin içine bakarak yapmak istediğini söyledi.

Haberin Devamı

İddianamenin çelişkilerle dolu olduğunu savunan ve kendi rütbesinin bile farklı farklı yazıldığını aktaran Demirkale, yüzlerce soruşturma gerçekleştirmiş, terör ve organize suçlarda mücadele etmiş bir görevli olarak haklarında soruşturma yürüten savcılara ve emniyet görevlilerine hak verdiği tek bir konunun, baz istasyonu verileriyle ilgili çalışma yapmaları konusu olduğunu ifade etti.

Baz istasyonu verilerinin IP programına yüklendiğini ve bazı sonuçlara ulaşıldığını anlatan Demirkale, şüphelilerin kimlerle görüştüğüne odaklanılmasının doğal bir durum olduğunu ancak bunun kayda değer bir delil olmaması durumunda insanların bununla suçlanamayacağını öne sürdü.

"15 Temmuz'da polis kanı dökmemek için teslim olduk"

Sorumlu olduğu jandarma istihbaratçıları uzaktan kontrol ettiğine dair iddianın altının boş olduğunu savunan Demirkale, 15 Temmuz darbe girişiminde Ankara Jandarma Genel Komutanlığında gözaltına alınmasıyla ilgili de "Ben Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezine, görevlendirildiğim için, çok ivedi bir şekilde intikal etmemin istenmesi üzerine gittim. Normal arabamla gittim ve içeri girdim, bunlar kayıtlarda görülecektir. Girdiğimiz andan itibaren çevremiz sarıldı zaten polislerce. Bir sürü arkadaşımızı kaybettik. Sabahleyin de biz polis kanı dökmemek için teslim olduk." diye konuştu.

Haberin Devamı

Darbe girişimi öncesinde hakkında gazetelerde, "FETÖ'nün altın çocuğu" şeklinde kendi ve ekibini kapsayan haberler çıktığını hatırlatan Demirkale, mahkeme heyetine, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı "ByLock" listesinde olup olmadığını sordu. Mahkeme Heyeti Başkanı Ali İhsan Horasan'ın, "Sen yoksun" demesi üzerine Demirkale, "Yokum ben. Ben böyle bir program kullanmadım. Zaten duruşma salonunda konuşan sanıklar, nereli olduklarını anlatmak zorunda kalıyorlar FETÖ'cü olmadıklarını anlatmak için." ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

Emniyete götürüldüğünde kendisine 20'ye yakın fotoğraf gösterildiğini ve oradaki kişilerden hiçbirinin kendi personeli olmadığını polislere söylediğini aktaran Demirkale, "Bunlar İstanbul jandarma istihbarat personeli de değildi. 'Bu çocukları yakmayın, kriminal daireye lütfen bunları yazın, anlamsız bir şekilde insanları suçlu hale getirmeyin' diye yalvardım ben polislere. Bu savcının yapması gereken işleri biz ancak basından, televizyondan öğrenebiliyoruz. İki defa da iade ettiniz iddianamesini. Savcının yapmadığı şeyi mahkeme üstlenmiş. Dolayısıyla insanlar içeride. Bize bakan boyutuyla çöktü zaten bu mesele." şeklinde konuştu.

"Ergenekon süreci olduğunda Zekeriya Öz'den uzaklaştım"

Duruşmada sanık olarak yargılanan, kendi ekibindeki kişilerin görevlerini layıkıyla yerine getiren insanlar olduğunu belirten Demirkale, "Bu arkadaşlar kanın dökülmesi için değil, dökülmemesi için uğraşmış arkadaşlar. Yazık oluyor çocuklara." dedi.

Haberin Devamı

Demirkale, dönemin özel yetkili savcısı ve bu davanın firari sanığı Zekeriya Öz ile cinayetin hemen öncesi ve sonrasında görüşme kayıtları olduğu iddiasına ilişkin ise şunları kaydetti:

"Zekeriya Öz ile görüşme meselesinde, tutuklanmaya sevk edildiğim hakim bana sadece bunu sordu. 1997-1999 yılları arasında Bitlis'te özel harekat birlik komutanıydım. Mutki ve diğer ilçelerde operasyonlara giden biriydim. Mutki'de takviye birlikler geldi bana ve eğitim ihtiyacı doğdu. Başka ilçelere de eğitime gittik. Mutki'de bir hafta kalıp oradaki timlere muhabere eğitimi verdik. Mutki gibi bir yer, küçük bir yer. Jandarma gazinosu var. İki tane savcı görev yapıyordu o zaman. Kaymakam falan hepsi birlikte gazinoda vakit geçiriyoruz. Zekeriya Öz ile orada tanıştık biz. Benden bir yaş büyük. Mutki gibi ilçelerde insanlar alışverişlerini yapmaya Tatvan'a gider. Tatvan daha çok gelişmiştir. Biz de Tatvan'da komşuyuz. Geldiği dönemde belki 3-4 sefer aradı, 'ziyaret etmek istediğini' ifade etti. Eşiyle geldi. Eşi çok saygıdeğer insandır. Zekeriya çok sert bir insan ama hanımefendi, nezaketli, utangaç bir insan. Çocuklarımız da yakın. Çayımızı çorbamızı içtiler gittiler. Ne zaman görüştük tam hatırlamıyorum. Daha sonra zaten Mersin'e atandım ve Mersin'de görüştüğümüzü hatırlamıyorum. İrtibatımı kesmiştim, telefonumu değiştirmişimdir. Mersin'den sonra Ankara, Bursa ve son olarak da İstanbul'a geldim. Bir gün 'Asım binbaşı' Beşiktaş'a (eski DGM binası) gidiyor, görüştüğü Öz beni soruyor. 'Kahramandı, çatışmalara girmişti' diye belirtmiş. İstihbaratta olduğumu söylüyor 'Asım binbaşı' da. 'Söyleyin gelsin yanıma' diyor. Gidemediğim için santralden ulaştı bana, 'Niye gelmiyorsun?' dedi. O şekilde gittik, ondan sonra iletişimimiz oldu. Ergenekon süreci başladıktan sonra ben zaten uzaklaştım ondan. Nasıl uzaklaşmayayım?"

"Öz haricinde diğer savcılarla da iş yaptık"

Öz'ün eşi ile kendi eşinin görüştüklerini anlatan Demirkale, Dink cinayetinden önce Zekeriya Öz ile eşinin telefonundan görüştüğü iddiasına ilişkin de "Tahminimi söylüyorum. Yeşilköy belediye tesislerinde ailece bir araya geldik. Onun haricinde özel başka bir samimiyetim yok bu insanla. Ayrıca yarbaylarım falan anlattı; jandarma istihbarat yapılanması emniyetin istihbarat yapılanması gibi değil. Jandarma istihbarat olarak bütün faaliyetlerimizi savcılarla yapmak zorunda kalıyoruz. Benim de İstanbul'da olduğum dönemde çalışmalarımızın yüzde 90'ı adli çalışmalardı. Önleme dinlemesi çok kolay. Adli çalışmada bir sürü riski var, sorumluluk var. Bütün işlerimizi buradaki savcılıklarla yapıyoruz. Öz haricinde diğer savcılarla da iş yaptık. Oradaki savcılarla ilişkimiz oluyor. Bu görevle ilgilidir." ifadelerini kullandı.

Dönemin emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan ile 2004-2005 yılları arasında Urfa'da çalışırken tanıştığını ve tanışıklığının müşterek operasyonlar yaptıkları için gerçekleştiğini belirten Demirkale, şöyle devam etti:

"Ben elde ettiğim bilgileri hiçbir zaman saklayan bir insan modunda olmadım. Memlekete iyi hizmet ettim diye düşündüm. Şu anda görevli arkadaşlar da beni bilir ama isim vermek istemiyorum. Bizim emniyetle birlikte ihtiyacımız, dinleme kısmımız hantal olduğu için vardı. Hem MİT hem emniyet bize yardımcı oldu, Allah var. Bir sürü operasyonumuz var başarılı. Bu başarı, ilişkilerimizden kaynaklandı."

"Bir gün hesaplaşacağız, bundan şüphem yok"

İlişkilerinin hep görev ilişkisi olduğunu savunan ve görevi gereği istihbaratı bilen, eski gelenekten gelen bir insan olduğunu söyleyen Demirkale,"İz bırakmamayı bilecek kapasitedeyim. Örgütsel ilişki kursam zaten iz bırakmam. 'Altın çocuğum' falan... Savcı koyuyor, medyada çakıyorlar. Yok böyle bir şey." dedi.

Mahkeme heyeti başkanından, kendisine ait HTS kayıtları ile cinayet öncesi görüştüğü iddia edilen Zekeriya Öz'ün HTS kayıtlarını karşılaştırmak için talep eden Demirkale, 18, 19 ve 20 Ocak 2007 tarihlerine ait kredi kartı dökümlerini de istedi.

Türkiye'de çalışmak istemediği iki ilin İstanbul ve Giresun olduğunu ancak 2005 yılında İstanbul'a tayininin çıktığını anlatan Demirkale, "Hakkımda çok haber çıktı. Bunların kimler tarafından palazlandıklarını ben biliyorum. Bir gün hesaplaşacağız zaten, vallahi bundan şüphem yok. Hakkımda haberler çıktığı sırada İstanbul'dan bağlantılarım beni aradı, 'Serdar abi' diye bilirler beni. Ali Fuat Yılmazer ile özel irtibata girme gibi derdim yok. Savcı ne diyor anlamıyorum. Tanrı mıyım? Niye görüşmeyeyim? Omzumda yıldız olduğu için tanrı mıyım? Savcılarla çok kez görüşmüştür buradaki sanıklar da." diye konuştu.

"Yolsuzlukları dile getirdiğim için buradayım"

Türkiye'nin çok ağır koşullardan geçtiğini ve çok ciddi sıkıntılar yaşandığına işaret eden Demirkale, "Köprüden önceki son çıkışı maalesef kaçırdık, Allah sonumuzu hayretsin. Kendimle ilgili bir şey talep etmiyorum. Dink'in katledilmesinde hiçbir şekilde ilgimiz yok. Bütün kutsal değerlerim adına yemin ediyorum bizim bu işle ilgimiz yok. Fetullahçı değilim. Burada olmamın nedeni, yolsuzlukları dile getirmemdir ve alçak yarbay, binbaşı seviyesinde rüşvet pozisyonlarını ortaya çıkarmaktır. Her şeyi oraya gelip anlatacağım." savunmasını yaptı.

Duruşmada, diğer tutuklu sanıklar ve avukatları da taleplerini dile getirdi.

Mahkemenin ara kararı

Taleplerle ilgili görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıklardan Adem Sarıgül, Abdullah Dinç, Yusuf Bozca, Ali Barış Sevindik, Volkan Şahin ve Hüseyin Yılmaz'ın tahliyesini talep etti.

Taleplerle ilgili ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, jandarma görevlisi tutuklu sanıklar Abdullah Dinç, Yusuf Bozca, Ali Barış Sevindik ve Volkan Şahin ile yayınevi sahibi Adem Sarıgül'ün tahliyesini kararlaştırdı. Bu sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağından oluşan adli kontrol tedbiri uygulanmasına da hükmeden heyet, duruşmayı sıralı yapılmak üzere 31 Temmuz, 1, 3 ve Ağustos 2017 tarihlerine erteledi.