Tehlikenin farkında mıyız?

Haberin Devamı

17 Aralık’tan bu yana yeni bir “dönem” başladı! Yaşanan “iktidar” mücadelesinin tarafları her gün yeni bir hamle yaparken, ekonomi tarafında işler neredeyse durma noktasına geldi. Bir yandan dolar/TL kurları yeni rekorlar kırarken, diğer yandan işin nereye varacağının yarattığı belirsizlik, iş dünyasını adeta “paralize” etmiş durumda.

Dolar kurunun yükseliyor olması yeniden eski “travmalarımızı” hatırlatırken, döviz borcu olanlar ayrı kaygı taşıyor. İthalata mecbur olan üreticiler nasıl bir maliyet yapısı ile karşı karşıya kalacaklarını bilemediklerinden üretim ve fiyatlama konusunda nasıl hareket etmeleri gerektiğini kestiremiyorlar. İstikrarın olmaması veya kaybolmasının yarattığı temel sorun da bu değil mi?

Asıl sorunumuz istikrarsızlık da değil. Asıl sorun “hukukun üstünlüğü” ilkesinde yaşanan deprem. Daha önce yapılan yargılamalarda “kumpas” kurulduğu iddiası bir yana; hükümetin, yargı ve emniyette yapmış olduğu sürgünler, soruşturmaların kadük hale getirilmesi için yapılan alelacele değişiklikler belki “günü kurtarmaya” yetecek, ancak gelecek için çok ciddi sorunlar yaratıyor.

Bunların ilki iktidarların; özellikle de güçlü iktidarların; “kendi hukuklarını” yaratabilecekleri gibi bir algının oluşmasına neden oluyor. Hukukun üstünlüğü, evrenselliği ve bağımsızlığı diye bir inanç ortadan kalkıyor.

Diğer yandan “benden olmayan” şirketlere “vergi saldırıları” düzenlenebiliyor, devletin vermiş olduğu izinler geçerli sebepler olmadan biranda iptal edilebiliyor, yepyeni zorluklar, bürokratik engeller çıkarılabiliyor. Sözleşme hürriyeti bile askıya alınabilirken, devletin devamlılığı ilkesini tehdit edecek adımlar atılabiliyor.

Hadi bırakalım yerli işadamlarını, onlar bu tip şeylere alışıktır diyebilirsiniz. (Neden alışsınlar? O da ayrı bir soru!) Cari açığı bu denli yüksek bir ülke olarak yabancı yatırımcılara “ihtiyaç duyarken”, yapılmış ve yapılacak özelleştirmeler için yabancıları kırmızı halılarla davet ederken, onlar gelip bu ülkeye yatırım yaparlar mı? Cevabı çok kısa ve net: Hayır!

Yabancı yatırımcılar; ister portföy, isterse de doğrudan yatırım olsun; ilk önce o ülkenin hukuk düzeninin iyi işleyip işlemediğine bakarlar. Çok para kazansalar da bu paralara mafyanın ya da devletin canı istediği zaman el koyamayacağını bilmek, kanunlara ve bunların uygulanmasına güvenmek ister. Kazandığı paranın vergisini ödedikten sonra kendi ülkesine götürebilmek ister. Hukukun “çalışmadığını” gördüğü zaman ya yatırım yapmaz, ya da var olan yatırımını azaltır, elden çıkarıp ülkeyi terk eder. Ürkektirler ve dünyada bu konuda daha sağlam hukuki altyapısı olan birçok ülke var, oralara gider. Az kazanır belki, ama “güvenli” kazanır.

Hukuk, yargı ve kolluk kuvvetlerinde yapılan son düzenlemeler belki birileri adına günü kurtaracak ama bu ülkenin uzun vadeli “algısı” konusunda çok ciddi sorunlar yaratacak. Yapılanların ileride tekrarlanmayacağından asla emin olamayacaklar. Kısa vadeli kişisel çıkarları için bu adımları atanlar acaba bu tehlikenin farkında mı? Panik ile adım atanların hiç bunları düşündüğünü sanmıyorum.

Derecelendirme şirketleri, bir ülkeye not verirken hukuki ve siyasi altyapıyı da göz önüne alıyorlar. Fitch’in önceki gün yapmış olduğu açıklamalar da bunun bir örneğiydi.

Önümüzdeki aylarda; sırf bu sebeple bile ülkenin görünümü/notu düşecek olur veya notumuz artacakken artmazsa yine “komplo teorileri” ya da bazı “lobiler” mi suçlanacak?

Bizde hiç mi kabahat olmayacak?

DİĞER YENİ YAZILAR