Döviz alım ihalesi işe yarar mı?

Haberin Devamı

T.C. Merkez Bankası, 15 Ekim 2008’de sona erdirdiği döviz alım ihalelerine yeniden başlıyor. Dün bankadan yapılan açıklamada; “...son dönemde küresel ekonomiye ilişkin olumlu beklentilerin etkisiyle likidite ve risk iştahının tekrar güçlendiği, bu durumun diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte ülkemize yönelik sermaye akımlarını artırdığı... döviz alım ihalelerine 4 Ağustos 2009 tarihinden itibaren tekrar başlanılmasına karar verilmiştir. İhalelerde alımı yapılacak tutar günlük 30 milyon ABD doları ihale ve 30 milyon ABD doları opsiyon hakkı olmak üzere en fazla 60 milyon ABD doları olarak belirlenmiş olup, ihale ile ilgili diğer koşullarda değişiklik yapılmamıştır” deniliyor.

Enflasyon görünüm raporunun açıklandığı toplantıda “düşük faiz politikası” uygulayacağını ve zımni olarak hükümet politikalarının “fonlanması” konusunda bir anlamda desteğini açıklayan Merkez Bankası, bu açıklamaya rağmen süren döviz girişleri ve düşen kurlar karşısında harekete geçmeye karar verdi.

Normal şartlar altında, Merkez Bankası’nın faiz kararı sonrasında yeni girişlerin azalması, en azından döviz arzının yavaşlaması beklenmeliydi. Pek öyle olmadı. Bir yandan TL faizlerinin ineceği seviyenin bile halen daha “bedava paralardan” yani faizleri “sıfıra yakınsamış” olan paralardan daha yüksek.

Diğer yandan gelişmekte olan ülkelere olan “talep” devam ediyor. Bu arada 1.4330’u kırıp, 1.44’lere ulaşan dolar/euro kurları da işin tuzu biberi oluyor.

Rezervi artırma isteği

Düşen kurlar; her ne kadar Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesinde yardımcı olsa da, ihracatçı için hayat gittikçe zorlaşıyor. Bunu da dikkate alan Merkez Bankası, hem kurlardaki arz fazlasını emerek kurların daha kontrollü seyretmesini, hem de bu vesileyle rezervleri artırmayı tercih etmiş durumda.

Peki bu alım ihaleleri bir işe yarayacak mı? Öncekiler yaradı mı ki de bunlar yarayacak. Aslında ne taraftan baktığınıza bağlı. Kurların düşüşünü durdurmak istiyorsanız, kısa vadede yarar gözükse de orta vadede işe yaramaz. Rezerv biriktirmek isterseniz evet, ama o rezerv ne işinize yarayacak?

Haziran sonu itibariyle 69.3 milyar dolar olduğu açıklanan rezervler, kısa vadeli ihtiyaçlar için oldukça fazla; bir kriz durumunda, yabancıların yatırımlarını alıp gitmek istedikleri zaman talep edecekleri miktarlar için ise oldukça düşük bir rakam. Rezerv biriktirme, piyasalardaki arzı çekmenin sadece kibar bir yolu. Ancak yeterli değil.

Asıl mesele daha önceleri bir çok kez dile getirdiğim gibi, TL’nin cazibesini azaltmaktan, yani faizini düşürmekten geçiyor. Son yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) öncesinde “100 olsun düz olsun” başlıklı yazımda buna değinmiş ve faiz indirimlerinde daha radikal davranılmasının yerinde olacağına değinmiştim. Her ne kadar bu politika sadece Hazine’yi ucuza fonlamaktan başka bir işe yaramıyorsa da en azından kurlar üzerindeki “yan etkinin” en aza indirilebilmesi için yerinde bir hareket olacaktı.

Merkez’den bono alın mesajı

Merkez Bankası faizleri yavaş indirerek zaten son altı ayda hemen herkese; “faizler daha da çok inmeden gelin bono alın, hazır kurlarda yukarıdayken bunu yapın” mesajını vermişti. Bunu kısa zamanda anlayan yerli bankalar son bir yılda bono portföylerini yüzde 30 artırırken, krediler aynı dönemde sadece yüzde 2.5 artmış!

İhracatçılar için küçük bir umut gibi görünen döviz alım ihaleleri, faizlerde bir sonraki PPK’da en az 125 baz puanlık bir indirim (nasılsa Merkez Bankası indireceğini söylemedi mi, bari bir an evvel indirsin) yapılmadığı takdirde pek bir işe yaramayacak.

Bugüne kadar faiz indirimlerinde o kadar geç kalındı ki, bundan sonrakilerin işe yaramasını beklemek biraz hayalcilik olacak. Ama hiç yoktan iyi değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR