Gazete Vatan Logo

AKP seçmene her çeşit yemeği sundu

Yüzde 47 neden AKP'ye evet dedi? Siyasetçiler ve sosyologlar bu sorunun cevabını arıyor

MHP ve CHP menülerinde seçmenin önüne tek yemek sundular. Ama AKP, bol çeşitli bir menü sundu

% 47’NİN SIRRINI SİYASETÇİLER VE SOSYOLOGLAR SEÇİM SONUÇLARINI YORUMLUYOR... 3


Bugün görüştüğümüz uzmanlar 3 noktada birleşti

MHP ve CHP menülerinde seçmenin önüne tek yemek sundular. Ama AKP, bol çeşitli bir menü sundu

Okullarda, dershanelerde yatırımlar yaptı ve genç seçmenin oyları sandığa AKP olarak yansıdı

Tüketici kredisi ve kredi kartı harcamalarıyla borca girenlen, ekonominin istikrarı için AKP’yi seçti


AKP seçmene her çeşit yemeği sundu

Doç. Dr. Hakan Yılmaz(Boğaziçi Üniversitesi Siyasal Bilgiler Öğretim üyesi)


* AKP’nin oy patlaması süpriz oldu mu?

Hayır, sürpriz bir sonuç değil. Seçimlerden 20 gün önce kendi yaptığımız güvenilir anketlerde AKP’nin oy oranının yüzde 45 civarında olacağını görüyorduk. Aslında son 1 yıldır oy oranlarının bu şekilde şekilleneceği düzgün araştırmalarla teyit edilmiş durumdaydı. Zaten işadamları ve yatırımcılar siyasi senaryoya göre pozisyon aldıkları için 27 Nisan’dan sonra borsa ve dövizde ciddi oynama olmadı. Karar alıcılar açısından süpriz olmadı.

* AKP başarıyı nasıl yakaladı?

Hani lokantalar vardır; menülerinde sadece kuru fasulye pilav vardı. Fasulyeyi yapar, müşterilerine sunar öğleden sonra dükkanını kapatır. Sabah gelir yine aynı yemeği yapar. Bilirsiniz ki orada sadece fasulye vardır. Bizim ana muhalifet partileri bir anlamda tek yemek sunan lokantalar gibiler. CHP sadece laikliği, MHP de sadece milliyetçilik yemeğini pişirdi. Biz buna siyaset çevresinde tek konulu, tek davalı çıkar grubu diyoruz. O tek davaya gönül vermiş insanlar gelip sizin peşinizde dururlar ama başka insanlara da satacak malınız olması lazım. Benim gördüğüm CHP ve MHP’nin en büyük sorunu sundukları menünün tek yemekli bir menü olmasıydı.

* AKP nasıl bir menü sundu?

Menüsü çok daha geniş; içinde biraz dindarlık, muhafazakarlık, politik istikrar, AB, dışa açılma, liberal İslam, medeniyetler buluşması olan eğlenceli bir menü. Yeni açılmış, şık, egzotik bir restoran. Dolayısıyla sadece bu açıdan bakıldığında AKP’nin çok daha geniş bir kitleye hitap etme şansının yüksek olduğunu söyleyebilirim. Kitle partisi özelliğini kazanıyor.



AKP Türkiye partisi oldu


Doç.Dr. Hasan Bülent Kahraman(Siyaset Bilimci

* AKP’yi yeniden tek başına iktidara taşıyan nedenler neydi?

Üç temel neden söz konusu edilebilir. Birisi sosyo-ekonomik nedenler. Ekonominin iyi yönetilmesi, toplumda 1990’lardan sonra meydana gelen yeni sosyolojileri iyi algılamaları, benim “aktif modernleşme” olarak belirttiğim model doğrultusunda modernleşme ihtiyacına cevap vermeleri. Tüm bunlar Türkiye’de çıkar güdümlü, objektif ve nesnel oy kullanan kitlelerin oyunu almasına neden oldu.

* AKP’nin tek başına iktidar getiren mesajı neydi?

Türkiye’deki modernite ve laik ikileminde, bu iki kavramının uzlaştırabilir olduğunu söylemeleri etkili oldu. Bunu yaparken de Refah Partisi ve Saadet Partisi gibi dini modernitenin önüne koyan anlayış yerine, moderniteyi dinin önüne aldı. Türkiye’de muhafazakar olan partilerin ve kesimlerin de değişime taraf olacağını, AB reformları demokrasi gibi konularda ortaya koyduğu polikitlarla göstermiş olması etkili oldu.

* 27 Nisan bildirgesi ve Cumhurbaşkanlığı süreci ne

kadar etkili oldu?

Bunlarla bağlantılı ama bunların çarpanı olarak etkiledi. Böyle bir unsur olmasa da AKP’nin

oyları yine artacak, yüzde 40’ları bulacaktı. Ancak yüzde 46’ya ulaşmasında bunun da çarpan

etkisi yarattığını söyleyebilirim.

* Güneydoğu oylarını nasıl analiz edersiniz?

AKP artık Türkiye’nin partisidir. O bölgede yaşayan insanlar da dar bir etnik politika tabanına veya çerçevesi içine sıkışmak istemiyorlar. Yapılan araştırmaların gösterdiği önemli bir unsur var; halk oy verirken çözüm üretecek parti olarak gördüğü için AKP’ye oy vermiştir. Güneydoğu bölgesinde yaşayan kişiler de orada yaşanan sorunların AKP eliyle çözülmesini kuvvetli görüyor.


Gençler zirveye taşıdı


Prof. Dr. Sibel Kalaycıoğlu (ODTÜ Sosyoloji Bölüm Başkanı)


* AKP’nin başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sonuçlar çok sürpriz değildi. Tarhan Erdem’in yüzde 48’ine inanmamıştık yüzde 35 bekleniyordu ama AKP’nin tek parti olarak geleceğini de bekliyorduk. İstatistik bilgimizi kullanırsak 2002 seçimlerine katılım yüzde 70 oranında olmuştu. Katılım bu seçimlerde ise yüzde 87’ydi. AKP’nin artışı ile seçime katılım arasında bir bağ kurarsak yarı yarıya bir artış olduğunu yani 2002’deki ben zer tablonun ortaya çıktığını söylemek yanlış olmaz.

* AKP bu başarıyı nasıl elde etti?

AKP, okullarda, kurslarda, dershanelerde inanılmaz yatırımlar yaptı ve özellikle genç seçmenin oyları bu anlamda sandığa AKP olarak yansıdı. Bir aile çok ucuz fiyata çocuğunu dershaneye gönderebiliyorsa bunu asla unutamaz. Bizim milletimiz ceketini satıp çocuğunu okutan bir toplumdur ve bu tür yardımlar AKP’nin başarısında etkili oldu.

* E-muhtıraya karşı halkın tepkisi sandığa yansıdı mı?

Birçok CHP’li, DYP’li tanıdığım seçmenin bile anti-demokratik tutumlar nedeniyle AKP’ye yöneldiğini biliyorum, bunu görmek gerekiyor. Anti-demokratik uygulamalar AKP’yi güçlendirdi.

Ulusalcılar ile Başbakan’ın milleti birbirinden farklı

Şerif Mardin (Toplum bilimci)

NTV’de önceki gün Can Dündar’ın programına konuk olan Şerif Mardin, şu tespitleri yapmıştı....

H Ben her zaman bu parlemento içi, parlemento dışı gibi Türkiye’de güçlerin olduğunu düşünüyorum. Bu tabii fevkalade güçlü ve anlamlı bir anlatım ama parlemento dışı güçler Türkiye’de önemli mi? Önemlinin altı çizilmesi gerekiyor mu? Parti dışı güçleri yani partiyi gözönünde tutmadan bir sosyal dinamiğin oluşması üzerinde ben hep onun üzerinde duruyorum. Yani hep çatışma noktaları üzerinde durdum. Benim her zaman üzerinde durmuş olduğum bu konunun yani parlemento dışı, parti dışı bir takım güçlerin kendilerini ortaya atması Türkiye’nin politikasının bir parçası değil mi? Bu meseleyle ilgili olarak belki büyük hikaye, büyük bir diskur hakkında da bir söz söylemek istiyorum. Şimdi Türkiye’de Başbakan ’Benim milletim’ diyor, aynı zamanda ulusalcılar da ’Benim milletim’ diyor. Galiba aynı şeylerden bahsetmiyorlar. Başbakan benim milletim dediği zaman aynı hayatı yaşayan insanların birliği gibi bir şeyden bahsediyor. Ulusalcı benim milletim dediği zaman da bir nevi bir kamu haritasından bahsediyor. Bunlar tamamen birbirlerinden farklı olan şeyler ve bir takım zınni anlamalara bağlı oldukları için politikada ortaya çıkmıyor. Fakat Türkiye’de bu ikiliğin ki bu ikiliğin olduğunun önemli olduğuna inanıyorum, altını çiziyorum, araştırılmasının gerektiğine inanıyorum.

Yeni kavram: Markez ve çevre

H Grupların oluşmasında biz sağ ve sol kavramlarını kullanıyoruz. Bunlar Türkiye’de grupların oluşmasına sebep olan şeyler, ögeler değil. Baştan itibaren sanıyorum ki bir kere bu sağ ve sol kavramlaştırmayı ortadan kaldırmamız lazım. Türkiye’nin yalnız belki gruplaşmanın belirli bir yüzdesinin anlaşılmasını temin ediyor. Fakat çok daha büyük bir yüzle yani gruplaşmanın temelini tam manasıyla anlamıyoruz sağ ve sol kavramlarını kullandığımız zaman ve bundan dolayı da devamlı olarak bir çok kimseler ilerisini görmekte biraz zorluk çekiyorlar. Çünkü meselenin esası başka kavramlarla anlaşılabilir gibi geliyor bana. Bu kavramlar nelerdir? Bir zamanlar ben icat etmiştim, merkez ve çevre diye. Artık daha başka şekilde anlaşılması gereken kavram, fakat grup oluşumu Türkiye’de şimdiye kadar kullandığımız kavramların dışında bir şekilde kavramlaştırılması gereken bir şey ve bu daha bizim geliştirmediğimiz bir bilim.



Oy tercihini ekonomiye bakış belirledi

Seçmenin oy vereceği partiyi belirlerken dikkate aldığı faktörler Ekonomik durum ve beklentiler: %78.3

Yolsuzluk meselesi: %38.9

Asayiş problemleri: %14.7

Demokrasiyle ilgili kaygılar: %13.9

Laikliğe yönelik kaygılar: 10.3



AKP yoksulların CHP zenginlerin partisi


Tarhan Erdem


Tarhan Erdem yönetimindeki araştırma şirketi KONDA, 2007 seçimlerinde oy kullanan seçmenin yaş-cinsiyet-eğitim ve gelir grubuna göre tercihlerini belirledi. Araştırma, seçmenin oy tercihinin ’ekenomik’ olduğu ortaya kondu. Araştırma ayrıca AKP’nin her kesimden oy aldığını gösterdi. KONDA’nın araştırmasına göre, gelir gruplarına bakıldığında CHP zenginlerin, AKP ise yoksulların partisi olarak sandıktan çıktı. Zenginlerin yüzde 50’si CHP’ye, yoksulların yüzde 55’i de AKP’ye oy verdi. Kentli de olsa kırsal kesimde de yaşasa seçmenin yarısı oyunu AKP’den yana kullandı. Bağımsızlardaysa kentli-kırsal ayrımı yok denecek kadar az. Araştırmada seçmenlere hane gelirlerinin ne kadar olduğu 300 TL’den başlayan dilimler halinde soruldu. Seçmenlerin gelirlerini düşük söyleme eğilimleri dikkate alınarak, cevaplar TL üzerinden değil dilim olarak gruplandırıldı.



Aylık Hane Geliri



1. dilim 2.dilim 3.dilim 4. dilim 5. dilim



en yoksul orta gelir gr. en zengin



AKP 11,5 50,5 28,0 9,0 1,0

CHP 4,4 33,7 35,6 21,1 5,2

MHP 7,2 42,3 36,0 12,1 2,4

DP-DYP 12,6 41,7 33,8 10,6 1,3

GP 10,7 47,9 28,9 12,4 0,0

BAĞ. 21,6 43,2 24,7 10,5 0,0

DİĞER 6,9 41,4 31,0 16,1 4,6

KARAR. 11,8 41,2 32,1 13,2 1,6

HB-OY K 11,5 45,0 29,6 10,8 3,1

Toplam 10,3 44,4 30,9 12,3 2,1


Avrupa’da oy patlaması yapan tek iktidar partisi AKP oldu


ABD’de muhafazakarlara yakınlığıyla tanınan National Review dergisi AKP’nin yüzde 47’lik seçim zaferiyle ilgili “ABD gibi başkanlık sisteminin olduğu bir ülkede bu, yüzde 60’la seçilmek gibi

bir şeydir” yorumunu yaptı.

Bazı ülkelerde iktidar partilerinin

seçimde aldıkları oy oranları şöyle:

Almanya Yüzde 40.8

İngiltere Yüzde 35.3

Fransa Yüzde 39.5

Yunanistan Yüzde 45.4

İspanya Yüzde 43.4

Portekiz Yüzde 45

İtalya Yüzde 31

Rusya Yüzde 38

Norveç Yüzde 32.7


AKP’de seçmen koalisyonu oluştu

Prof. Dr. Naci Bostancı (Gazi Üniversitesi Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Öğretim üyesi )

* AKP yüzde 46.7 oy oranına ulaşmayı nasıl başardı?

Çok temelde ekonomik ortama ilişkin bir istikrar algısı söz konusu. Vatandaş her şeyin yolunda olduğu kanaatine sahip. İstikrar algısına karşı, CHP ve MHP’nin ifadesi bunun gerçek bir istikrar olmadığı, bu şekilde devam etmeyeceği şeklinde bir üsluba dayandı. Seçmen hepsini yan yana koyduğunda, istikrarın devam edeceğini söyleyen AKP’yi daha makul buldu.

* Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin de katkısı oldu mu?

Elbette Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşananlar AKP’nin oylarını desteklemiştir. Seçim sonuçları merkez sağdaki oyları AKP’ye getirdi. Halk cumhurbaşkanı adayının merkez sağdar bir figür olduğuna inandı. Dolayısıyla cumhurbaşkanı seçimine izin vermeyen partileri bir bakıma cezalandırdı.

* AKP’nin seçmen kitlesini hangi kesimler oluşturuyor?

AKP’de seçmen koalisyonu oluştu diyebiliriz. AKP’nin kendi vitrinine aldığı isimler, merkez sağdan merkez sola kadar geniş çevreleri kucaklıyor. AKP’nin tabanında hem yoksullar hem zenginler var. Hem şehirli hem köylü var.


Borçlanan aileler istikrar istedi
Mustafa Sönmez(Araştırmaca-ekonomist)

Seçim başarısının altında yatan ekonomik nedenler neler?

AKP, 2001 kriziyle perişan edilen bir konjonktür sonrası iktidara geldi. AKP, ezberi bozarak seçim öncesi IMF ile didişme iddiasını bir kenara bırakıp, partneri oldu, verilen hedefleri uyguladı. Bu anlamda IMF’nin desteğini aldı. ABD’den de destek gördü. AB’den uzak durmadı. İhracat, ucuz kurla yapılan ithal girdilerle yapılırken, ithalatın oranı giderek arttı. Cari açık büyüdükçe büyüdü. Bu durum iç üretimi, girdi üreticisini ve istihdamı kötü etkilemekle beraber, şişmiş ihracat rakamlarının propagandası öne çıkarıldı. Yine fiyatları dizginlemekte bütçe sürekli bir “disiplin” içinde tutulurken, sosyal devlet harcamaları azaltıldı, kamu yatırımcı olmaktan çıkarıldı, dolaylı vergiler yüzde 70’e kadar çıkarıldı. Bunlar, enflasyonu dizginleyip, kamunun net borç yükünü azaltmaya yararken, toplumun refahında yarattığı negatif etkiler, ‘her şey enflasyonu tek rakama indirmek için’ argümanıyla karşılandı. Uğranılan refah kayıpları, AKP belediyelerince uygulanan kömür-erzak ianeleriyle telafi edilmeye çalışıldı. Böylece yoksullaştırılan kitleler bu yardımlarla AKP’ye minnettar bırakıldı. Tüketici kredisi ve kredi kartı harcamaları ile her aile belli bir borç yükü altına girerken, borcu ödeyemez duruma düşmemek için ekonomide istikrar, ailelerin de beklentisi haline geldi.

Haberin Devamı