Gazete Vatan Logo

AKP’nin şaraba yaklaşımı ekonomik değil ideolojik

“Dedemin Doluca’yı kurduğu 1926’larda durum daha iyiymiş” diyor Sibel Kutman ve devam ediyor: “AKP’nin şarap sektörüne yapmadığı kalmadı. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir vergi ödüyoruz. AKP’nin şaraba yaklaşımı ekonomik değil ideolojik”

“Dedemin Doluca’yı kurduğu 1926’larda durum daha iyiymiş” diyor Sibel Kutman ve devam ediyor: “AKP’nin şarap sektörüne yapmadığı kalmadı. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir vergi ödüyoruz. AKP’nin şaraba yaklaşımı ekonomik değil ideolojik”.

Kutman, vergi artışını neden ideolojik olarak yorumladıklarını ise şöyle açıklıyor: “Şubat 2005’ten beri vergi yüzde 118.7 arttı. Sektörün yüzde 70’i kayıtdışına kaydı. Şimdi eskisinden daha az vergi alıyorlar. Tavır ideolojik olmasa vergi artışı geri alınırdı

Doluca firması yılda 12 milyon şişe şarap üretimiyle Kavaklıdere’den sonra ikinci büyük şarap firması. 9 yıllık iş deneyimini geride bırakan Doluca’nın Pazarlama Direktörü Sibel Kutman, şarap kültürüyle büyümüş genç bir kadın, ABD’de eğitimini alıp Doluca’nın yönetimine girdiğinde 23 yaşındaydı.

Onun şarapla hikayesi çok küçük yaşlardan başlıyor. Dedesi Nihat Kutman, Mürefte’nin tepelerinde Doluca’nın temelini attığında yıl 1926’ydı. 1940’lı yıllardan bu yana Doluca markasıyla pazarlanan şarapların ikinci kuşak temsilcisi ise Sibel Kutman’ın babası Ahmet Kutman.

Enoloji ve vitikültür dalında yurtdışında eğitim alan Ahmet Kutman, 1969’dan itibaren Doluca’yı yönetti. Şimdilerde ise Doluca’nın yönetimi Ahmet Kutman’ın çocukları Ali ve Sibel Kutman’a emanet.

Tutkusu modern danstı
Amerika’da eğitim alan Sibel Kutman’ın tutkusu danstı. Wesleyan Üniversitesi’nde modern dans ve pazarlama eğitimi alan Sibel Kutman profesyonel bir dansçı aynı zamanda. Modern dansta kariyer yapma yolunda bir dönem emin adımlarla yürüyen Kutman, Sarafin’in tanıtımının yapıldığı dönemde Türkiye’ye dönünce şarapçılıktan kopamayacağını anladı ve o günden bu yana Doluca’nın pazarlama koordinatörlüğünü üstlendi.

Hemen hemen 10 yıldır markalarının tanıtımı ve pazarlamasıyla meşgul olan Sibel Kutman, Pazarın Patronu’nun en genç kadın patronlarından biri oldu. Kutman açık sözlü, söylediklerini kıvırtmadan anlatan, kadınsı kaprislerden çok uzak bir iş kadını izlenimi verdi bana. Yeni kuşak kadın patronlar arasında “prenses” rolünü üstlenmeyen tavrı hoştu.

* Amerika’dan Türkiye’ye döndüğünüzde ilk işiniz ne oldu?
O dönemde Sarafin üzerine büyük yatırımlar yapılmıştı. Sarafin’in tanıtımını üstlendim. Zevk aldığım bir çalışma oldu.

* Dansı bırakmaya o zaman mı karar verdiniz?
Aslında geriye dönmek üzere gelmiştim. Fakat o dönemde işi gerçekten sevdim. Dansta da kariyer belli bir yaşa kadar yapılabiliyor. Bunları da düşündüm.

Anlayanlar için üretmek...

* Dedeniz şarapçılıkla ilgili yatırımları yaptığında Cumhuriyet’in ilk yıllarıydı. Şarapçılığa daha çok azınlıklar ilgi gösteriyordu. Babanızın döneminde ise Türkiye kabuk değiştirmeye başladı. Ve sizin döneminiz. Koşullar ve rekabet ortamı çok farklı. Sizce en büyük farklar neler?
Çok fark var. Dedemin dönemi, “Türkiye’ye elektrik geldi, Türkiye’de şişe de yapılıyor” dönemi. Şarabın tüketicisi farklı. Üretim kapasiteleri çok düşük. 1970’lere kadar da hızlı bir değişim yok. O döneme kadar Doluca’nın da 3 markası var. Babamla birlikte işler değişmeye başlıyor. Türkiye de değişiyor. Şu anda Doluca’nın 35 markası var. Yeni markaların en yoğun çıktığı dönem babamın dönemi. 14 bin ton üretim yapıyoruz. Farklardan biri de şu: Eskiden “Ben bunu ürettim, buyrun alın” dönemiydi, şimdi ise “Tüketici ne talep ediyor, biz onu en iyi şekilde üretelim, talebini ilk anlayan ve onu en iyi şekilde hayata geçiren olalım” dönemi.

* Türkiye’de şarap kültürü de zaman içinde oluştu...
Hayat zorlaşmış olsa da anlayanlar için üretmek daha iyi. Sizin farklılığınızı anlayanlara ihtiyacınız var.

Demek ki kaos istiyorlar

* Müslüman bir ülkede şarap üreticisi olmak... Dedenizin döneminde bu işlere girmek mi zordu, şimdi sürdürmek mi?
Dedemlerin dönemi daha iyiymiş diye düşünüyorum. Aydın kesim, alkolle problemi olmayan bir kesim var o zamanlarda da. Şu dönemde özellikle de AKP iktidarı tarafından sektörümüze yapılmayan kalmadı. Son 2 yıldır yapılanlar ortada.

* Vergi yükü...
Bu son yapılan dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir vergi düzenlemesi. Ve yasal çalışan firmaları küçülmeye götüren bir durum yaratıyor. Kayıtdışının oranı yüzde 70’lere çıktı. Kayıt içinde çalışan firmalar kayba uğrarken, kayıtdışı büyüdü.

* Hükümet sizce neden böyle bir vergi yükü getirdi?
Hükümetin bunu yapmasındaki neden dedikleri gibi ideolojik değil ekonomik olsaydı çoktan geri çark ederlerdi çünkü eskiden aldıklarından daha az vergi alıyorlar, sektör kayıtdışına kaydı. Kayıtdışının da üzerine gitmiyorlar. Denetleme mekanizmaları zayıf, caydırıcılık yok. Demek ki kaos istiyorlar. Dedikleri gibi tavırları ideolojik değilse, neden üzerine gitmesinler. Çok tatsız 2 sene geçiriyoruz.

3 şişeden 2’si kayıtdışı

* Satışlar düştü mü?
2006’da üretim yüzde 5 düştü. Türkiye’de şu anda 3 şişe şaraptan 2’si kayıtdışı.

* Avrupa’da 4-5 euroya şarap alıyorsunuz... Bunu bilen tüketici de Türkiye’deki fiyatlar karşısında şaşkın...
Çünkü fiyatın çoğu vergi. ÖTV miktarı 2005 Şubat ayından beri birada yüzde 49.6, şarapta yüzde 118.7 artırıldı. İnanılır gibi de değil. Vergi yükü fabrika satış fiyatının minimum yüzde 68’i. Bu, dünyanın hiçbir yerinde böyle değil. Burada dediğim gibi ekonomik bir hesap yok, tamamen ideolojik. Samimi olunsa kayıtdışı engellenirdi, önlem alınırdı, bandrol getirilirdi. Vergi yükü bu işi legal yapanların önünü kesmek için getirilmiş görünüyor.

* Yurtdışına şarap satabiliyor musunuz?
Üretimimizin yüzde 20’sini satıyoruz. 1970’lerde Almanya’ya ihracatla başlamışız. Ama son iki yıldaki durum hiç de yüreklendirici değil. Atılım yapma konusunda temkinli davranmamızı gerektiriyor. Büyümeden yapamazsınız ama önümüzü gördüğümüzü kimse söyleyemez.

Sarabı ilk kez 5 yaşında tattım

* Şarapla ilgili ilk anılarınız kaç yaşlarınıza rastlıyor? İlk şarabınızı ne zaman tattınız?
5-6 yaşlarında aile “Tadına bak” demeye başlamıştı. Hatırlıyorum bir yudum alırdım. Sonra ortaokul dönemimde aile şarap eğitimi vermeye başladı. Şarabı sevdim, bu kültürü almış olmaktan memnunum. ABD’de pazarlama ve işletme okudum. Modern dans eğitimi alırken, ailede hemen hemen herkes gibi New York ve California’da şarapçılık kurslarına katıldım. Şarapçılık aile geleneğidir. Bu geleneği ben de sürdürdüm.

Yurtdışında birine ‘Türk şarabı’ denilince suratı ekşiyor

* Tatil köyleri ve otellerde iyi şarap bulmak çok zor. 5 yıldızlı otellerde bile sorun var. Siz şarap satabiliyor musunuz otellerde?
Hayır. Çeşme’den Antalya’ya kadar uzanan şeritte çok büyük sorun var. Türkiye’ye gelen turistler Türk şarabı tadamıyor. Önlerine Türk şarabı diye konulan şarapların neredeyse tümü kayıtdışı. Türkiye’nin tanıtımı deniliyor, biz zaten yıllardır bu konuda büyük eksikleri olan bir ülkeyiz. Yurtdışında birisine “Türk şarabı” dediğiniz anda suratı ekşiyor çünkü önlerine korkunç şeyler konuluyor. Bir ülkenin tanıtımı markalarıyla yapılır. Özellikle şarap milliyetçi bir içkidir. Bizim iyi kalitede şaraplarımız var ama bunları şu anda tanıtmaktan çok uzağız. Ülkemize gelenler, maliyetler nedeniyle markalı şaraplardan kaçan otelcilerin önlerine koydukları şarapları bir kez tadıp bir daha tatmıyorlar. Tüm bunların altında yatan neden de ödenilen vergi, çünkü markalı şarap turistik tesisler için pahalı geliyor.

Kırmızı şarap soğutulur mu?

* Kırmızı mı beyaz mı? Uzmanlar kırmızı diyor...
Bir şişe beyaza karşı 3 şişe kırmızı satılıyor. Acilen beslenme uzmanlarının beyaz şarabın da yararlı olduğuna dair bir açıklama yapması lazım! Trend kırmızı şarap.

* Kırmızı şarabı soğutup içenler var, tadı nasıl etkilenir?
Kırmızı şarap maksimum 18 derecede tüketilmeli. 12 derece altında da kapanır şarap. Kırmızı şaraba buz atmayın ama buzdolabında biraz soğutabilirsiniz. Sıcaklık şarabın ömrünü etkiler. 10 yıllık şarap sıcakta 2 yılda ölebilir.

Aile MİRASI olmasa BU İŞE girmezdim
“Bu iş bana aileden miras kalmamış olsa, şarapçılık yapmazdım. Bunun iki nedeni var. Biri şarapçılık aile işi değilse bunu yapmak gerçekten de güç. Uzun yıllara dayanan emek gerekiyor. Yarın sabah kalkayım da şarapçılık sektörüne gireyim diye bir durum söz konusu olamaz. Bir bağın bağ olması için yıllar gerekiyor. Her şeyi hesaplayıp kurduğunuz bağdan farklı etkenler nedeniyle iyi şarap da elde edemeyebilirsiniz. Aile işi olunca akan bir bilgi de var, bunlar avantaj. İkinci nedenim de şu, bu vergi oranlarına bakınca bu işe girmeyi gözüm yemezdi. Bu inanılmaz bir yük, motive edici bir yanı yok.”

EN ZOR GÜNÜM

Vergi yükünün geldiği gün...
İş yaşamında en zor günler personelle ilgili kararlar almak durumunda kaldığınızda yaşanıyor. Çünkü herkesin ailesi var, herkes geçimini düşünüyor. Bunlar zor kararlar. Benim iş yaşamımda en zor günüm 1 Şubat 2005’te yaşandı. Vergi yükünün geldiği gün. Üstelik olup biteni gazetelerden öğrendik. Bir sabah yataktan kalktık ve haberi okuduk. İnsan ister istemez, “Burası nasıl bir ülke?” diye düşünüyor.

Haberin Devamı