Çocuklarımızın perişan hali

Son günlerde gazetelere yansıyan bıçaklama, yaralama ve kavga gibi olaylara karışan çocuklarımızın fotoğraflarını görünce irkildim, üzüldüm, sıkıldım...

Haberin Devamı

Son günlerde gazetelere yansıyan bıçaklama, yaralama ve kavga gibi olaylara karışan çocuklarımızın fotoğraflarını görünce irkildim, üzüldüm, sıkıldım... Mesleğim icabı her gün en az on beş gazete okuyorum. Birinde olmasa, diğerinde bu çocuklarımızın boy boy fotoğrafları yayınlanıyor. Hepsi de okullu. Bu nasıl iştir dedim ve yardımcıma, "Bana bir-iki haftalık gazeteleri getir bakayım" diyerek hepsini masamın üstüne dizdim. Gördüğüm ve okuduğum olayların sayısı on beşi geçiyordu. İşte birkaç örnek:

* 16 yaşındaki liseliyi kin ve nefretle doldurup, rahip Santoro'yu öldürmeye gönderdiler...

* Üniversiteyi bitirdi, hırsız olup soydu...

* Okulda kız kızı bıçakladı...

* Derste beş öğrenci hastanelik oldu...

* Arkadaşını bıçaklayan kız öğrenci: "Evet, sustalı bıçak taşıyorum..."

* Durdurun bu şiddeti. Daha ne bekliyorsunuz?...

* Okullarda tırmanan şiddete karşı ne zaman önlem alınacak?

* Kendisine yan bakan sınıf arkadaşını bıçakladı...

Tabanca bile taşıyorlar
Bu arada olaylardan çok etkilendiği anlaşılan gazetemiz yazarı Zülfü Livaneli'nin Meclis'e verdiği Şiddet Araştırma Önergesi de gözüme takıldı. Livaneli, "Şiddet davranışlarının özelliklerinin bu davranışların ne sıklıkla ortaya çıktığı, yaş ve eğitim durumu, sosyal statü gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda nasıl bir dağılım gösterdiğinin, gençleri şiddete yönelten başlıca faktörlerin neler olduğunun belirlenip kamuoyuna açıklanması gerekir" diyordu. Önergesinde gençlerin okul, ev, spor müsabakaları ve eğlence yerleri gibi günlük yaşamdaki pek çok alanda şiddete itildiğini söyleyen Livaneli, "Yoksa şiddet sıradanlaşıyor mu?" diye soruyordu.

Evet, durum böyle. Hiç de arzu etmediğimiz bir şeyler oluyor. Daha çocuk yaştaki gençlerimiz bıçak taşıyor, tabanca taşıyor, sopalarla birbirlerine giriyor, dolduruşlara geliyor ve karşımıza birer suç makinesi gibi dikiliyor. Peki, "Bu nereden çıktı?" diyeceksiniz. Tabii bu haberleri her okuyuşumuzda, "Allah Allah, neler oluyor?" deyip duruyoruz. Zaman zaman da üzülüp, aile sohbetlerinde bu konuyu tartışıyoruz.

Gençliğin daha filiz halinde olduğu dönemde önlerine kötü örnekler konulursa, işin olacağı budur. Onlar için ne yapıyoruz ki? İyi yetişmeleri için nasıl gayret gösteriyoruz? Birey olarak ya da devlet olarak, nasıl teşviklerde bulunuyoruz? Her akşam ama her akşam televizyonlarımızda kötü örneklerle dolu dizileri seyretmelerini teşvik etmiyor muyuz?

Gençler yozlaşıyor mu?
İlköğretime, liseye giden çocuklarımız her akşam analarıyla, babalarıyla televizyon karşısına oturup, bir sürü kötü örneği seyretmiyorlar mı? Bal gibi seyrediyorlar. Çünkü ana babalar da bazı dizilere haddinden fazla kapılmış durumdalar. Bu yayınlarda aile mefhumu, ahlak ve fazilet içeren konular bulunmuyor. Vurdular, kırdılar, küfürler, ağıza alınmayacak şakalar, adi espriler almış başını gidiyor. Hele bazı yarışma programları var ki, normal bir vatandaş seyrederken dahi yüzü kızarır.

İşte bizim gençlerimiz maalesef bu dar çerçeve içinde aileleriyle birlikte bu programları seyrede seyrede yozlaşıyorlar ve kendilerini o dizilerdeki kahramanlara benzetme ihtiyacını duyuyorlar. Tabii bütün gençlerimizi, çocuklarımızı kastetmiyorum ama içlerinde kanundışılığa meyilli olanlar okullarında, yollarda bunu çarçabuk dışa vurabiliyorlar.

Haydi bakalım, söyleyin bana şimdi kabahat kimde? Bu gençlerimizi yanlış yola iten faktörlerin başında bu televizyon dizileri bulunmuyor mu? Bu adi, seviyesiz, ne olduğu belirsiz pislikleri seyrettirmek yok mu? Neymiş, para kazanacaklarmış... Lanet olsun böyle paraya... Ama kim anlar, kim dinler ki? Bazılarının Allah'ı paradır. Ona taparlar...

DİĞER YENİ YAZILAR