Gazete Vatan Logo

Acun'un kutusu boşmuş!

“Banka hesabımda bir liram varsa eğer, Allah beni şuradan şuraya götürmesin!”

“Var mısın Yok musun?” ve “Survivor”ın yapımcısı ve sunucusu Acun Ilıcalı şimdi de “Dancing With The Stars”ı Türkiye’ye getiriyor. Ilıcalı: “O kadar büyük iş üretiyorum ki o oranda ileriye dönük alacağım oluyor. Kazanacağım parayı iki yıl sonra alıyorum, o parayı da yeni projeye gömüyorum. Böyle olunca da nakitim kalmıyor. Şu anda kanaldan ciddi miktarda alacağım var“

Acun Ilıcalı’nın toplantı kıyafeti gömlek ve jean’den oluşuyor.

Acunmedya’nın Levent’teki villasının otoparkında lüks arabalar sıraya dizilmiş. Acun Ilıcalı “görüntüyü bozmuyor”, üzerinde kareli gömlek ve jean’le kırmızı Ferrari’sinden iniyor. Bu, onun toplantı kıyafeti. “Acun Firarda formasını” giymek için ise sabırsızlanıyor. Yardımcısından Ferrari’nin ön koltuğunda bulunan bermudasını ve parmak arası terliğini getirmesini istiyor. “Forma” tamam, röportaja başlayabiliriz artık. Önceki gün sabah saat 5.00’te tamamladığı “Var mısın Yok musun?” çekiminin ardından uykusuz kalmış. Yorgunluktan öldüğünü söylüyor. Söyleşinin son yarım saatinde tablo şu: Ben sorularımı soruyorum, o cevaplıyor, iş arkadaşı Ilıcalı’nın boynuna ve omuzlarına masaj yapıyor!

Burnunuzun iyi koku aldığı konusunda şüphe yok. Daha önce başarısız olmuş formatları birinci sıraya taşıyorsunuz. Size iyi reyting getirecek yarışmacıları nasıl belirliyorsunuz?

Tecrübe kazanarak ilerliyorum. İlk “Survivor”daki casting’de yüzde 60 hata yaptım, ikincisinde 40, şimdikinde yüzde 10. Devamlı reality şov çekmekten artık ekip de antrenmanlı. Seçimi şöyle yapıyoruz. Ben yarışmacıyla karşılaşana kadar yarışmacı adayı bizim şirketteki dört kişiden geçer. Sonra benim karşıma çıkar. Baktığımız şeyler şunlar. Bir: İnsanların yarışmayı kazanmasını isteyeceği bir tip olmalı. İki: Duygu ve düşüncelerini güzel bir şekilde ifade etmeli. Üç: Bize iyi elektrik vermeli. Sempatik gelmeli.

Defalarca transfer teklifi aldığınızı biliyoruz. Show TV’den ayrılmama nedeniniz ile ilgili iki efsane var: İlki paranızı alamadığınız için mecburen kaldığınız. İkincisi kanalın genel müdürü Saner Ayar’la olan gönül bağınız. Hangisi doğru?

İstemediğim hiçbir şeyi yapmam, istemediğim yerde durmam. Show TV’nin bana uğurlu geldiğini düşünüyorum. Mesleğe burada başladım, buralara kadar geldim. Saner Ayar’la bir projeyi konuşmam 1,5 dakika sürer. Şu an belki bana 1,5 dakikada güvenmesi normal ama yıllar önce “Fear Factory” için yaptığımız görüşme de 3,5 dakika sürmüştü. Saner Ayar dört yıldır beni kanalda forvette oynatıyor. Hiçbir isteğime şu ana kadar karşı çıkmadı sağ olsun. Ben ailenin bir parçası olmuşum. Oradaki yöneticilerden biriyle tatile çıkıyorum, bir diğeriyle motosiklet muhabbeti yapıyorum.

“Maddi sıkıntı da çekiyorum”

Paranızı alabiliyor musunuz peki?

Paramı geç alıyorum. Maddi sıkıntı da çekiyorum. Zor günler de yaşıyorum bazen.

İnanmam!

Bankada bir liram varsa Allah beni şuradan şuraya götürmesin. İspat edene servetimi vermeye hazırım.

Nakitiniz yoktur da evler, dükkanlar vardır...

Yazlığım ve İstanbul’da evim var. Dükkanlar falan yok. Geçen yılın vergi şampiyonuyum, bu yıl da olacağım. Ama o kadar büyük iş üretiyorum ki o oranda ileriye dönük alacağım oluyor. Kazanacağım parayı iki yıl sonra alıyorum, o parayı da yeni projeye gömüyorum. Böyle olunca da nakitim kalmıyor. Şu anda kanaldan ciddi miktarda alacağım var. Ben paramı Show Bank’a yatırdım, iki yıl sonra alacağımı biliyorum. Hayatımı sürdürecek kadar parayı veriyorlar zaten. İyi arabalara biniyorum, iyi yerlerde yemek yiyorum.

Siz bir şekilde paranızı alıyorsunuz. Yarışmacılara ödüllerin çok geç verildiği eleştirilerine ne cevap vereceksiniz?

Yarışmacı üzerinde “Paranı bir yıl içinde alacaksın” yazan sözleşmeyi imzalayarak programa çıkıyor. Bazı yarışmacılar bir ay içinde alıyor, bazıları aylar sonra. Zor durumda olanlara bir gün içinde para çıkarmalarını sağladığım da oluyor. Bizimki gibi başarılı işleri yıpratmaya çalışıyorlar. Bu da bana garip gelmiyor, gülüp geçiyorum artık.

“Survivor”, “Var mısın Yok musun?” ve şimdi de “Dancing with The Stars” gibi tutmayan projeleri neden yeniden çekiyorsunuz? “Ben yaptım bakın oldu” demek için mi?

“Survivor” bir kere batmıştı, “Var mısın Yok musun?” iki kere. “Dancing with The Stars” üç yıl önce Show TV’de yayınlanıp tutmamıştı. Bizim için uğur gibi bir şey herhalde bu. Batanları çıkarıyoruz. Şaka bir yana, ben burada tutup tutmadığına bakmıyorum uygulayacağım programın. Dünyadaki formatları takip edip beğendiğime konsantre oluyorum.

“Çocuklarımı babalarının hayat formatına alıştırmaya çalışıyorum”

Bazı insanlarda şeytan tüyü vardır ya siz de onlardansınız bence. Seyirci sizi seviyor. Siz başarınızı neye bağlıyorsunuz?

Televizyon seyircisi son 10 yılda değişti. Bundan 10 yıl önce kaliteden yoksun programlar reytinglerde üst sıralardaydı. Ben “Acun Firarda” ile genç seyirciyi yakaladım. Onlar da benim yurtdışından getirttiğim programları takip etmeye başladı. Mesela “Yeteneksizsiniz”i üniversitelere gidip çektik. Tek stüdyoda çekim yapsak ekonomik olacaktı ama gençleri hedef aldık. Genç nesli yakaladık, üzerine işimizi zevk alarak yapınca da tuttu. Ekipçe doğru projeyi seçiyoruz ve doğru uyguluyoruz.

İki programınız yayında, birini yayına hazırlıyorsunuz. Tüm bu yoğun tempoda çocuklarınızı ihmal ettiğinizi düşünüp pişmanlık duyuyor musunuz?

Benim babam müteahhitti. Evden çıkar, 10 gün sonra gelirdi. Ben böyle büyüdüm. Benim çocuklarım da babalarını az görerek büyüyor. Kızlarımın en küçüğü Yasemin konuşmayı yeni öğrendi. “Baba beni özledin mi?” diye soruyor. Ortanca Leyla benim için çok özel bir yerde. Banu annem ve babamla kaza geçirip hayatta kalan kızım, ilk göz ağrım. Prensesim. Arkadaş gibiyiz. Rap ve futbol muhabbeti yaparız. Çocuklarımı çok az görüyorum. Fragman şeklinde. Dünüm şöyle geçti mesela. Akşama kadar işteydim. Gece halı sahada maç yaptım, 01.30’da bitti. 2.30’da “Var mısın Yok musun?” çekimi başladı. 5’e kadar sürdü. 3 saat uyudum, bir toplantıya yetiştim. Uzayınca geç kaldım ve sana rezil oldum. Bu süratla giderken onlara yeterince ilgi göstermemin imkanı yok. Sadece onları babalarının hayat formatına alıştırmaya çalışıyorum. “Baba zaten haftada iki gün görülür evde” diye düşünüyorlar. “Acun Firarda”yı çekerken haftalarca göremiyorlardı,
bu iyi hali durumun.

“Amerikalı rap’çiler gibi evde jakuzili partiler mi vereyim?”

Pahalı arabalarımın olması normal. Nerede harcayayım parayı? Kumarda mı? Amerikalı rap’çiler gibi evde jakuzili partiler mi düzenleyeyim? Ferrari 458’im var. Bir de Bentley Super Sport. İki tane de motosikletim. Arabayı hava atmak için almıyorum. Saatlerce otomobil dergisi okuyabilirim. Meraklıyım otomobillere ve motorlara. Hız yapmayı da severim.


“Playstation maçlarımızın en iyi oyuncusu Emre Belözoğlu, en kötüsü ise Okan Buruk”

“Var mısın Yok musun?” çekimleri nedeniyle Playstation maçlarımız da sarktı, sabah 4’te başlıyor. 7’de paydos yapıyoruz. Benim ezeli rakim Emre Belözoğlu. Son maçı ben aldıysam çıldırıyor, kazanana kadar oynuyor. Emre maçı almadan evden dönmez. Arda Turan’la da kapışırız maçta. İyi oynar. Ancak Okan Buruk’un Playstation’da başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim.

“200 gömleğim, 70 de spor ayakkabım var”

Yılda en fazla beş kez takım elbise giyerim. Takım elbise giydiğimde onlarca kiloluk zırh taşıyor gibi oluyorum. Çocukluktan beri şort, terlik ve tişörtle geziyorum. “Acun Firarda”da 200 bölüm boyunca şort ve terlik giydim. “Survivor”da bermuda giyiyorum. “Var mısın Yok musun?”da jean, gömlek ve spor ayakkabı. Çekimlerde kendi gardırobumu kullanıyorum. 200 gömleğim, 70 de spor ayakkabım var. Abercrombie ve Ed Hardy’i severim. Amerika’da yıllar önce Abercrombie’ye girdiğimde 12 çeşit parmakarası terlik vardı. Markanın kataloglarındaki mankenler sanki aynı benim tarzımda giyinmişlerdi. Bunları gördükten sonra “İşte mağazamı buldum” dedim.

“Uçağa biniş anonsu yapılırken Sebat’ta döner yiyor oluyorum”

Yemeğini sevdiğim yerlere abone olurum. Sadık müşteriyimdir. Dönercim Şirinevler’deki Sebat’tır. 15 günde bir atlayıp arabaya gideriz. Ya da havaalanına gitmeden uğrarım. Uçağa biniş anonsu yapılırken ben Sebat’ta döner yiyor olurum.
“Abi anos ediliyor, yetiş” diye ararlar. Kavacık’ta Bayramoğlu dönercisini de severim. Popüler mekan olarak Sunset favorim. Sahibi de arkadaşım. Nusret’in steakhouse’u da çok çok iyidir.

“Şu ana kadar yaptığım projeler arasında en zevk aldığım program ‘Survivor”

“Survivor” neredeyse hiç kan kaybetmeden diğer rakip programlarla çarpışıyor reytinglerde. Reytingini düşürmemek için gidecek ve kalacak isimlere dışarıdan müdahalede bulunuyor musunuz?

Hayır. Ben müdahale etseydim finale dokuz hafta kala Hakan adadan gitmezdi. Halk onun finale kalmasını istiyordu çünkü. Ben yarışmacılara “Hakan’ı yollamayın” desem yollamazlardı. Halk bizim prodüksiyonlara güveniyor, programda prodüksiyonun yarışmacıların gidişine müdahale etmeyeceğini biliyor. Biz ancak yarışmacılarla diyalog kurmadan formatı canlı tutmak adına yeni kurallar getirebiliriz. Düello da bu kurallardan biriydi. Bu kural kendi kahramanını yarattı. Merve düellolardan hep galip çıktı.

Tuvaletlerini nereye yapıyor yarışmacılar?

Tuvalet yok. Çayıra çimene yapıyorlar, yaprakla falan da siliyorlardır herhalde. Kızların sağlık çantasında sadece ped ve jilet var. Bu “Survivor”daki arkadaşlarımız diğer “Survivor” yarışmalarıyla kıyaslandığında gerçekten hayatta kalma tecrübesi yaşadı. Verdiğimiz erzak öncekilerin yarısıydı.

Geçen sezonki “Var mısın Yok musun?”da yarışmacılar bir aile gibiydi. Birlikte ağlayıp birlikte gülüyorlardı. Siz kalktınız onları bir adaya götürdünüz, birbirlerine düşman ettiniz. “Türkiye’ye dönünce seninle görüşmeyeceğim. Sen nasıl biriymişssinz bu adada gördüm” lafları gırla. “Var mısın Yok musun?” ekibi verdiği birlik beraberlik mesajını “Survivor”la yıkmadı mı?

Sen de bugün iş arkadaşlarınla “Var mısın Yok musun?”a katılsan hepsi seni destekler, birlikte “Survivor”da adaya düşseniz arıza çıkar. Yemek az. Ödülü bir kişi alacak. Çıkarlar aynı olduğunda insanlar iyi geçinir, çıkarlar çakıştığında kavga yaşanır. Dünya iyisi sandıklarının kuyruğuna bastığında gerçek yüzünü görürsün. Ada doğru analiz yapabilmek için doğru şartları oluşturdu: Güç koşullar ve rekabet. “Survivor” şu ana kadar yaptığım projeler arasında en zevk aldığım program oldu. “Var mısın Yok musun?”un en doğal yarışmacılarını adaya götürünce ortaya muazzam bir televizyon projesi çıktı. “Survivor”ı iki kez montajda seyrediyorum. Üzerine bir de yayın günü izliyorum.

Yeni yarışmanız “Dancing With The Stars”a hangi ünlüler katılacak?

Güneri Cıvaoğlu, Azra Akın, Eda Taşpınar, Burcu Esmersoy, Ayşe Özyılmazel, Hadise. İsimlerde belki değişiklikler olabilir. Jüriyi ben, Hıncal Uluç, Ayşe Arman ve Tan Sağtürk oluşturacak. Yarışmanın para ödülüyle işitme engelliler okulu yaptıracağım. İşitme engelli miniklere okul öncesi eğitim vereceğiz. (milliyet)

Haberin Devamı