Gazete Vatan Logo

Acılar anlamlandırılınca acı olmaktan çıkar...

Serap Ankara’da yaşamaktadır. 1999 yılında ailesiyle birlikte, bir yakınının düğünü nedeniyle Gölcük’e giderler.

Acılar anlamlandırılınca acı olmaktan çıkar...

Serap Ankara’da yaşamaktadır. 1999 yılında ailesiyle birlikte, bir yakınının düğünü nedeniyle Gölcük’e giderler. Aslında eşi pek gitmekten yana değildir. Ama o ısrar eder. Deprem gecesi göçük altında kalırlar. Eşi ve kendisi aynı odadadır, kızlarıysa yan odada. O gece eşi vefat eder. Kendisi 3 saat sonra ağır yaralı olarak kurtarılır, parmakları kesilir. Kızlarının, annesinin, yeğenlerinin öldüğünü öğrendiğinde hissettiği derin acı nedeniyle psikiyatrik yardım almaya başlar. Aynı zamanda manevi bir arayış içine girer, yaşadıklarını anlamaya ve anlamlandırmaya ihtiyaç duyar.

Serap’ın acı öyküsü

Serapla bir konferans sırasında karşılaşıldı. Soruları oldukça fazlaydı. Eşinin ve çocuklarının nereye gittiğini merak ediyordu. Onları düğüne gitmeye zorladığı için kendisini sürekli suçluyordu. Ağlama krizleri vardı. Evine giremiyordu.

Çocuklarının eşyalarına dokunamıyordu. Eşinin aile fertleri, “Oğlumuz sen istediğin için Gölcük’e gitti. Onun ölümünden sorumlusun” diyorlardı. Bu durum Serap’ın kendisini suçlamasını pekiştiriyordu.

Haberin Devamı

Allah ağır yük yüklemez!

Görüşmelerde önce içindeki gücün farkına varması ve yaşadıklarını kabullenmesi için, “Allah kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez” anlamındaki ayetler söylendi. Ölümün sadece ayrılık olduğu, İslam inancına göre, yakınlarımızla diğer alemde görüşebileceğimiz anlayışı paylaşıldı. O bu acısıyla baş edip, güzel işler yaparsa onlarla bir araya geldiğinde bu başarılarını paylaşabileceği söylendi. “Bir araya geldiğinizde onlara ne yaptığını anlatmak istersin” diyerek yaşama tekrar bağlanması için telkinler verildi. Yapmak istediği işler konusunda cesaretlendirildi, yardım edildi. Bir defasında Serap telefonla aradı. Artık dayanamadığını çocuklarını çok özlediğini yaşamak istemediğini söyledi. Ona, şöyle bir bakış açısı sunuldu: Bu dünyada acılarımızla baş edip, kendimizi güzelliklere açtığımızda ve normal akışı ile öbür âleme geçtiğimizde daha iyi seviyelerde buluruz kendimizi. Dünyada yaşadığımız ve yaşattığımız bütün güzel işler için kendimizi huzurlu hissederiz. Mevlana ölüm gününü sevgiliye kavuşma günü şeb-i arus olarak isimlendirmektedir. O da hayatında, zorlu dönemler yaşamıştır. “Hamdım, piştim ve yandım” ifadesiyle yaşadıklarını bir öğrenme ve olgunlaşma süreci olarak anlamlandırmıştır.”

Haberin Devamı

Serap hayatla barıştı...

Serap şu anda hayatla barışık. Türk Sanat müziği korosunda çalışmalara katılıyor. Hep gerçekleştirmek istediği bu yeteneği üzerinde çalışıyor. Resim ve çini kurslarına gidiyor. Serap geldiği noktada kendini şöyle ifade ediyor: “Kabullenmeyi öğrendim. Yaşadığımız olayların tesadüf olmadığını anladım. Yaradanım benim bununla baş edebileceğimi bildiği ve içimdeki gücü çıkarmam için beni bu dünyada bıraktı. Hayatta zorlu olaylarla karşılaşanlara şunları söylüyorum: Ne kadar erken kabul edersen o kadar acılarla kolay baş edebiliyorsun. Şu anda şükrediyorum. Ödülleri de yaşıyorum”.

“İnsanı Anlamaya Yönelik Bir Yaklaşım: Pastoral Psikoloji” başlıklı makaleden alınmıştır.