Gazete Vatan Logo

500 kişiye değil milyonlara ulaşacağız

Bu yıl Devlet Opera ve Balesi ilkleri yaşatacak. Ahmet Ümit’in romanı operaya uyarlanırken 9 oyunu ilk defa seyretme şansımız olacak. Temsiller abonelik sistemiyle yurt dışında canlı olarak izlenebilecek.İstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan’la konuştuk.

500 kişiye değil milyonlara ulaşacağız

Yeni sezonda ilk defa izleyeceğimiz temsiller var mı?

Birkaç sezondur İstanbul ve diğer bölgelerimizde oynanmamış temsilleri sahneledik. Bu sezon bir dünya prömiyerimiz var, hem de bir Türk operası. Ahmet Ümit’in “Ninnatta’nın Bileziği” romanı operaya uyarlandı. Hitit döneminde geçen bir aşkı ele alıyor. Aynı zamanda bir barış hikayesi. Yaşadığımız kavgaların, düşmanlıkların ortasında bir zeytin dalı uzatıyoruz.

Bunun dışında İstanbul’da Giuseppe Verdi’nin son başyapıtı, tek komik denemesi Falstaff sahnede olacak. Ayrıca Leyla Gencer’in ölümünün 10’uncu yıl dönümü nedeniyle mayıs ayında senfoni orkestrasıyla Verdi’nin Requem’ini seslendireceğiz. Ben de solist olacağım orada.

Bale gösterisi olarak Don Kişot’u ilk defa izleyeceğiz. Ayrıca Zorlu PSM’yle beraber işbirliğimiz olacak.

En kalabalık kadrolu oyun hangisi?

Faust. Koro ve orkestramızın tamamı orada. Toplamda 200 kişi yer alıyor.

Yurt dışında sahnelenen opera ve baleleri (Royal Opera House gösterimleri gibi) ülkemizde canlı olarak izleyebiliyoruz. Devlet Opera ve Balesi’nin de özel projeleri olacak mı bu konuda?

Haberin Devamı

Şu anda bu çalışmayı yürütüyoruz. Biz de dünyada birkaç kurumun yaptığı bir işi yapacağız ve temsillerimizi yurt dışında canlı yayınlayacağız. İnternet üzerinden üyelik sistemi olacak. Temsili bir defaya mahsus olmak üzere seyrediyorsunuz. İzleyici bileti alıp operaya gelmiş gibi olacak. Koltuk kapasitemiz 500 kişiyse temsillerimiz milyonlara ulaşacak. Bu sezon ilklerin yılı olacak diyebiliriz.

İzleyici kitlesini nasıl buluyorsunuz? Genel algı, orta yaş üstündekilerin oyunlara rağbet ettiği gençlerin ise ilgi göstermediği şeklinde.
AKM (Atatürk Kültür Merkezi) döneminde kış mevsiminde dahi dışarıya taşan, sabırla kuyrukta bekleyen insanların görüntüleri aklımdan gitmiyor. O dönemler 1300-1500 kişilik salonlar tıklım tıklımdı. Şimdiyse 15 milyonluk bir kentte, “Süreyya Operası’nı dolduruyoruz” demek çok da gurur verici değil. Zaten mevcut kapasite az. Temsil biletleri 1 ay öncesinde tükeniyor. Ben gençlerle ilgili o algıya katılmıyorum. Avrupa’da yaş ortalaması çok yüksek. 15-20 sene sonra kim seyredecek telaşı içerisindeler. Bizim öyle bir derdimiz yok. Blue jean’li, küpeli gençler gelip temsilleri seyrediyor.
Jazz’a yönelik “elit müzik” anlayışından özellikle opera da nasibini alıyor sanki?
Meselenin yaşla değil kültürel birikimle ilgisi var. Edebiyatla, sinemayla, sanat galerileriyle ilgilenen bir genç düşünün. Bu profildeki birinin operadan zevk almaması mümkün değil. Opera bütün sanatların birleşimidir çünkü. “Türkiye’de opera sevilmiyor” algısı yanlış. İnsanların şikayeti “Sözlerden bir şey anlamıyoruz” şeklinde. Halbuki hikaye ve söylenen şeyden ziyade sende bıraktığı etki önemli.
Mevcut sistem kesinlikle değişmeli
AKM sonrası Opera ve Bale’nin beli büküldü sanki... Gelecek adına umudunuz var mı?
Belimiz kırıldı evet. Maalesef Avrupa yakasındaki izleyici bizi unuttu. AKM komplike bir yapıydı. Otoparkın altında atölyemiz, depomuz vardı. Dışarıdan bir şeyler taşımak zorunda kalmıyorduk. Şimdi dekorlar, 40 kilometre uzaklıktaki bir atölyede yapılıyor. Temsil bitiyor 100 kilometre ötedeki depoya taşınıyor birçok şey. Bir hesap yaptım, akşam 20:00’da temsilimiz var mesela. Bir ayda binlerce kilometre yapılıyor o oyunun sahnelenmesi için.
Sanatçılarımız dünyaya açılabiliyorlar mı? Onlara tavsiyeleriniz neler olur?
Orkestra enstrümancıları için konuşursam sazına hakim olmak, olanakları sonuna kadar kullanmak yetmiyor. O saza bir ruh vermek gerekiyor. Önemli olan özgün olabilmek. Operada iş biraz daha zor. Aynı zamanda bir karşı duruş, insan sesine karşı temkinli olma durumu var. Örnek vermek gerekirse bir sporcunun 6 metre engelini atlamaya çalışması gibi opera sanatçısı da hep bunu aşmaya çalışıyor. Bale ise maalesef 32-35 yaşa kadar yapılabiliyor ve müthiş bir fedakarlık istiyor.
Devlet yeni bir yapılanma çalışmasında. Mevcut sistem kesinlikle değişmeli. Rekabetsiz hiçbir şey olmuyor. Memur zihniyetiyle yönetilmez bu sistem. Yaklaşık 5 yıldır kadro açılmıyor. Genç sanatçıların içerisindeki sanat aşkının sömürüsüne dayanıyor biraz maalesef sistem. Bu çocuklar üzerine para vermeye bile razı sahnede yer almak için. Ama benim umudum var. Yeni bir sayfa açılacaktır.

Haberin Devamı