Gazete Vatan Logo

35 yaşında yaptıracağınız mamografi hem hayatınızı hem kadınlığınızı kurtarır!

Bu zahmete katlanmazsanız ne mi olur? Eğer bir gün elinize bir kitle gelirse, yüzde 50 yenik başlamış olursunuz kanserle mücadeleye... Bu yüzde 50, hayatın yüzde 50’si olabilir

Kanser olduğunuzda, büyük oranda müsebbibi sizsinizdir. Ya üst üste sigara yakmış, ya bol bol yüksek kalorili yiyeceklerle kendinize ziyafet çekmiş ya da gerçekten çok ‘hızlı’ yaşamışsınızdır. Yani son tahlilde “Ben ettim ben buldum” deyip, kadere yüklenmekten vazgeçme lüksüne sahipsinizdir. Ancak bu illetin bir tek istinası vardır, o da meme kanseridir. Hiçbir tıp otoritesi, net bir sebep sayamaz size... Yani işin açıkçası, her zaman biraz kaderdir müsebbib. Tabii ki alkol, yağlı yiyecekler, fazla kilolar etkendir, ama asıl neden bunların hiçbiri olmayabilir.

Doktorların tek hemfikir olduğu konu, anne olmayanlarda ya da 30’undan sonra çocuk sahibi olanlarda bu hastalığın çok daha sık görüldüğü, ama bundan şu sonucu da çıkarmamak lazım, beş çocuğu olan bir kadında da meme kanseri görülebilir. Ama anne olmamak, yani hiç bebek emzirmemek ayırt edici bir faktör, bu kesin. Bir de erken adet görüp, geç menopoza girenlerde meme kanseri olma riski daha yüksek. Buradaki mesele ise bünyenin fazla hormon üretmesi, yani çok östrojen ve progesteron salgılayan fazla bünyelerde daha sık görülüyor bu kanser. Bunun dışında meme kanserinin olasılığını artıran bir faktör daha var, o da yaş... Kanser zaten bir yaşlılık hastalığı ve 50’sinden sonra meme kanseri de kadınları daha sık yokluyor. Tabii ki genleri unutmamak lazım. Her 100 meme kanserinden 15’i ırsi...

ZAHMETİ SIFIR
Bu üç etken dışında, söylenebilecek bir şey daha varsa, o da yine tüm kanserler için söylenecek bir şey, geç teşhis... Zira meme kanseri deyip geçmeyin, dünyada en çok rastlanan üçüncü kanser tipi... Özellikle geç teşhis durumlarında ciddi ölüm tehdidi de var.

Çözüm hiç de zor değil... Yaşınız 35’e mi geldi, mutlaka bir mamagrofi çektirin. Zahmeti sıfır, acısı çok kolay katlanılır cinsten... Temiz mi çıktınız, bir daha menopoza kadar kapısından geçmeyebilirsiniz mamagrofi merkezinin. Kendi kendinizin doktoru olabiliyorsunuz çünkü, her adet devesinden sonra bir kez elle kontrol yeterli. Kitle yoksa, sorun da yok!

Bu zahmete katlanmazsanız ne mi olur? Eğer bir gün elinize bir kitle gelirse, yüzde 50 yenik başlamış olursunuz kanserle mücadeleye... Bu yüzde 50, hayatın yüzde 50’si olabilir. Bir de eğer cerrahi müdahaleyemaruz kalırsanız, ruhunuzun da yüzde 50’si! Herkes biliyor ki, göğsü alınan bir kadın, artık kendini bir kadın gibi hissetmiyor. Acısını, sadece onlar bilir!

11 kadından biri meme kanseri
* Herhalde bir kadın için en önemli hastalık meme kanseridir...
Tabii... Burada önemli olan meme kanserine yakalanmış bile olsa hastayı göğsü yerinde, kolu şişmemiş tedavi edebilmek. Bunun için de erken tanı şart.

* Yani bir kitle ele gelmeden önce...
Evet.

* Bunun için kaç yaşından itibaren mamografi çektirmeliyiz?
40 yaşına girmiş bir kadının ister menopoza girmiş olsun ister girmemiş olsun, bir tane mamografi çektirmiş olması lazım. Aslında 35 yaşında çektirmeli. Hiçbir sorunu yoksa bir daha menopoza girene kadar mamografi çektirmesine gerek yok. Bir de doktor muayenesi... Ayrıca kendiniz de öğreneceksiniz. Ayda bir banyoda memenizi kontrol edeceksiniz.

* Hangi dönemde peki?
Bu çok önemli. Adet bittikten sonra. Adet bitecek birkaç gün sonra... Sırt üstü yatıp yapabilirsiniz ya da aynanın karşısına geçip kolunuzu kaldırıp muayene edebilirsiniz.

* Elimize ne gelirse sorundur?
Ele birşey geliyorsa odur. İşte neden adetten sonra baktırıyoruz? Çünkü meme adet döneminde zaten şiştir. Ama adetten sonra ele sertlik geliyorsa bu kist de olabilir, tümör de... Bakmak lazım. Çünkü meme kanseri erken dönemde teşhis edilirse hayat kurtarır. Bu yüzden bizim için önemli olan ele herhangi bir sertlik, kitle gelmeden kanseri yakalamaktır. Ele geldiyse yarı yola gelmiştir kanser. Yine erken olabilir ama genelde böyledir... O zaman en kötü ihtimalle yüzde 50 yaşama şansı vardır...

n*Onun dışında şekil bozukluğu olursa tehlikeli deniyor...
Bunlar ileri hastalıklardır. Bir meme akıntı, çekinti yapıyorsa o zaten ileri derecedir.

KANSER YAŞLILIK
* Çoğu kadın elle kontrol yapmıyor herhalde ki, iki arkadaşımın da memeleri alındı. İkisinde de tümörü fark eden eşleri oldu...
Maalesef. Bizim doktor olarak hedefimiz şu. Bu hastalık kadınların en önemli kanseridir. Tüm kanserlerin yüzde 20-25’ini teşkil eder. Sokağa çıkalım; 11 tane kadın çevirelim. Biri meme kanseridir. Bu Amerika’da 8 kadından biri meme kanseridir.

* Daha fazla yani...
Evet. Bu sigara akciğer kanseri ilişkisi gibi değil. Mesela Amerika’da sigarayla mücadeleden sonra akciğer kanseri oranı düştü. Ama meme kanseri hiçbir zaman azalmaz. Çünkü öyle ‘Sigara az içeyim de bu illete yakalanmayayım’ gibi bir nedeni yoktur. Bu yüzden de erken tanı çok önemli. Erken tanıyla meme kanserine yakalanmış kadınları kurtaracağız. Meme kanserinde memenin tamemen alınması iyi bir yöntemdir. Ama insanı memesiz bırakır. Amaç kadın memesiyle yaşasın, koltuk altı alınmadan, kolu da şişmeden yaşasın. Çünkü meme kanseri olup da memesi alınan kadınların çoğunun sosyal, seksüel bütün hayatları bitmiştir. Biz kadınları sağlıklı bir şekilde hayatlarına bir bütün olarak geri vermek istiyoruz. Ama hasta bize geç gelirse tabii ki yapacak birşey yok.

* Geçten kasıt nedir hocam?
‘Benim buramda bir kitle var. Ben onu bir senedir biliyorum. Daha büyüdü, korktum geldim’ derseniz... Artık kanser meme başını tutmuştur. Yayılmıştır...

* Bir arkadaşımda ağrılı bir kitle vardı... Doktor hiç endişelenme birşey olmaz dedi...
Ağrı iyi bir belirtidir. Şu ihtimal vardır. Adet dönemlerinde şişip ağrı yapıyordur meme. Kanserde genelde ağrı olmaz. Ama hiç olmayacak demek değildir bu. Her ağrıyan da iyi huylu değildir. Mutlaka kadının doktora gitmesi lazımdır. Ama bir kadın benim hep ağrım oluyor diyorsa kanserden korkmasın, bir doktora gitsin.

Kimler risk altında?
Herkes risk altında ama
* Hiç doğum yapmamış ya da 30 yaşından sonra doğum yapmış olmak. Emzirmemiş olmak. (Örneğin ilk kez 35 yaşında gebe kalan bir kişinin meme kanserine yakalanma riski 20 yaşında gebe kalanlara göre 2 kat fazla)

* Üretkenlik dönemi uzun olanlar. Yani erken adet görüp geç menopoza girenler...

* En önemli risk faktorü yaş. Yaş artıkça meme kanserine yakalanma riski de artıyor.

* Aile öyküsü önemli. Anne, kızkardeş gibi birinci derece akrabalarında meme kanseri olanların meme kanserine yakalanma riskleri daha yüksek. Ama 100 meme kanserinden ancak 15’i ırsi.

* Önceden meme kanseri olanlarda yeni bir meme kanseri gelişme riski hiç olmayanlara göre daha yüksek... Bağırsak, yumurtalık ve rahim kanseri olan hastalarda da meme kanseri gelişme riski daha fazla.

* Uzun dönem, yani bir yıldan fazla hormon (östrojen ve progesteron birlikte) tedavisi almış olmak. Menopozdaki bir kadın çok gerekiyorsa hormon kullanabilir. Ama 6 ay, 1 yıldan fazla ukllanmamalı. Süreyi uzatmak lazım.

* Fazla miktarda alkol ve sigara kullanmak riski artırıyor.

7 günde Einstein gibi olmanın yolları
HANGİMİZ bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program
Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.

Kaynak: The Guardian-Men’s Health

Sezaryende ölüm riski 3 kat yüksek
Son yıllarda ülkemizde de moda olan sezaryenin, sanıldığının aksine normal doğumdan çok daha riskli olduğuna yönelik ardı ardına araştırmalar yayınlanıyor. ABD’de yapılan bir araştırmada da, sezaryenle doğan çocukların ilk 28 gün içinde ölme riski, normal doğumla dünyaya gelen bebeklere oranla 3 kat yüksek çıktı. Atlanta’daki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından yürütülen araştırmada, ABD’de 1998 ila 2001 yılları arasında gerçekleşmiş 5.7 milyon sağlıklı doğum ve 12 bin bebek ölümü vakası incelendi. Aynı zamanda, doğumdan sonraki ilk 28 gün içinde meydana gelen bebek ölümlerine de bakıldı. Elde edilen sonuçlar, sezaryen operasyonlarının ardından gerçekleşen bebek ölümü oranının binde 1.7 olduğunu gösterirken, normal (vajinal) doğumlarda ise bu oranın binde 0.62 olduğu görüldü.

SOLUNUM ZORLUĞU
Sezaryendeki bebek ölümlerinin genel sebebinin, bu doğumların acil ünitesinde ve sorunlu olarak gerçekleşmesi olduğu düşünülüyordu. Ancak ABD’deki araştırmayı yürüten uzmanlar, bebeklerde ölüm riskini bu kadar artıran nedeni şöyle açıklıyor: Normal doğum sırasında annenin ıkınmasıyla bebeğin üzerine binen basınç, akciğerlerindeki sıvıyı dışarı atmasını sağlıyor. Bu da ciğer fonksiyonlarını sağlamlaştırıyor. Fakat sezaryenle doğumda bu sıvı ciğerlerde kalıyor. Bu yüzden de bebekte 28 gün boyunca, çoğu ölümle sonuçlanan solunum zorlukları yaşanıyor.

Geçen hafta Fransa’da yapılan bir araştırmada da sezaryenle doğum sırasında annenin kan pıhtılaşması, enfeksiyon ve anestezinin etkileri gibi nedenlerle hayatını kaybetme riskinin, normal doğum yapan annelere oranla 3.6 kat yüksek olduğu ortaya çıkmıştı. Araştırma, Paris’teki Tenon Hastanesi uzmanlarınca yürütülmüştü. Uzmanlar bu son iki araştırmaya da dikkat çekerek anne adaylarını, hiçbir tıbbi zorunluluk yokken, normal doğum yerine sezaryeni tercih etmemeleri yönünde uyarıyor. Kaynak: İngiliz The Times gazetesi

Haberin Devamı