Gazete Vatan Logo

"Yemin töreni çözüme indirilmiş en büyük darbeydi. Kim yönlendirdi, hâla çözemedik"

Yasal Kürt siyasetinin ilk partisi olan HEP'in eski Genel Başkanı Feridun Yazar, bu geleneğin neden başarılı olmadığı yolunda çarpıcı açıklamalarda bulundu

* HEP olayı nasıl başladı?
PKK hareketi, devletin demokratik yolları tıkaması nedeniyle geniş kitleler tarafından onay ve ilgi görmeye başladı. PKK eylemleri, 12 Eylül darbesinin önemli nedenleri arasında gösterildi. Ama 12 Eylülcüler uygulamalarıyla, insanların Apo'nun yanına dağlara çıkmasına vesile oldu. Kötü muameleler, işkenceler ve Diyarbakır Cezaevi'nde olup bitenler biliniyor. Apo'yu ve PKK'yı böyle güçlendirdiler. SHP'nin kuruluşuyla birlikte silahlı mücadelenin dışında kalan Kürt aydın ve politikacıları burada yer aldık. Epey de başarılı olduk. Yedi milletvekilinin Paris Kürt Konferansı'na gidişiyle ihraç olayı yaşandı. Tepki olarak istifa edip HEP'i kurduk. Kürtler ağırlıklı olduğu için belki, diğerleri ayrılınca parti tamamen Kürtlerin elinde kaldı. Böyle olunca da çok lokal bir parti haline dönüştü.

* HEP-DEP-HADEP-DEHAP geleneği başarılı olabildi mi?
Ciddi bir gelişme gösterilemedi. Çünkü Kürt partisi olarak kendisini aşamadı. "Türkiye partisiyim" demekle olmuyor. Mesela Çetinkaya mağazasında yangın çıkarılma olayının ardından "PKK da yapsa kınıyor musunuz?" dediler, "PKK da yapsa kınıyorum" dedim. Birçok gazetede manşet oldu. Helikopterle Cudi Dağı'na attılar benim açıklamamı ve bizi dağdakilerle karşı karşıya getirdiler. Bizim demokratik açılımımıza da engel olmaya çalıştılar. Yani kendimizi aşmada devlet ve PKK'dan engeller çıktı. İkisi de istemiyordu.

* Meclis'teki yemin töreni ve bayrak indirme olayı, Kürt olmayan kamuoyu önünde çok olumsuz bir imaj yaratmadı mı?
Bunları yaratanlarla da tartıştığım için söyleyeceklerimi çok rahat söyleyebilirim. Bunları; Kürt sorununun Türkiye halkına anlatılmasının önlenmesi için yapılan en büyük iki hareket, Kürt sorununun demokratik çözümünün engellenmesi için yapılmış en büyük iki darbe olarak görüyorum.

* Bilerek mi?
Onu hâlâ hiçbirimiz çözemedik. Mesela Leyla Zana ile Hatip Dicle'yi buna kim yönlendirdi? Niye oldu? Onlar, kimsenin yönlendirmediğinde ısrarlılar. Bunu sizin aklınıza sokan birileri oldu, durup dururken sen bunu rüyanda mı gördün. Sen gidip sarı kırmızı takacaksın, çıkıp Kürtçe konuşacaksın falan... Böyle şey olmaz. Bu, bir yerlerden yönlendirildi. Kim yönlendirmiş olursa olsun, ister derin devlet, ister PKK, ister dış kaynaklı olsun veya rüyasında görmüş olsun, Kürt sorununun Türkiye'de demokratik yollarla çözülmesinin engellenmesi konusundaki en büyük darbelerden biridir.

* Türkiye'de "demokrasi kahramanı" da olamadılar...
"Onlar hâlâ içerde mi?" diye soranlar var. Çünkü Türkiye kamuoyunda gerekli olan etkiyi yaratamadılar. Türkiye'nin AB'ye giriş sorunu olmasaydı Avrupalılar da unutmuştu, hiç ilgilenmemişti.

* Kuzey Irak'taki gelişmeler buraya nasıl yansıyor?
Irak Kürtlerinin siyasi çıkışları Türkiye'deki Kürtlerin de hoşuna gidiyor, işin doğrusu. Bir yerde resmileşiyorlar, meşrulaşıyorlar, dünyada bir kimliğe sahip oluyorlar. Türkiye'deki Kürt işadamları orada iş yapmak istiyor. Kendilerine kolaylık sağlanacağını da düşünüyorlar. Ama aklı başında, demokratik düşünen, Türkiye'yi tanıyan, bilen, Avrupa'nın politikasını azıcık bilen hiçbir Kürdün orayı cazibe merkezi olarak gördüğüne tanık olmadım. Ama siyasi başarılarını istiyorlar.

* Burada ilginç olan Öcalan, Talabani-Barzani'yi Amerikancı ve İsrailci olarak görüp eleştiriyor ama mesela İsmail Beşikçi bu gelişmeleri olumlu buluyor...
Evet bir farklılaşma var. PKK'nın bu kadar yıldan sonra "demokratik cumhuriyet" demeye başlaması PKK'lı olmayan Kürtlerin hiç hoşuna gitmiyor. Hatta bugüne kadar PKK'ya sempatiyle bakan kesimlerin bile hoşuna gitmediğini söyleyebilirim. Ve bu da Irak'taki Kürt politikasını daha cazip kılıyor, Kürtlere daha çok şey kazandıracağı intibaını uyandırıyor.

* O zaman, "PKK yıllarca çatıştı ama Talabani ve Barzani, diplomasi sayesinde daha ileri noktaya geldi" denebilir mi?
Evet, yani aşağı yukarı öyle. Fakat Türkiye ve Irak Kürtlerinin konumunun farklı olduğunu unutmayalım. Irak'ta Kürtler anayasal olarak tanınmışlardı, Türkiye'deyse yeni yeni kabul edilmeye başlandı. Talabani ve Barzani'yi de çok iyi tanırım. Kişisel olarak ciddi bir şekilde görüşmüşümdür. O kadar görüştük, hiçbir zaman bize, eminim ki başka kişilere de "Şöyle yapın ya da yapmayın" dememişlerdir. Türkiye'deki Kürtlerin kendi doğrultularında hareket etmesini ve Türkiye'ye sıkıntı yaratmalarını istememişlerdir.

* KADEK orada duruyor?
Devlet olumlu adımlar atsın o sorun kendi kendine çözülür. ABD'ye de hiç gerek yoktur. Türkiye kendi gücünün farkında değil. Türkiye, devlet olarak oradaki Kürtlerle ciddi bir dostluk ve işbirliğine girsin, şu veya bu biçimde PKK olayı çözülecektir.

* Devlet, PKK ile görüşebilir mi?
Devletin bu konuda kompleksi var. Halbuki devletler komplekse kapılmamalı. ABD görüşüyor, Almanlar, Fransızlar da görüşüyor, herkes görüşüyor. Yani insaf! Başkaları düşmanınla görüşüyor, onu senin aleyhine besliyor, sen hiçbir şey yapmıyorsun!

Haberin Devamı