Gazete Vatan Logo

‘Yargıya katkıda bulunmadı’

Hrant’ın Arkadaşları isimli grup mahkemenin örgüt yok kararına bir kez daha itiraz etti

Hrant’ın Arkadaşları isimli grup mahkemenin örgüt yok kararına bir kez daha itiraz etti. Dink’in arkadaşları, dava sürecinde özellikle hükümetin yapması gerekenleri ve yapılmayanları sıraladı.

Hrant Dink’in Arkadaşları adlı grup adına açıklama yapan gazeteci Ümit Kıvanç, hükümetin yargılamanın sürdüğü beş yıl boyunca yaşanan eksiklikleri sıraladı. Hükümetin, ‘Biz yargının bizden istediği her şeyi yaptık’ sözlerini eleştiren Kıvanç, “Bunu böyle söylemek çok ama çok ayıptır. Yargı istemese de yapmanız gereken çok şey vardı hiçbirini yapmadınız” dedi.

Kıvanç, “Eğer beş yılın sonunda nihayet adalet için adım atacaksanız, önce, “yargı süreci bitmedi, temyizi var” masallarını terk edin. Bu dava yeniden görülse, beraat edilenler mahkum olsa bile adalet yerini bulmaz. Çünkü suikast için karar ve emir verenlerden, cinayetin yolunu açan devlet görevlilerinden hiçbiri bu davada sanık değil. Adalet Bakanı, bunu bilmeden mi temyize umut bağlamamızı istiyor?” dedi. Kıvanç, şunları söyledi:

MİT: Devletin en önemli istihbarat teşkilatından bugüne kadar Dink cinayetiyle ilgili tek satır bilgi çıkmadı. Mahkeme istediğinde de “elimizde bilgi yok” cevabı verdiler. Ciddi bir hükümet, böyle bir teşkilatın yöneticilerinin canına okurdu herhalde; nasıl bilginiz olmaz, diye. Peki MİT’te bilgi olmaması mümkün mü?

KAYITLARIN SİLİNMESİ: Trabzon Emniyeti, birtakım kişilerin telefonlarını dinlemiş, hatta onları takip etmiş. Mahkeme bu kayıtları istediğinde önce “biz dinlemedik” dediler. Ulaşılabilen kayıtlarda da tahrifat yaptılar. 3 dakikalık telefon görüşmesinin yalnız 1.5 dakikalık kısmını gönderdiler. Niye yalan söylediler? Kayıtları niye sildiler? Mermili mesajı niye gizlemeye çalıştılar?

İstanbul polisi, cinayet sırasında olay yerini en iyi gösteren kamera kayıtlarını daha ilk gün alıp yok etti. Başbakan dese ki: “Bunlar nerede? Hanginiz alıp yok etti? Niye saklıyorsunuz? Saklanacak ne var onlarda?” Bu yargıya müdahale mi olacaktı? Niye sormadı? Hâlâ sorabilir; “Neyi saklamaya çalışıyorsunuz?” diyebilir.

İstanbul polisi, Erhan Tuncel gözaltına alındığında bu MSN kayıtlarına girip bakmıştı. Alıp dosyaya koysa, bunlar davada kullanılabilecekti. Koymamıştı.

TİB’İN DİRENİŞİ: Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın mahkemeyi devamlı oyalaması konusunda hükümetin ne düşündüğü, başka bir merak konumuz. Diyelim Başbakan, “Çabuk verin ne istiyorlarsa!” dese, bu kayıtlar üç yıl bekletilebilir miydi? Bu “yargıya müdahale” mi olurdu yoksa yargıya katkı mı?

GÜLER ÖDÜLLENDİRİLDİ: Avukatların ısrarlı talepleriyle mahkeme valilikten o iki MİT görevlisinin adını sorduğunda İstanbul Valisi Muammer Güler, “Söylemem” diye cevap verdi. Ve, inanması zor ama, mahkeme bunu “Soruya cevap verilmiştir, tekrar sorulmasına gerek yok” diye karşıladı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Hrant’ın öldürüleceğine dair ihbarın gizlenmesi ve cinayet ertesindeki delil karartma ve evrak sahteciliği rezaletlerinden elbette sorumlu.

GEL BAKALIM RAMAZAN: Dink cinayetinin öncesinde ve sonrasında Trabzon emniyetinde ve Trabzon Jandarması’nda kusurlu oldukları öne sürülen bazı isimler tek tek sıralanırken, hiçbiri hakkında soruşturma açılmadığı, devlet memuru olan bu kişilerin hükümet tarafından kollandığı öne sürüldü. Ramazan Akyürek’in, Erhan Tuncel bir bombalama eylemi suçlusuyken kurtarılıp polis muhbiri yapıldığında Trabzon Emniyet Müdürü olduğu belirtilirken, “Emniyet İstihbarat’ın mahkemeye vermediği her bilgiden, Erhan Tuncel’i kollamaya yönelik bütün işlemlerden sorumludur. Sorgulanmadı, yargılanmadı. İki üç yıl boyunca adı en çok anılan adamdı. Başbakan acaba bir gün çağırıp, ’Gel bakalım Ramazan Bey, neler diyor bunlar, sen bana aslını anlat’ dedi mi? Dese, Ramazan Bey ne anlatacaktı acaba?” denildi.

83. MADDE: Olayda ismi geçen kişilerin bazılarının görevi ihmal suçundan yargılanıp hiç ceza almadıklarının belirtildiği açıklamada, “Oysa Dink suikastında sözkonusu olan, tam da Ceza Yasası’nın 83. maddesinde belirtilen suçtur. Yani, ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’ denen şey. Bu maddede tarif edilen eylemler tam da cinayet ihbarını gizleme, potansiyel kurbanı bilerek korumama ve bu olayda gördüğümüz başka her şeye tıpatıp uygundur. Ve buradan alınacak ceza 10 yıldan az değildir, 25 yıla kadar uzanabilir” denildi.

Haberin Devamı