Gazete Vatan Logo

'Sivas'ın külleri soğumuyor!'

“Ben de bu ülkenin bir vatandaşıyım. Ne yapmış olabilirim bu ülkeye ki beni bu kadar cezalandırıyor..."

“Ben de bu ülkenin bir vatandaşıyım. Ne yapmış olabilirim bu ülkeye ki beni bu kadar cezalandırıyor ve tekrar tekrar acımadan cezalandırıyor?” Sivas Katliamı'nda babası Metin Altıok’u kaybeden Zeynep Altıok Akatlı ile zamanaşımına uğraması gündeme gelen dava sürecini konuştuk.

Zeynep Altıok Akatlı, insanlığını kaybetmeyen herkesin canını yakan Sivas Katliamında babası Metin Altıok’u kaybetti. Akatlı ile, hem kaybettiği babası Metin Altıok’u, hem de yaklaşık 20 yıldır süren skandallarla dolu dava sürecinin zamanaşımına uğrama ihtimalini konuştuk.

soL: Türkiye’nin yakın tarihinin en büyük vahşetlerinden biri olan Sivas Katliamı davasının zaman aşımına bugün itibariyle sadece 5 gün kaldı. Öncelikle baştan sona türlü hukuk skandallarını beraberinde getiren davanın geldiği bu aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zeynep Altıok Akatlı: Dediğiniz gibi Sivas Katliamı yakın tarihin en büyük, en vahşi katliamlarından birisi olarak tarihin kara sayfalardan birinde yerini aldı. Yine daha yakın bir tarihte yaşanan Uludere Katliamında da en az bu katliam kadar büyük bir vahşete tanık olduk. Bu katliamı yaşayanlar bizim yaşadıklarımızın benzerini çok yakın bir şekilde yaşamış oldular.

Uludere’yi hatırlatmamın amacı kısaca şunu söylemek içindi: Gün gelecek, Uludere’de yaşanan vahşet de zaman aşımına uğrayacak.

Bunlar olmasın diye, aynı acılar tekrarlanmasın diye mücadele ediyoruz. İnsanlık suçu olarak tarif bulan hiçbir katliam zamanaşımından faydalanmamalıdır. Bunun için elimizden geleni yapacağız.

"SÜREÇ İÇİNDE BU İDEOLOJİ BESLENEREK BUGÜNLERE GELDİ"

Sivas’ta televizyonların canlı olarak verdiği görüntüler hala bu ülkede yaşayan herkesin hafızasında tazeliğini koruyor. Devletin, polisin, hükümetin seyirciliği eşliğinde gerçekleşen bu vahşete imza atanlar, AKP’de milletvekilliği ve bakanlık yapmış kişiler tarafından mahkemelerde savunuldu, avukatlıkları üstlenildi. Son olarak da “İnsanlık suçlarında zamanaşımı olmasın” önerisi AKP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Bu bağlamda, AKP iktidarının Sivas’ta yaşanan vahşetle ilgisini nasıl değerlendirmek gerekir?


AKP’de 8 milletvekili, geçtiğimiz AKP hükümeti döneminde bakanlık yapan Hayati Yazıcı, dönemin Refah Partisi Milletvekili Şevket Kazan katillerin savunmalarını üstlenmiş ve avukatlık yapmıştı.

Süreç boyunca bu ideoloji beslenerek bugünlere geldi. Bu milletvekillerinin avukatlığına şaşırdık mı derseniz: Hayır şaşırmadık. Toplumsal Bellek Platformu olarak 2 yıl önce Sabahattin Ali’den, Hrant Dink’e kadar her nasılsa hepsi faili meçhul olarak kalmış cinayetlerin aydınlatılması için mecliste kimi görüşmeler yaptık.

Son zamanlarda çok da moda olduğu üzere kendi toplantılarında dilenen özürlere karşı somut adımlar beklediğimizi bildirmiştik. İstediğimiz çok netti. İnsanlık suçlarında zamanaşımının uygulanmamasını istemiştik. Herkesin büyük tepkiler gösterdiği yasaları yarım saat içinde yasalaştıran hükümet, 2 yıl boyunca 17 kez meclise sunulan önergeyi reddetti. En son olarak sizin de bahsettiğiniz, Sezgin Tanrıkulu’nun önerisi, gündeme dahi alınmadan reddedildi.

Zamanaşımı kararı Sivas davasının en küçük noktalarından biri olarak kalıyor geride kalan süreçte. Bu davanın gerçek suçlularından kaç tanesi bu güne kadar mahkemeye çıkarıldı ki…

"MESELE DEVLETİN BECERİKSİZLİĞİ DEĞİL"

Katliamın örgütleyicilerinden, İhsan Çakmak’ın, sözde kırmızı bültenle aranırken askerlik yaptığı, evlendiği, ehliyet aldığı sizin katıldığınız bir programın ardından gündeme geldi. Katliamın bir diğer ismi Cafer Erçakmak ise, katliamın yaşadığı yerde Sivas’ta yaşamış ve orada ölerek toprağa verilmişti. Yani aranan isimler bu ülkede herkesin içinde elini kolunu sallayarak yaşadı ve bu ülkeyi yönetenler bunu seyretti. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?


Açıkçası devletin beceriksiz olduğunu düşünmüyorum. Hiçbir devlet bu kadar beceriksiz değildir. Bugün Adalet Bakanı bir açıklama yaptı ve “sanki bütün mahkûmlar zamanaşımından yararlanacak gibi bir hava var. Oysa sadece 5 kişi hakkında zamanaşımı kararı verilebilecek” dedi.

Bu cümleleri kuran maalesef ki bir Adalet Bakanı. Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanı herhalde bu kadar, cahilce bir laf etmemiştir, bu denli insanlık dışı sözler söylememiştir diye umuyorsunuz ama boş bir hayal olarak kalıyor bu düşündükleriniz.

Bu insanlar akşamları yatıyor ve kendi kendileriyle baş başa kalıyorlar. Hiç mi utanmazlar, hiç mi merhamet yoktur bu insanlarda inanın çok merak ediyorum.

Katillerin sonuna kadar yargılanması gerektiğini bir Adalet Bakanı bilmiyorsa ne yapacağız biz. Alıp başımızı gidelim mi ülkeden. Hayır, bunu yapmayacağız. Burası bizim ülkemiz.

"SİZ DİNDAR, KİNDAR NESİL YETİŞTİRİRSENİZ TABİİ ÇOCUKLAR KATİL OLURLAR"

Adalet Bakanı’nın söyledikleri gerçekten tarihte yerini alacaktır diye düşünüyoruz. Ben size bir başka Bakanın söyledikleri üzerine bir soru sormak istiyorum. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Adıyaman’da Alevi vatandaşların evlerinin işaretlenmesi üzerine “bunu yapanlar çocuklar” dedi. Böylesine tehlikeli bir şeyi bu denli önemsizleştirici bir karşılık veren Bakanın sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz?


Tabii çocuktur. Siz dindar ve kindar bir nesil yetiştirir ve kendi dininden olmayan herkese nefretle doldurursanız onlar da katil olurlar.

Adıyaman’daki olayı da büyük ihtimalle bir çocuk yapmıştır. O çocuklar Ogün Samastlardır, o çocuklar "hepiniz Ermeni piçisiniz" diyenlerdir, o çocuklar kapı işaretleyenlerdir, o çocuklar dindar ve kindar gençliktir.

Bizim ülkemizde taş atan çocuklara tecavüz ediliyor. Aynı yönetim sistemi bir de kindar gençlik yetiştiriyor. Bu çok ama çok karanlık bir tablo…

20 yıl önce bir başka ülkede gerçekleşen katliamın mitinginde ağzından köpükler saçarak “Ermeni piçleri” diyen bir kitle önünde ırkçı bir konuşma yapan İçişleri Bakanı, bizzat kendi ülkesinde 20 yıl önce gerçekleşmiş katliamın zamanaşımından kapatılmasına karşı tek kelime etmiyor. Ortada olan tablo budur. Burada elbette Hocalı’da yaşananları önemsizleştirmek istemediğimi söylemek isterim ama böyle bir mitingde kendi ülkenin Ermenilerine piç denmesine sessiz kalınmasını sonuna kadar eleştirmek gerektiğini düşünüyorum.

İnsan kalabilen herkesin canını acıtan bir vahşet yaşandı Sivas’ta. Binlerce gerici, 33 aydını ve iki otel çalışanını, herkesin gözü önünde yaktı. Katliamda bu ülkenin önemli aydınlarından babanız Metin Altıok’u da hayatını kaybetti. Sormak istediğim soru şu, yaklaşık 20 yıldır, Sivas katliamı davası denildiğinde hep olumsuzluklar gündeme geldi. Babasını bu katliamda kaybetmiş bir çocuk bu yılları nasıl geçirdi, neler yaşadı?

Burada geriye dönüp şu soruyu sormak istiyorum: “Bende bu ülkenin bir vatandaşıyım. Ne yapmış olabilirim ki bu ülkeye ki beni bu kadar cezalandırıyor ve tekrar tekrar cezalandırıyor?”

Biz dedektif değiliz, kendi başımıza bir cinayeti nasıl aydınlatalım? Burada devlet açıkça katilleri bulmuyor. Bu durumda oturup katillerin bulunmasını bekleyemiyorsunuz.

Sizi sevmeyen bir ülke var ortada ama siz onu seviyorsunuz ve onun için bir şeyler yapmak istiyorsunuz ama tekrar tekrar tökezletilip düşürülüyorsunuz. Aynı üzüntüleri tekrar tekrar yaşıyorsunuz.

O küller hiçbir zaman soğumuyor ve soğumayacaktır. Bu kadar kronik adaletsizlik insana iyi gelmiyor…

"BİZ MÜCADELE EDİYORUZ, EDECEĞİZ, ALNIMIZ AK OLACAK"

13 Mart’ta belki de Sivas Katliamının failleri hakkında açılan dava düşürülerek hukuki süreç sonlandırılacak. Bu noktada karar alıcılara ne söylemek istersiniz?


Vicdanı yüreği olan insanlar dur demek için elinden geleni yaptı. Sanatçılar Girişimi yanımızda olduğunu duyurdu, Yazarlar Birliği destek çağrısı yaptı, birçok kurum aydın destek çağrısı yaptı. Biz elimizden geleni yaptık. 13 Mart’tan sonra da mücadele edeceğiz ve alnımız ak olacak. Yasa tasarısı önerisini reddeden, zamanaşımı kararı alanların alnı kara olacaktır.

Son olarak babanız Metin Altıok’un birçok şiirini sevdiğinizi biliyoruz ama ben en çok hangi şiirini okumayı sevdiğinizi sormak istiyorum?

Ormanların gümbürtüsünden…

Ali Ufuk Arıkan (soL)

Metin Altıok'un "Ormanların Gümbürtüsünden" şiiri:

Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden,
Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden.

Bir yüzük yaptım belli belirsiz,
Eski bir gramafon sesinden.

Bir yüzük serçe parmağın için,
Bulutsuz bir gecede kayan yıldız izinden.

Bir yüzük yaptım terli bir yüzük,
Avucumdan geçen ince hayat çizgisinden.

Yanmasını bilen bakır bir yüzük,
Evime akım taşıyan elektrik telinden.

Bir yüzük yaptım, bir yüzük ki;
Yıllardır dinmeyen ormanların gümbürtüsünden.

Haberin Devamı