Gazete Vatan Logo

'Şişlenmeyin, lijetlenmeyin!'

Yılmaz Özdil, tutuklu gazeteci Tuncay Özkan’ın kitabından alıntılar yaptığı müthiş bir yazı kaleme aldı...

Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, tutuklu gazeteci Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olanlara Öğütler” isimli kitabından alıntılar yaparak ilginç bir yazı kaleme aldı...

İŞTE O YAZI...

Kurabiye

Tutuklu gazeteci Müyesser Yıldız, milletvekillerine mektup

yazıp “Silivri’de kuş beslemeye izin veriliyor, kedi’ye izin verilmiyor. Bi kedim olsa,
can yoldaşım olurdu” dedi.

*

Anlatayım ben size...
Kedi’yi.

*

“Bakterilerden kurtulmak için, yatağınızı yastığınızı iki günde bir sirkeyle silin. Çöpünüzü biriktirmeyin,
böcek gelir. Çöp poşetinin altına ıslak gazete kâğıdı
koyun, kokuyu alır.”

*

“Çamaşır yıkamak için iki yöntem var, topukmatik ve petmatik... Elinizle çitilerseniz, cılk yaralar açılıyor. Ayaklarınızla girin leğene, tepinir gibi yıkayın. Topukmatik’ten sonra ayaklarınızı iyi durulayın, yoksa egzama oluyor. Çoraplarınızı beş litrelik pet şişeye sokun, deterjan ilave edin, kapağı kapatın, çalkalayın, pırıl pırıl oluyor, petmatik de bu.”

*

“Spor yapın, günde 10 bin adım atın. Havalandırma 13 adım uzunluğunda, 6 adım eninde... Ortalama hızla, iki buçuk saat sürüyor.”

*

“Süzme yoğurdu çok
severim. Atletimin kol kısımlarını düğümlüyorum, torba haline getirip, yoğurdu içine döküyorum, altına leğen koyup, pencereye asıyorum,
iki gün sonra hazır.”

*

“Haftada 10 dakika telefon hakkınız var, süre biter, kelime bitmez, son sözünüz hep ağzınızda yarım kalır. Seni seviyorum’u en önden söyleyin, sonra içinize dert olmasın.”

*

“Okuyun. Bol bol yazın. Yazmak konuşmak gibidir. Karşınızda kimse olmasa bile, kendinize anlatın. Mektup almak iyidir. Üstünü örttüğünüz kendinize, kendi mektuplarınızı gönderin.”

*

“Ortak alanda maç seyrederken, taraftarlık ölçüsünü kaçırmayın,
içersi de dışarsı gibi,
kavga çıkıyor. Şişlenmeyin. Jiletlenmeyin.”

*

“Tıraşınıza özen gösterin. Karşılıksız çek ve banka borcundan tutuklu
berberler, çok başarılı.”

*

“Maarif takvimi bulundurun. Her gece törenle yırtın. Geçen, sizin ömrünüzdür, atlamayın!”

*

“Bayramlara evinizde gibi hazırlanın, şekerinizi çikolatanızı hazır edin,
yan koğuşlara atın.”

*

“Tespih çekin. Sakın sallamayın. Racona ters, hakaret olarak algılanıyor. Sigara içmeseniz bile, bulundurun, para yasak,
değiş tokuşlu alışverişte
para yerine geçiyor.”

*

“Mantar, ishal, kabız, cilt rahatsızlığı, enfeksiyon, depresyon, tansiyon, şeker, böbrek yetmezliği, kalp, dolaşım bozukluğu, diş eti çekilmesi, diş çürümesi, duyma bozukluğu, karaciğer, mide, kas-eklem rahatsızlığı, boyun-bel fıtığı, romatizma ve
neticede kanser... Bu hastalıklar ‘sırasıyla’ sizi bekliyor. Hazırlıklı olun.”

*

“Ben mesela, aniden sararmaya, yaralar dökmeye başladım. Revire kaldırıldım, kimi zehirlendiğimi, kimi siroz olduğumu, kimi portakal’ı fazla kaçırdığımı, kimi psikolojik olduğunu söyledi. Hastaneye sevk edildim, tektik üstüne tetkik, teşhis konulamadı.”

*

“İlaçlarınızı düzenli kullanın. Mutlaka vitamin alın. Aman hastalanmayın. Hastalandınız... Acil alarm butonuna basın, bağırın, gürültü yapın, sedyeyle çıkarılmanız en erken 30 dakika... Siz siz olun, saat 17.20’den sonra sakın kalp krizi filan geçirmeye kalkmayın, anca ölünüzü bulurlar.”

*

“Kalorifer yetersiz. Isıtıcı yasak. Nevresimi battaniyeye tela yapın. Üstüne bi nevresim daha geçirin. Hem battaniyenin tüyünden kurtulursunuz, hem de battaniye yorgan hissi verir.”

*

“Rutubetten korunun. Başucunuzdaki duvarı battaniyeyle kaplayın.
Ekstra battaniyeye izin vermezlerse, seccade alın,
ona izin veriliyor. Çivi yasak. Diş macunuyla duvara yapıştırın. Kuruyunca öyle sağlam tutunur ki, şaşarsınız.”

*

“Toprak yok. Her yer
beton. Duvarları yosun kaplıyor. Temizlemeyin.
Yeşili orda görün.”

*

“Duruşma salonunda fesleğen verdiler. Bayılırım. Ama içeri sokmak yasak. Üç dalını gömlek cebime koydum, ceketimle örttüm, x-ray’den geçti. Elle aramada fark edilmedi. Getirip, pet şişeden vazoya koydum. Gördüler, ses etmediler. Aspirin attım suya... Dayanamadı.”

*

“Tecrübe kazanınca, hücremde sera kurdum! Öğrendim ki, cezaevinin toprağı çay’dır. Çayı al, beş litrelik pet şişeyi yarısından kes, saksı yap, tabanına gazete kâğıdı yerleştir, altına delik aç, çayı saksıya doldur, soğan ek, sarımsak ek, sula... Fesleğen ektim böyle, yaşadı. Seracılık faaliyetime devam ediyorum. Taze soğan yiyorum, sarımsak yiyorum.”

*

“Gübre takviyesi şart... Kuşları, pencere önlerine, havalandırmaya alıştıracaksın, ekmek kırıntısı serpin, gelirler. Onlar cıvıl cıvıl beslenirken, siz onların pisliğini toplayıp çaydan toprağa koyacaksınız. Ama fazla koymayın, fazlası bitkilere zarar veriyor, çürütüyor.”

*

“Örümcekle dost olun. Ağlarını sakın temizlemeyin. Sineği uzak tutar. Benim pencerenin önünde iki tane siyah kabadayı örümceğim var, sivrisineklerin korkulu rüyası... Karıncaya dalaşmayın. Şeftali aldım kantinden, dolaba koymayı unuttum, iki kilo şeftaliyi bi gecede götürdüler. Geceleri baykuş geliyor, iyi oluyor, fareler kaçıyor.
Güve’ye arı’ya dikkat edin.”

*

Tutuklu gazeteci Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olanlara Öğütler” isimli kitabından aktarıyorum bu satırları size... Diyeceksiniz ki, kedi bunun neresinde? Sayfa 131’de...

*

Kafeste kuş beslemek serbest ama, hapiste insan beslemek gibi...
Yüreğim sevmedi o işi...
Kedi varmış eski cezaevlerinde...
Ne güzel olurdu, yanımda olsaydı benim “Kurabiye” de...

Haberin Devamı