Gazete Vatan Logo

'PKK babasını bile vurur'

Eski HADEP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Fidan Kürtlerin en sevdiği isimlerden biriydi. Şiddete, İmralı ve Kandil Dağı'ndan yönetilmeye sert tepki gösteriyordu. 6 Temmuz'da öldürüldü. Ölümü Kürtleri 'Bu cinayeti kınayanlar' ve 'kınayamayanlar' diye ikiye ayırdı. Fidan ailesinin İzmir'deki taziye çadırına giderek, "konuşmaya cesaret eden ve İmralı'yı dinlemeyen Kürtler"le görüştük...

Osman Özbey, Hikmet Fidan'ı 1978'ten beri tanıyor. Birbirlerinin F gölgesi gibilermiş. Fidan'la ölümünden birkaç gün önce Irak'a birlikte geçip dönen, Osman Öcalan'la son konuşmasına tanık olan da Osman Özbey. Zeyneddin Onay ise son 15 yılını birlikte geçirdiği Kürt siyasetçilerinden biri. Her siyasi kararı birlikte almışlar. Ve her ikisi de Fidan'ın cezaevi arkadaşı. Özbey ve Onay şu anda "nadide" insanlar. Çünkü PKK korkusunun şal gibi üzerini örttüğü gerçekleri teyp açıkken konuşmak her babayiğit Kürt'ün harcı değil; ama onlar konuştu. Konuştuklarının bir önemli tarafı da şu: Cesaret edemeyenlerin onlara anlattıklarını da anlattılar.

Hikmet Fidan'ı kim öldürdü?

Onay: Taziye çadırında 7 gündür oturuyorum; buraya gelen toplumun tüm kesimlerinin; siyasetçi, öğrenci, esnaf, köylü, kim varsa... Herkesin ortak kanaati PKK'dır.

Özbey: Benim ki kanaat falan değil, onların yaptığına inanıyorum. Çünkü eğer Hikmet onların dediklerine katılmış olsaydı 6-7 yıldır onların genel başkanı olurdu. O güce sahip olduğu için öldürüldü zaten.

Onay: Bakın ne zaman, nerede yanlış bir eylem yapıldıysa biz parti içinde hep bir karşı duruş gösterdik. Ve bize hep cevaben söylenen şey şuydu: "Bu bir Hikmet Fidan anlayışıdır." Yani "Hikmet Fidan" artık Kürtler arasında bir anlayışın adı olmuştu.

Bu düşünceleri biliniyordu, öyleyse neden 6 Temmuz 2005?

Özbey: Çünkü Hikmet Hocam yeni bir siyasi yapının arayışı içindeydi. Büyük bir kitlesi vardı. Bu yüzden son zamanlarda tehditleri artmıştı. En az 10 kez tehdit aldığına tanık oldum. Telefonu masaya koyuyor, ikimiz dinliyorduk. Arayanlar arasında iki kez Zübeyir Aydar (Eski milletvekili, Kongra-GelBaşkam), bir kez Osman Öcalan (PKK karşıtıydı Evlendi, çocuğu oldu. Ama PWD'ciler dışlayınca bir süre önce yine PKK'ya dönüş yaptı) vardı.

Hangi sözlerle?

Özbey: "Demokratik Toplum Hareketi'ne (DTH: Cezaevinden çıktıktan sonra Zana ve arkadaşları kurdu. DEHAP'ın yerine yeni bir parti olma aşamasında. İmralı'danyönetilmekle eleştiriliyor) geçiş yap. Geçmezsen senin için iyi olmaz" diyorlardı. O da "Ben doğru bulmadığım bir şeyin içinde yer almam" diyordu.

Onay: Kürtler üzerinde etkin siyaset yapanlar, herkesin Fidan'ın fikrine geldiğini gördü. DTH'nin toplantılarını izledim, katılımın niteliği çok düşük. Aydınlar, hümanistler hep mesafeli. İşte bu durum bakışları Hikmet'e çevirdi. Bu yüzden 6 Temmuz.

Fidan gerçekten PWD-K (Kürdistan Demokratik Yurtsever Partisi. Bir yaşında. PKK'ya muhalif. Talabani'den destek aldığı söyleniyor. Kumadan arasında Nizamettin Taş, Halil Ataç, Kani Yılmaz var. Ölümünden sonra Fidan'ı da üyesi ilan etti) üyesi miydi?

Özbey: Bilinen bir şahsiyet olduğu için herkes onu arıyordu. PWD'ciler de arıyor, görüşlerim soruyordu. Ama asla üyeliği yoktu. O bütün bu yapılara karşıydı. Irak'tayken Nrzamettin Taş da, Kani Yılmaz da (PKK'nın eski başkanlık konseyi üyeleri) kaldığımız otele geldi, görüştüler, ama o kadar.

İnsanlar kurbanlık gibi

PWD'ciler özetle ne anlattı?

Özbey: "İnsanlar kurbanlık koyun gibi ölüme gönderiliyor, ama artık savaşla bir yere varılamayacağı kesin. Bizim yollarımız PKK'dan tamamen ayrıldı" dediler.

Peki siz niye Irak'a niye gitmiştiniz?

Özbey: İşlerim burada kötüydü, gidip orada bir lokanta açacaktım. Onu da ortağım yapacaktım. Erbil'de bir dükkan baktık.

Fidan'ın görüşleri tabanda ne kadar tartışılıyor, bir PKK eleştirisi başladı mı?

Onay: Bölge halkı PKK'nın şiddeti artırmasını hiç doğru bulmuyor. Çünkü gözle görülür bir rahatlama var. Kürtlerle ilgili devletin attığı bir iki adım büyük beklenti doğurdu. Şiddet tamamen gündemden çıkarsa, tartışarak, konuşarak, AB süreci içinde hiç silaha gerek kalmadan Kürtlerin insani haklarının daha da iyileştirilebileceğini umuyorlar.

Fidan'ın Öcalan çizgisinden kopuşu ne zaman?

Onay: Aslında Hikmet'in görüşleri cezaevindeyken değişti. Yaklaşık 1985'lerde. Semdin Sakık'ın Eruh olayı (l 5 Ağustos 1984 -PKK'nın ilk silahlı eylemi) onun için bir milât oldu. Şiddete karşı çıktığı, bu olayı eleştirdiği
için cezaevi arkadaşları tarafından sevilmezdi.

Eruh tamam, ya peki Türk bayrağını indirme olayıyla (HADEP Kongresi - 23 Haziran 1996) ilgili tepkisi neydi? Divan başkanı oydu çünkü...

Onay: Orada ben de vardım. Mikrofondan çok sert tepki gösteremedi ama her zaman bu olayı eleştirdi. Hep "Türkiye bayrağının dokunulmazlığı vardır. Bir halkın değerlerine saygı duymak zorundasınız" derdi.

Peki niye bu oluşumların içinde yer almaya devam ettiniz?

Onay: Bakın, Kürtler de şiddete tapmıyor. Ama bu oluşumların içinde olmanın şöyle bir umudu vardı: İçeride olalım ki kan dökülmesine karşı olan insanları biz toparlayalım. Hep bunu yapmaya çalıştık.

Cinayet günü Diyarbakır'da ne işi vardı; kimle görüşmeye gitti; tehditler alırken o kadar kuytu bir yere nasıl girdi?

Özbey: 2 gün öncesine kadar beraberdik. Diyarbakır'a gitmeyecekti. Çok hayati bir konu söylenmeli ki oraya gitsin... Ve bunu ona çok güvendiği kişilerin yaptığı kesin. Bu bir cezaevi arkadaşı olabilir. Çünkü başka türlü kesinlikle o randevuya gitmezdi.

Peki çok güvendiği biri nasıl yapar bunu? Örgüt yapısı bunu mu gerektiriyor?

Özbey: Babası olsa affetmez. Emir geldi mi yapmak zorunda.

Yapmazsa?

Özbey: O da gider! Zaten Hikmet Hoca da "Vurulabileceğim tek yer Diyarbakır" diyordu. Çünkü çok kozmopolit, serseri mayın gibi dolaşan insanlar var orada.

Meselâ hiç aklınıza "kontur bir cinayettir" kuşkusu takılıyor mu?

Özbey: Bir görevliyle buluşmak için oraya gitmez. Düşünün, önde Hikmet, arkada iki kişi merdiven çıkıyor. Hikmet'in tedirgin olmadan arkasını dönüp yürüyeceği biri olmalı.

Onay: Otelin güvenlik kamerasının o gün kapalı olması da çok ilginç. Otel sahibi (Miroğlu Oteli) "O gün kayda almamışız" diyor. Otelde kimle görüştü, göremiyoruz.

Cinayetin emri eğer PKK'dan geldiyse direkt İmralı'dan mı gelmiştir yoksa Kandil Dağı'nda alınan münferit bir karar mıdır?

Özbey: Bu münferit bir olay değil. Kimse kendiliğinden, durup dururken yapmaz. Öldürülmesinden 48 saat önce Osman Öcalan benim yammdayken aradı. Öcalan, "DTH'ya girin, muhalefetinizi orada yapın. Eğer içine girmeseniz sizin için iyi olmaz" dedi.

Onay: Şimdi ayıklayın pirincin taşını. Bu lafı uyarı olarak mı söylüyor, PKK'ya geriye
dönüşün zemini olarak mı söylüyor, karışık.

Cinayetin sonrasında neler yaşanacak?

Özbey: Ben başka cinayetlerin de işleneceğine yüzde yüz eminim. Durmazlar.

Hikmet Fidan cenazesine gelenler yeni kurbanlar olabilir mi?

Özbey: Yüzde yüz eminim. Halk DEHAP Diyarbakır îl'i aradığında "İsim benzerliği, adi bir olay" diyerek cenazeye gitmek isteyenleri engellediler. Niye engellediler?

Belediyenin cenaze aracı vermediği doğru mu, "Bekleseler verecektik" diyorlar.

Onay: Belediyedeki kişiyle ben konuştum. Bakın, Diyarbakır'da bir köpek ölse belediye gidip aracıyla almak zorunda. Ama Osman Baydemir (DEHAP'lı Belediye Başkanı) Hikmet için bir ambulans temin etmedi.

Özbey: Çünkü o çizginin dışına çıkamaz.

Onay: Yüzlerce başsağlığı telefonu aldık. DEHAP'ta yönetici olup yanımızda görünmek istemeyenler dahil... Tamamının ortak tepkisi şuydu: "Fidan cinayeti ortaya çıkmadan birileri töhmet altındadır. Pozisyonumuzu kesinlikle gözden geçireceğiz."

Diyarbakır polisi çıkıp "Evet, bu işi PKK yapmıştır" deyip, kanıtlarsa ne olur?

Onay: Bu gerçek bir kaynama noktası olur. Faturasını da yapanlar düşünsün. Kürt halkı onların faturasını siyasetle kesecektir.
Bu bir cephe oluşturur mu?

Onay: Şu kesin: DTH bir siyasi parti doğuramayacak. Eğer doğarsa da özürlü bir şey doğar. Şu anda DTH çalışmalarına katılan insanların da çoğu çekilir.

Bu korku Kürt aydınının, siyasetçisinin bitişi değil mi?

Onay: Eleştiri yapamıyor, kolay değil.

Devleti her şeyi göze alarak eleştiriyor, niye içinden geldiği yapıyı eleştiremiyor?

Onay: Çok iyi bir noktaya getirdiniz sözü, doğru. Bence eğer Kürt aydını hiçbir şey olmamış gibi, biz yine işime gücümüze bakalım derse bittiği nokta o olur. Ya kendimizi eleştireceğiz, bu kaostan çıkacağız ya da olduğumuz yerde çürüyeceğiz. Çünkü biz bu hareketi tartışmaya açmazsak yozlaşacağız.

Siz korkmuyor musunuz?

Özbey: Hiçbir korkum yok.

Onay: Korkunun ötesinde bir şey var: Hepimizin iyiliği için artık kan akmasın.

Peki ateş şimdi sizin evinize düştüğü için mi bu tepkiyi gösteriyorsunuz?

Özbey: Bu tepki daha önce de gösteriliyor olmasaydı Hikmet Fidan öldürülmezdi.

Haberin Devamı