Gazete Vatan Logo

‘Pazarlık uzarsa yokum’ dedim Vestel’i bir haftada aldım

Vestel’i bugün dünya markası haline getiren Zorlu, Vestel için iki kez pazarlık masasına oturmuş. İlkinde tam el sıkışmışlarken Asil Nadir, Vestel’i satmaktan vazgeçmiş. Vestel’in tekrar satışı gündeme gelince Zorlu, ilkinde çok vakit kaybettiğini belirterek, “Size bir hafta müddet, uzarsa yokum” demiş

Kaç yaşında evlendiniz?
25 yaşında ilk aşkım Zülal’le evlendim. 15 gün İzmir’de yaptığımız balayından sonra evde pek yüzümü gören olmadı; hep iş, hep seyahatler... Bursa’da fason üretim yaptırıyorduk. Ben sabah çok erken saatlerde kalkıp işçilerle birlikte üretimde çalışıyor, ürünlerimizi denetliyordum. Sabah 7’de fabrikada olmak için Bursa’da otelde yatmadan gece 12’ye kadar beklerdim. Sonra sabaha kadar tek tek ürünlerin baskısını kontrol eder, onlarla birlikte çalışırdım. Ya da İstanbul’dan gece yarısı 3’te çıkar, Kartal’dan arabalı vapurla Bursa’ya geçerdim. Sabah 7’de işçilerle birlikte işbaşı yapardım. Orada üretimde kendi geliştirdiğim fikirleri ustalarla paylaşır, farklı şeyler yaptırırdım. Ürün kalitesine çok önem veriyorduk. Tabii marka işine de yöneldim. Markanın kısa, akılda kalıcı olması gerektiğini biliyordum. Taç’ı seçtik; hemen tescil ettirdik. Kısa sürede Taç, Türkiye’de bir numara oldu. Kendimize güvenimiz arttı, hâlâ da her şeyde en önemli şeyin güven olduğuna inanırım. 80’lerde de ihracata başladık.

İlk ihracat Libya’ya

İlk ihracatı nereye yaptınız?
Önce Libya, sonra Irak’a yaptık. Öyle yüksek miktarlarda ürün istiyorlardı ki, karşılamak mümkün değildi. Bir gün ürünlerimizi Beyoğlu’ndaki mağazalarda görüp beğenen işadamları gelip bizi Sultanhamam’da buldu. 15 milyon metre ürün istediklerini söylediler. Sene 73. “Herhalde bir yanlışınız var” dedim. “150 bin metre istiyorsunuz, değil mi?” Bu rakamı bizim çalıştığımız fabrikanın karşılaması mümkün değil. Kesinlikle bir yanlışlık olduğunu anlatmaya çalıştım. “15 milyon metre istiyoruz” diye tutturdular. Onlardan bir günlük süre istedim, doğru fabrikaya koştum. Çok heyecanlıydım. Hesap yapıyorum; metrede 1 TL kazansam, o zamanın parasıyla 2 milyon dolar eder ki, çok büyük para. Bu parayla Çırağan’dan başlayarak Ortaköy’e kadar, sizin ev dahil her yeri satın alabilirdim. Ticaret müdürümüz 3 yıl gece gündüz çalışsak bile istediklerini üretemeyiz dedi. Hevesimiz kursağımızda kaldı.

Sürekli ürün araştırdım
1975’ten sonra modern, büyük ölçekli bir fabrika kurmayı çok istedik ama olmadı. Türkiye’nin şartları o dönemde çok kötüydü. Yurtdışından makine satın alıyor, parasını Merkez Bankası’na yatırıyorduk ama aylarca transfer yapılamıyordu. İhtilal’den sonra rahmetli Turgut Özal’ın ekonomiden sorumlu devlet bakanıyken bu sorunlar ortadan kalkmaya başlayınca biz de büyük yatırımlara giriştik. Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde yurtdışından getirdiğimiz makinelerle tül perde fabrikası kurduk. Ev tekstilinde hızla büyüdük. Türkiye’ye hep güzel desenler, yenilikler getirdik; polyester iplik fabrikası kurduk. Hemen yeni bir sektöre yatırım yapmak için araştırmalara başladım.

Size bir ekip yardım etmez miydi?
Ekiplerimiz vardı ama yeni girişimleri, yurtdışı bağlantılarını, müşteri ilişkilerini ve satın almaları ben yapardım. Yurtdışı gezilerde mağazalara gider ürün araştırırdım.

Niçin?
Türkiye’ye uygun yenilikleri yakalamak için... Bu çabaların sonunda 90’lı yıllara geldiğimizde artık büyük sermayemiz, fabrikalarımız ve gücümüz oluşmuştu.

Dürüstlükten vazgeçmedim

Sizce dürüst çalışınca, dürüst para kazanılır mı?
Tabii, kesinlikle. Dürüstlükten hayatım boyunca hiç vazgeçmedim. Devletle hiçbir işimiz olmamıştır. Araştırmalarımız sırasında elektroniğe ayrı bir önem veriyorduk. Rahmetli Özal’ın ’Gelecek elektronikte’ sözü bize yön verdi. Nitekim Vestel’in satıldığını öğrenince hemen ilgilendik.

Vestel o zaman kimindi?
Asil Nadir’e aitti. Bazı sıkıntıları olduğu için Vestel’i kayyuma devretmişti. Yetkililerle pazarlığa oturduk. Hiç unutmam, Çırağan’da anlaşmaya varmış, el sıkışmıştık. Ama kısa bir süre sonra Vestel’i satmaktan vazgeçtiler. Kararı duyunca ‘canınız sağolsun’ dedik ve tekstilde yeni yatırımlarla kısa sürede büyüdük. Rusya’dan, Doğu Bloku ülkelerinden ve Avrupa’dan inanılmaz talep gelmeye başladı. Gittiğimiz bir fuarın ilk gününde aldığımız taleplerle bir yıllık kapasitemizi doldurduk. Ürün talep edenler arasında kavga bile çıktı. Yeni yatırımlarla büyüdük ve iyi kazanç elde ettik.

Vestel rüyanız ne zaman gerçekleşti?
1994’te bir dostumuzun oğlunun nişanında, masamızdaki beyaz saçlı bir bey gülümseyerek bana baktıktan sonra, Vestel’in finans koordinatörü olduğunu ve Vestel’in yeniden satılmasına karar verildiğini söyledi. Daha önce bir ay zaman kaybettiğimi, artık ilgilenmediğimi söyledim. Israrla, benim şirketi incelediğimi ve potansiyeli olan, iyi bir şirket olduğunu bildiğimi tekrarladı. O akşam konuyu kapattım ama ertesi sabah konu aklıma takıldı; dış ticaretten sorumlu arkadaşa Vestel’i tekrar araştırmasını istedim. İçimde tekrar bir şeyler kıpırdanmaya başladı; yetkili kişinin İngiltere’den Türkiye’ye geleceğini öğrendim. Türkçe bilmesi çok işime yaradı. Kendisini bir balık restoranına götürdüm, arkadaşlara da, bizi başbaşa bırakmalarını söyledim. Ondan çok net konuşmasını istedim. Daha önce bozulan pazarlığı, kaybettiğim zamanın benim için çok kıymetli olduğunu söyledim: “Senin de zamanın kıymetlidir, bu iş olmayacaksa yemeğimizi yiyelim, dost olalım ama boşuna zaman harcamayalım” dedim ve ona bir hafta müddet verirken “Uzarsa yokum” dedim. Görüşmeler birkaç gün daha sürdü. Bir hafta sonra Vestel’in yüzde 100’üne sahip olan Collar Holding’in Hollanda’daki merkezinde biraraya geldik. Vestel’i, çok stresli saatlerin sonunda aldık.

Siyasetin bir yaş sınırı olması gerek

Nedir sizin için siyaset?
Bugüne kadar siyasetin içinde yer almadım; çünkü o konuda yetiştirilmek gerek. Ayrıca bir işadamı siyasete atılırsa tüm işlerini bırakmalı. Biz ülkemize bu şekilde yararlı olmak istiyoruz. Bugün yan sanayilerle birlikte 90 bin kişiye, aileleri ile birlikte yaklaşık 300 bin kişiye fayda üretiyoruz. Bu rakamı 500 bine çıkartmanın peşindeyiz. Bugün bakın Koç Ailesi’ne, Sabancı Ailesi’ne, onların da siyasetle doğrudan ilişkisi yok.

Ama gizli kahramanınız abiniz var... Ona işlerinizi bırakabilirsiniz...
Siyasetle ticaret apayrı işler. Bugüne kadar çok güzel yetiştirdiğimiz, kök salmış bir çınarımız var, o çınara hiçbir leke düşmesini istemeyiz.

Peki, bugün oy vereceğiniz parti hakkında bir kararınız var mı?
İşadamının siyasi partisi olmaz. Kim bu memlekete bir fayda sağlayacaksa oyumuzu ona veririz, isterse düşmanım olsun. Türkiye’nin zaten böyle bir bakışa ihtiyacı var. Bugün genç nüfusumuzla gurur duyuyoruz değil mi? Peki bu genç nüfusun önüne iş, aş koyamazsanız ne olacak? Okuyan cahil, okumamış cahilden her zaman daha tehlikelidir, bunu da unutmamak gerek. Okuyan gençlerimiz için üreten siyasi parti benim için bir numaradır.

Peki Ecevit’i sever miydiniz?
Allah rahmet eylesin, çok dürüst bir insandı Ecevit. Mütevazılığı, dürüstlüğü ile başka bir yerdeydi. Ama doğruları da söylemek gerek; eğer son başbakanlığı konusunda ısrar etmeseydi bugün bambaşka bir yerde olurdu hepimizin gözünde, çünkü sağlığı müsade etmiyordu. Siyasetin de bir yaş sınırı olması gerek.

Bunu söylüyorlar ama yapamıyorlar...
O ayrı. Ama takdir edelim ki siyasetin de bir yaşı olması lazım. Bakın ABD’ye, iki dönemden sonra başkanlığa izin vermiyor.

Atatürk için ne düşünüyorsunuz? Bütün tesislerinizin duvarlarının onun resimleriyle kaplı olduğunu duydum?
O bambaşka bir konu. Bugün burada oturuyor, bunları konuşuyorsak hep ilkeleri sayesinde; bizler için vazgeçilmez biri o.

Annem Babadağ’da yaşıyor, hergün telefonlaşırız

Babanız sizin bu başarınıza tanık oldu mu?
Tabii. Onu geçen yıl kaybettik.

Anneniz?
Annem sağ ve çok sağlıklı. 86 yaşında ama cin gibi maşallah.

Sık sık görür müsünüz?
En son bayramda oradaydım. Her gün mutlaka telefonlaşırız. Bir gün telefon etmezsem, hemen arar: “Neredesin sen?” der.

Gelecek sene Boğaz’a taşınıyoruz

Evlilik hayatınızda mazbutsunuz. Hiç çapkınlığınız duyulmadı.
Evet. Mazbut bir hayatım vardır.

Eviniz nerede?
Yeşilköy’deyiz ama seneye Boğaz’a geliyoruz. Hisar’ın üstünde eski bir köşkü restore ediyoruz.

Ailenize, özellikle eşinize ne kadar vakit ayırıyorsunuz?
Bir iş yemeği veya toplantım yoksa akşam yemeğini ailemle yerim. İşten sonra vaktimi alan en büyük hobim spor. Sabahları 06:30’da uyanır, önce 45 dakika 6 km. tempolu yürüyüş yaparım. 20-25 dakikalık ağırlık çalışırım sonra da yüzerim. İş dönüşü otele uğrar, yarım saat daha yüzerim. Evde kapalı havuz olmasına rağmen Polat Hotel’de arkadaşlarla birlikte spor yapmak daha keyifli.

YARIN: Zorlu, VestelCity ve Denizbank’ı anlatıyor

Haberin Devamı