Gazete Vatan Logo

"Öcalan'ın telefonu var ama kanıt istemeyin!.."

IKDP Genel Sekreteri Fadıl Merani'yle K. Irak'ta konuştuk: Öcalan adamlarına talimatları telefonla veriyor. Nokia mı Samsung mu bilmem. Belgem de yok. Ama 40 yıldır bu işlerin içindeyiz. Kanıtım mantığım ve tecrübelerim....

İlk merak ettiğim: "Öcalan'ın cep telefonu var" sözleriniz tercüme hatası mıydı, yoksa bu söylediğinize gerçekten inanıyor musunuz?
O gazetenin tercümeyi nasıl yaptığını bilmiyorum, ama şunu şimdi de vurgulamayı isterim:
PKK eski PKK değil. Artık tamamen bölündü. Sayın Ferhat'la (kardeşi Osman Öcalan) Sayın Abdullah Öcalan ayrı yönlere gitti. PKK'nın militanları da iki kısma ayrıldı. Bir bölümü başka ülkelere bağlı. Bir bölümü ise halâ Abdullah Öcalan'la bağlantılı. İşte ben bu bölümün Öcalan'dan talimat aldığına inanıyorum. Bizim bilgilerimize göre de bu talimatları telefonla veriyor. Çünkü birçok zaman Öcalan Bey'in açıklamalarıyla ona bağlı militanların yaptıkları tam olarak birbirini tutuyor. Ve bundan Türkiye'nin de mutlaka haberdar olması gerek. Cezaevinde bulunan herhangi birinin irtibatları cezaevinin bilgisi dışında olamaz. Ama benim, yanındaki telefon Nokia'dır, Samsung'tur, numarası şudur demem de yanlış.

İmralı, hem Adalet Bakanlığı hem de askerin gözetimindeki bir yer. Böyle bir yerde telefon görüşmesinin olduğunu söylemek için bir kanıt göstermeye ihtiyaç duymuyor musunuz?
Adalet Bakanlığı'nın oradaki varlığı daha yeni, çok iyi biliyorum ki îmralı'da yakın zamana kadar sadece asker ve Öcalan vardı. Ayrıca elimde herhangi bir kanıt yok. Ama telefon olması onlar için daha iyi bir kanal. Çünkü avukat ya da ailesiyle sadece belli bir kesime ulaşabilir. Ama telefonla çıkarlarını ve gizliliğini daha iyi koruyabilir. Zaten istihbarat çalışmalarını biz de bir yere kadar biliyoruz.

Öcalan o kadar önemli olsa İmralı'ya düşmezdi
O kadar eminsiniz ki sanki telefonda kimle konuştuğunu biliyorsunuz.
Bu konuda bir belge veremem. Ama 40 yıldır biz de bu işin içindeyiz. Herhangi bir hükümet ya da devlet bir şey yapmayı düşünüyorsa en kolay ve en gizli yolu tercih eder. O yüzden isterseniz 100 kez sorun, size bir kanıt veremem. Benim kanıtım tecrübelerim ve mantığımdır. Size kendi kişisel görüşümü söylemek istiyorum: Hem Türkiye hükümeti hem de asker kesimi eğer istiyorsa dağdaki PKK'lıları indirebilir. Öcalan'dan bunu isterlerse, Öcalan da militanlarından ister ve bunu yapar.

Her hafta şehit cenazeleri bütün şehirlerine yayılan bir ülkede bu iş bu kadar kolaysa size göre niye yapılmıyor?
Bunu sizin mantığınız almıyor olabilir, ama devletin menfaatleri gereği birçok kişi ölür, bu doğaldır. Devlet, menfaatini burada görüyor olabilir. Önemli olan devletin menfaatidir.

Elinizde bir kanıt olmamasına rağmen Türkiye'yi yerinden zıplatacak, ilişkileri gerecek bir açıklama yapıyorsunuz; niye?
Tüm tepkiyi göze alarak söylüyorum; çünkü dökülen kanın durmasını istiyorum. Kürt sorunuyla PKK'nın birleştirilmemesini, artık bu noktadan çıkılmasını istiyorum.

Türkiye'de milliyetçiler dışındaki bir kesimde de ciddi bir Öcalan karşıtlığı başladı. Ve siz de burada aynı dili kullanıyorsunuz. Kimi uzmanlar der ki, bu koro Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir parçasıdır. Böylece PKK'nın bir kısmı sizin birliklere katılacak, bir kısmı da koşulsuz afla yurda dönüp federasyon için çalışacak. Sonra da her iki bölge birleşecek. Ne diyorsunuz?
Bir: ABD'nin bölgede artık Öcalan üzerinden bir plan yapacağını sanmıyorum. Öcalan'ın bu kadar önemi olsa zaten İmralı'ya esir düşmezdi. Zaten yakalanmasına yardım eden de ABD'ydi. İki: Bizim PKK gerillalarına ihtiyacımız yok. 50 yıldır kendi mücadelemizi kendimiz verdik. Şu anda düzenli 60 bin askerimiz, Irak subaylarıyla birlikte Irak akademisinden mezun subaylarımız, biri Zaho'da biri Kalacolan'da olmak üzere iki askeri akademimiz var. Her iki yılda bir subaylarımız mezun oluyor. Ve biz modern, demokratik-federe bir Irak'a gidiyoruz. Bizim düşüncelerimizle PKK'lıların düşüncesi zaten uyuşmaz. Biz işbirliğini devletlerle yaparız, PKK gibi iflas edenlerle değil.

Her Kürt kendi ülkesinde yaşasın

ABD'lilerin de şu anda yanıtını en merak ettiği sorulardan birinin şu olduğunu duyuyoruz: Sizce bağlı olduğu devletle en çok sorunu olan, en kolay çözülecek Kürtler hangi ülkede? Suriye, İran, Türkiye?
Bu sınırlar Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşmuş ve biz de şimdi bunları yıkamayız. Gerçeği görmeliyiz; bütün ülkelerin Kürtleri kendi ülkelerinin özelliklerini taşıyor. Siyasi hatta kültürel açıdan bile birbirimizden farklıyız. Düşünün, Silopi'yle Zaho arasında bir Habur çayı var. O çayın Silopi tarafında pamuk yetişiyor, Zaho'da ise domates. Ekonomiler bile ayrı. Her ülkedeki Kürtlerin yönetimine o ülkenin karar vermesi lazım. Meselâ biz hiçbir zaman iranlı Kürtlerin iç meselelerine karışmayız. Biz sadece İran devletiyle Kürtleri arasında arabulucu olabiliriz, o kadar. Ama Iran devletine karşı bir mücadeleye girmelerine destek olmayız.

Diyelim ki Suriye Kürtleri çıkıp "Bize burada bir kimlik bile vermiyorlar, bizi yanınıza alın ya da birleşelim" deseler yanıtınız ne olur?
Gelmeyin diyemeyiz. Ama Kürtlere buraya gelin demek yerine Suriye hükümetinden sorunları çözmesini isteriz.

Peki Türkiye'deki kimi radikal Kürtler için
bir cazibe merkezi haline geldiğinizi düşünüyor musunuz? Yoksa önünde AB seçeneğinin olması o radikallerin gözünde bile Türkiye'yi vazgeçilmez kılıyor mudur?

Benim tercihim Türkiye'deki Kürtlerin, Türkiye'de kalmasıdır. Orada doğmuş, dil dahil bir sürü kültürü Türkiye'den almış. Onların ülkesi Türkiye. Zaten 15 milyon Kürt'e burada yer bile yok. Benim bütün dileğim Türkiye'nin bir an önce AB'ye girmesidir. Hatta size şunu söyleyeyim; (Gülüyor) eğer Türkiye AB'ye girerse ben bile Kürdistan'dan gelip Türk vatandaşlığına geçmeyi isterim.

HADEP yurtsever olsa Türkler bile desteklerdi

Türkiye'deki Kürt kökenli siyasetçileri nasıl buluyorsunuz?
Fırsatları kaçırmamaları lazım. Türkiye'nin bir Başbakanı ilk kez bir açıklama yaptı. Her iki kelimesi de çok önemliydi: Birincisi "Kürt", demek ki Türkiye'de Kürtler var. ikincisi de "Mesele", demek ki bir mesele var. Ve bu açıklamayı bir seçim konuşması sırasında değil, bir Başbakan olarak yaptı. Ne yazık ki Türkiye'de iyi bir Kürt siyasetçi yok. Bu fırsatı iyi değerlendiremediler. Ben onların yerinde olsaydım, Erdoğan'a şükranlarımı sunup, kendisine yardım etme sözü verirdim. Çünkü Türkiye'deki Kürtlerin sadece hakları değil, görevleri de var. Kürtlerin görevi kendi hükümetine yardımcı olmak, içinde yaşadığı ülkenin sorunlarını çözmekte olumlu bir etken olmaktır.

Leyla Zana, arkadaşları ve HADEP?
İstikrarlı ve özgür değiller. PKK'nın gölgesinden sıyrılamadılar. Eğer HADEP milli, yurtsever bir parti olsaydı, HADEP'i Türkler bile desteklerdi.

Sizce Türkiye'de nasıl bir Kürt partisi olmalı?
Türkiye'de 100 aydının bir araya gelip bir Kürt partisi kurmasına imkan yok, çünkü Türkiye izin vermez. 100 radikal de bir araya gelip bir Kürt partisi kuramaz, çünkü PKK izin vermez. Türkiye'yle PKK'nin isteği burada aynı: Her ikisi de demokratik, iyi yönetilen bir Kürt partisi istemez.

Bazı kelimeleri alışkanlıktan söylüyoruz

Kuzey Irak Federe Eyaleti olarak Türkiye'den bir Almanya'ya, ingiltere'ye, Fransa'ya davrandığı gibi, diplomasinin kaidelerine uyarak davranmasını bekliyorsunuz, değil mi?
Hatta daha fazlasını bekliyoruz. Çünkü biz komşuyuz, italya binlerce kilometre benden uzak. Ancak Türkiye'yle ekonomik, güvenlik, dini, tarihi açıdan ortaklıklarımız var. Benim kız kardeşim, dayılarım, akrabalarım Türkiye'de yaşıyor, Fransa'da değil.

Peki o zaman sizce Schöreder'in, Blair'in ya da Chirac'ın genel sekreteri bir gazeteciye açıklama yaparken Öcalan için "Sayın", "esir", PKK'lılar için "militan" ifadelerini kullanır mıydı? Az önce bunları siz söylediniz.
(Tercüman soruyu çevirirken "Ben soruyu anlamadım" diye duraklayınca Merani müdahale edip, gülerek "Ben gayet iyi anladım" dedi ve şöyle devam etti:) Bu insani bir mesele. Öcalan da bir insan. Kim olursa olsun adım kullandığım zaman önüne de "Sayın" ifadesini koymam gerekir. Kendime saygı duyduğuma göre başkasına da saygı duymalıyım. Ben öcalan'a karşı yıllarca savaşmış, 3 bin şehit vermiş bir halkın askeriydim. Buna rağmen "Sayın" demem gerekir. PKK'lıların da ne olduğunu en iyi bilenlerden biriyim. Yaptıkları terörist eylemlerdir.

Öyleyse niye militan diyorsunuz; artık bu terminolojiyi değiştirmeniz gerekmiyor mu?
Sizce ne yaptığınız, ne dediğinizden daha önemli değil mi? Ben onlarla dağda çarpıştım. Ama bu bir alışkanlık, her insanın konuşmasının özel bir şekli, alışkanlıkları vardır.

Haberin Devamı