Gazete Vatan Logo

"Lütfen bana radikal demeyin"

Hafız Said'le görüşmemizde "Sizi radikal biri olarak bekliyordum, şaşırtıcı ölçüde ılımlı çıktınız" deyince, "Bana radikal demeyin lütfen. Bunlar Hint propagandası. Dedikleri gibi radikal olsam bunca insan her Cuma beni dinlemeye gelir mi?" diye cevap verdi

Pakistan radikal İslamcılığı üzerine okuduğum kitap ve makalelerde hep iki örgüt ve iki isim karşıma çıktı: Ceyş-i Muhammed (Muhammed Ordusu) ve lideri Mesud Ezher ile Leşker-i Tayyibe (Paklar Ordusu) ve lideri Hafız Said. Esas olarak Keşmir'de işgalci Hindistan'a karşı savaşan bu iki grup ve liderleri hem Pakistan kamuoyu, hem de devlet tarafından uzun süre onay ve destek görmüştü. Ama 11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından Washington'un baskıları üzerine Pakistan Cumhurbaşkanı Perviz Müşerref her iki kuruluşu da yasakladı, yöneticilerini tutukladı veya ev hapsine tabi tuttu. Zamanla devlet baskısı hafifledi. İçlerinden El Kaide ile organik ilişki içinde olduğu iddia edilen Ezher bir süre önce izini kaybettirdi. Yıllarca kendisini kanatları altına almış olan Pakistan Gizli Servisi (ISI) tarafından saklandığı ileri sürülüyor. Hafız Said ise, adım çoktan Cemaat-üt Dava'ya (İslam'a Çağrı Cemaati) çevirmiş olduğu grubunun başında yasal faaliyetlerine devam ediyor.

"Usame mi?.. Tanımam"
Aracılar kanalıyla Said'e bir gün içinde ulaştık. Örgütün medya sorumlusu Muhammed Yahya Mücahid bizi Lahor'un Çovk Çoburci Mahallesi'ndeki Kadsiye Cami'ne götürdü. Burada özel güvenlikçilerin tek tek üzerini aradığı yaklaşık 6 bin kişi, bir elinde asa, diğerinde mikrofon tutan Said'i huşu içinde dinliyordu. Said vaazını "cennet, cehennem ve cihad" üzerine inşa etmişti. Mücahitlerin doğrudan cennete gireceğinin altını ısrarla çizdi. Namazdan sonra özel bir bölüme çıktık. Cemaat'in web sayfası sorumlusu Abdullah Muntazır'ın çevirmenlik yaptığı röportajımız sırasında Said yalnız bir kez, "Usame bin Ladin ile tanıştınız mı?" diye sorduğumuzda İngilizce cevap verdi: "Kendisiyle hiç karşılaşmadım."

Halbuki iddialara göre 1987'de, "global cihad" fikrinin mimarı Filistinli Dr. Abdullah Azzam ve Dr. Zafer İkbal ile birlikte "Davet ve İrşad Merkezi" ni kurduğunda en büyük mali desteği aldığı kişilerden "Ebu Abdülaziz" aslında bin Ladin'di. ikbal ile birlikte Medine İslam Üniversitesi'nde okuyan Said Vahhabiliğe yakın Ehl-i Hadis ekolündendi. Bu sayede Suudi devletinden ve zenginlerinden geniş yardım görmüştü.

Dönemin Pakistan diktatörü General Ziya ül Hak da Lahor yakınlarındaki Müridke kasabasındaki alabildiğine geniş bir araziyi hem bir eğitim kampusu, hem de "alternatif İslami yaşam sitesi" kurmaları için gruba hediye etmiş.

Yasaklandı ama...
Said geldikleri noktayı şöyle özetliyor: "Cemaate bağlı şu an 29 okul ve binlerce öğrenci var. Bunların üçte biri modern okullar. Ayrıca iki üniversite ve iki fen lisemiz var. Eğitim dışında insanlara İslam'ı anlattıyoruz. Ayrıca yardım faaliyetlerimiz var. İran depremi ve tsunamide çok etkili çalışmalar yaptık. İçme suyu projeleri geliştiriyor, yoksullara sağlık hizmeti sunuyoruz."

Ama Hafız Said denince akla sosyal hizmetler değil cihad, dolayısıyla Keşmir ve kanlı eylemler geliyor. Said, Merkez'i açtıktan iki yıl sonra Leşker-i Tayyibe adlı silahlı bir örgüt kurdu. 10 yılı aşkın bir süre sıkı elemelerin ardından seçilen çoğu orta sınıf Pakistanlı ailelerden gelme gençler, Afganistan'daki kamplarda eğitimin ardından Keşmir'e yollandı. Keşmir'i intihar eylemleriyle tanıştıran ve 1999'dan sonra iyice bunlara ağırlık veren Leşker-i Tayyibe, Hindistan'da da terör saldırıları gerçekleştirdi. Örgüt 1989-2000 arasında 14 bin 369 Hint askeri öldürdüğünü ve 1100 mücahidin şehit olduğunu açıkladı.

11 Eylül'den sonra Amerika'nın Leşker-i Tayyibe'nin hesaplarına el koymasyla Hafız Said kuruluşun adını Cemaat-ül Dava olarak değiştirdi. Mücahitlerini de Keşmirli diğer direniş gruplarına devretti. Müşerref Amerikan ve Hint baskıları sonucunda Ocak 2002'de Leşker-i Tayyibe'yi yasakladı. Hafız Said de bir yıl tutuklu kaldıktan sonra cihadı bıraktı ama propagandasını sürdürdü.

Hafız Said'le görüşmemizi "Sizi radikal biri olarak bekliyordum, şaşırtıcı ölçüde ılımlı çıktınız" diye noktalıyorum. O da şu karşılığı veriyor: "Bunlar Hint propagandaları. Bu camiye bürokratlar, siyasetçiler, yargıçlar da gelir. Sanılanın aksine insanlar gelgeç ajitasyonlara kanmıyor. Bana radikal demeyin. Dedikleri gibi radikal olsam bunca insan her Cuma beni dinlemeye gelir mi?"

El Kaide örgütü çok da etkili değil
* Pakistan global İslam'ın merkezi mi oluyor?
Said: Hindistan Pakistan'ı global terörün merkezi olarak göstermek için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütüyor. Pakistanlılar işgal altındaki Keşmir'e ve Keşmirli özgürlük savaşçılarına sempati duyarlar. Pakistanlı ne bir grup, ne bir parti, ne de herhangi bir şahıs dünyanın herhangi bir yerinde terörist bir faaliyete karışmamıştır.

* Ya Londra bombacıları?
Said: Londra bombalarını kınıyoruz, yanlıştır. Bu hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz, bunun adı cihad olamaz. İslam intihar eylemine ve masum insanların öldürülmesine izin vermez. Cihad yalnızca savaş alanında yürütülür.

* El Kaide?
Said: Batı'nın politikaları El Kaide'yi simge haline getirdi. Öyle iddia edildiği gibi çok yaygın ve etkili bir El Kaide örgütlenmesi yok. Hayalet gibi. Batı istediği gibi hareket edebilmek için El Kaide'yi bahane olarak gösteriyor.

Eski topraklarımızı geri almalıyız
Avrupa sınırlarında geçmişte Müslüman hakimiyetinde olan toprakları geri alacaklarını söyleyen Hafız said söyle devam ediyor: "Müslümanlar 800 yıl Endülüs'e hükmetti ama sonunda istisnasız tümünü yok ettiler. Artık İspanya'yı Hıristiyanlar yönetiyor ve orayı geri almak zorundayız. Keşmir, Haydarabad, Assam, Nepal, Burma, Bihar ve Cunagad dahil tüm Hindistan, Müslümanların cihadı terk etmesi sonucu yok olan Müslüman imparatorluğa bağlıydı. Filistin, Yahudi işgali altında. Kudüs'teki ilk kıblemiz Yahudi denetiminde. Bulgaristan, Macaristan, Kıbrıs, Sicilya, Etiyopya, Rusya ve Çin sınırlarındaki Türki devletler...

Bunların hepsi Müslüman toprağıydı ve bunları kafirlerden geri almak vazifemizdir. Hatta Fransa'nın, Paris'e 90 km mesafeye kadar varan bölümleri ve İsviçre'nin bazı dağları Müslüman mücahitlere barınak olmuştu ve şu an kafirlerin işgali altındalar."

Cihad için sekiz neden
Hafız Said'in grubu, 11 Eylül'den önce yoğun olarak cihad propagandası yapıyor ve Pakistanlılar için "ulusal dava" olan Keşmir'deki faaliyetleri nedeniyle de gerek kamuoyu, gerekse de devlet tarafından hoş karşılanıyordu. Davet ve İrşad Merkezi'nin çıkardığı "Niçin cihad ediyoruz?" başlıklı broşürde sekiz cihad nedeni şöyle sıralanmıştı:

* Şeytanı defetmek, İslam'ı seçme ve yaşamayı kolaylaştırmak için;

* İslam'ın yükselişini temin için;

* Gayrimüslimleri cizye ödemeye zorlamak için;

* Zayıf ve güçsüzlere yardım etmek için;

* Kafirler tarafından öldürülen Müslümanların intikamını almak için;

* Sözlerine ve anlaşmalara riayet etmeyen düşmanları cezalandırmak için;

* Bir İslam devletini savunmak için;

* Gayrimüslim işgalindeki İslam topraklarını kurtarmak için.

"Batı, El Kaide ile masaya oturmak zorunda kalacak"
Abu Dabi Televiyonu'nun Pakistan temsilcisi olan Filistinli Cemal İsmail, hem Afgan cihadının, hem de global cihadın önde gelen tanıklarından. 1981 yılında Peşaver'de mühendislik okumaya gelen İsmail, kendisi gibi Filistinli olan Dr. Abdullah Azzam'ın "Cihad" adlı dergisinde muhabirlik yapmış. Ardından İslamabad'a yerleşip El Hayat gazetesi için çalışmış. Usame bin Ladinle dört, Eymen el Zevahiri ile bir kez röportaj yapan İsmail sorularımızı şöyle yanıtladı:

* Bazıları "11 Eylül saldırısını Müslümanlar yapmış olamaz" diyor...
Bu eylemin El Kaide tarafından bulunmuş, eğitilmiş, desteklenmiş kişilerce yapıldığına eminim.

* Peki El Kaide nedir?
El Kaide'nin merkezi bir komutası olduğunu sanmıyorum, ortak bir hedefleri ve düşünme tarzları var. Mesela internette El Kaide adına eylem üstlenenlerin çoğu Usame veya Eymen ile doğrudan ilişki içinde değiller.

* Bundan sonrasını nasıl görüyorsunuz?
Müslümanlara karşı adaletsizlikler sürdüğü müddetçe eylemler daha da tırmanacak ve daha radikalleşecek. Batı El Kaide ile veya onun destekçileriyle masaya oturmak zorunda kalacak. Tıpkı yıllarca "asla" diyen İngiliz hükümetinin IRA ile oturduğu gibi.

* Ama El Kaide'nin Sinn Fein'i yok.
Doğru ama belli bir noktadan sonra Usame bin Ladin özellikle Avrupa ülkelerine bir şans tanıyacaktır. İslam topraklarından çekilmeleri, Amerikan politikalarından uzaklaşmaları halinde iyi niyetini gösterecektir. Bu ülkelerin Usame ile doğrudan görüşmeleri gerekmez. Mesela Irak'ta diplomatları kaçırılan bazı ülkeler buradan çekilme kararı alınca diplomatlar da serbest bırakıldı.

Haberin Devamı