Gazete Vatan Logo

'Libya'da olup bitenlerden Türkler sorumlu tutulamaz'

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin çelik, Libya’da olup bitenlerden Türkleri sorumlu tutmanın kesinlikle
kabul edilebilecek bir şey olmadığını söyledi.

Çelik, AK Parti MKYK Toplantısı’nın ardından düzenlediği basın toplantısında değerlendirmelerin ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Hüseyin Çelik "Libya’da yaşananların ardından Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’nin oğlu, yaşananlardan Türkleri de sorumlu tuttu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın da bir açıklaması oldu. Bu güne kadar Libya’da ekonomik faaliyetler dolayısıyla, müteşebbis olarak giden, orada çalışan hiç bir vatandaşımızın Libya’nın iç işlerine karıştığı veya oradaki olaylar içinde yer aldığı kesinlikle tespit edilememiştir. Bizim, başkasının işine karışmak gibi bir niyetimiz olmadı, bundan sonra da olmaz, vatandaşlarımızı da özellikle bundan
alıkoymaya çalışıyoruz. Orada olup bitenlerden Türkleri sorumlu tutmak kesinlikle kabul edilebilecek bir şey değildir.

Sayın Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi’nin yaptığı açıklamada daha çok tarihe bir atıf var. Tarihte Osmanlılar asırlarca Libya’da bulundular, Libya’nın fatihleri olarak bulundular. Daha sonra arkasından İtalyanlar’ın hakimiyeti geldi. Buraya atıfta bulunarak bugün Libya’nın Libyalılara ait olduğunu ifade ediyor ama eğer bu formatta söylenmiş bir sözse bu talihsiz bir beyandır. Libya dost ve kardeş bir ülkedir, halkı Türk halkına büyük sevgi ve sempati duyan bir halktır. Biz de onlara büyük sevgi ve sempati ile bakarız. Onların bu süreci, en az zararla geçirmesini temenni ediyoruz.

Biz, demokratik standartlar, evrensel hukuk prensipleri, evrensel hukuk prensipleri, insan hak ve özgürlükleri konusunda şu veya bu ülke arasında bir farlılık gözetmeyiz. Bu konudaki bakışımız ve duruşumuz evrensel bir duruş ve
bakış açısıdır. Her ülkenin farklı bir yapısı ve her ülkede olup bitenlerin de farklı şartları vardır. Bu şartlar ve yapı göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Türk Hükümetinin de hareket tarzı budur."

Çelik, "Libya’daki vatandaşlarımızın sağ salim kendi ülkelerine dönmeleri, ailelerine, akrabalarına, sevenlerine kavuşmaları bizim şu anda en birincil meselemizdir" dedi.

Hüseyin Çelik, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi.

MKYK’da iç ve dış sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelerin
değerlendirildiğini belirten Çelik, TBMM çalışmaları ile ilgili bilgilerin ele alındığını söyledi.

Seçim İşleri Başkanlığı’nın, önümüzdeki Haziran ayında yapılacak genel seçimle ilgili bilgi verdiğini belirten Çelik, Teşkilat Başkanlığı’nın da bir sunum yaptığını ifade etti.

LİBYA’DAKİ GELİŞMELER

Libya’da çok ciddi olayların meydana geldiğini kaydeden Hüseyin Çelik, hükümetin ve AK Parti’nin bu olayları çok büyük bir dikkat, hassasiyet ve endişeyle izlediğini dile getirdi.

Libya’nın dost ve kardeş bir ülke olduğunu vurgulayan Çelik, bu ülke ile tarihi, kültürel ve kardeşlik bağları bulunduğunu söyledi. Libya’da 25 binin üzerinde ekonomik faaliyet gösteren ve çalışan Türk vatandaşının bulunduğunu
hatırlatan Çelik, şöyle konuştu:

"Dost ve kardeş Libya halkı bu süreci şiddete, daha fazla can kaybına gitmeden, talana ve yağmalara müsaade etmeden huzur ve barış içerisinde atlatacaktır diye temenni ediyoruz.

Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da meydana gelen halk hareketlerini aynı format ve aynı karakterde görmek temel bir yanlıştır. Her ülkenin ayrı bir yapısı ve her ülkedeki olayların farklı bir karakteri vardır. Dolayısıyla toptancı
olarak hepsine aynı gözle bakmak ve aynı olaylarmış gibi değerlendirmek bizi yanılgıya düşürür.

Basın yayın organlarında çıkan bazı haberler var. Sayın Başbakan’ın Mısır’la ilgili söylediği sözler hatırlatılıyor, Mısır yönetimine yönelik çağrısı
hatırlatılıyor. Sayın Başbakanımızın kime, ne zaman, ne şekilde hitap edeceği veya ne söyleyeceğinde esas belirleyici olan şey birilerinin arzusu ve ısmarlaması değil, bizatihi kendi halkımızın, kendi vatandaşımızın can ve mal emniyeti, milli menfaatlerimiz ve söz konusu olan halkların yine mal ve can güvenliği, huzur ve barış içerisinde yaşaması ve karşılıklı menfaatlerdir. Esas
olan budur.

Kime ne zaman, neyin söyleneceği malumunuz ciddiyet gerektirir. Dış politika öfkeyle ve duygusallıkla yapılmaz. AK Parti’nin dış politikası çok yönlüdür. Çok hassas olarak yapılmaktadır. Çok ciddi dengeler gözetilerek yapılmaktadır. Adeta sırtımızda yumurta küfesi ve yumurtaların arasından yürür gibi büyük bir hassasiyetle dış politika yapılmaktadır. Bunların göz ardı
edilmemesi gerekiyor."

"LİBYA’DAKİ 2 BİN 850 TÜRK TAHLİYE İÇİN TALEPTE BULUNDU"

Başbakan Erdoğan başta olmak üzere, hükümetin birçok unsurunun Libya’daki Türk vatandaşlarının özellikle can güvenliğini temin ederek sağ selamet Türkiye’ye dönmesi için büyük bir çaba harcadığını belirten Çelik, şimdiye kadar 2 bin 850 Türk vatandaşının tahliye için talepte bulunduğunu bildirdi.

Hüseyin Çelik, "Libya’daki vatandaşlarımızın sağ salim kendi ülkelerine dönmeleri, ailelerine, akrabalarına, sevenlerine kavuşmaları bizim şu anda en birincil meselemizdir. Üzerinde en hassasiyetle durduğumuz esele budur" dedi.

Başbakan Erdoğan’ın konuyu yakından takip ettiğini vurgulayan Çelik, paniğe gerek olmadığını, Libya’daki diplomatik görevlilerin Türk vatandaşlarına yardımcı olmaya çalıştıklarını dile getirdi.

Yakınları Libya’da bulunan vatandaşlardan endişeye kapılmamalarını isteyen Hüseyin Çelik, "paniğe gerek olmadığını özellikle ifade etmek istiyorum. Devletimiz vatandaşlarının yanındadır. Gereken ne ise o yapılıyor" diye
konuştu.

Havaalanında bir problem yaşanması durumunda İskenderiye üzerinden Türk vatandaşlarının tahliyesi yoluna gidilebileceğini kaydeden Çelik, "Her halükarda
vatandaşlarımızı o kaotik ortamdan çıkarmak için devlet üzerine düşeni sonuna kadar yapacaktır" dedi.

"2001 ŞUBAT KRİZİNİN FATURASI 382 MİLYAR TL"

2000 ve 2001 yıllarında Türkiye’de ciddi ekonomik krizler yaşandığını da hatırlatan Hüseyin Çelik, 2001 Şubat krizinin bugün 10. yıl dönümü olduğunu söyledi. Bu krizin faturasının maliyetinin çok büyük olduğunu vurgulayan Çelik,
Şubat 2001 krizi olmasaydı bugün Hazine’nin 382 milyar TL daha az borcu olacağını belirtti.

TALİHSİZ BEYAN

Çelik, bir konuya daha değinmek istediğini belirterek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Ergenekon nerede, ben de gidip üye olayım" sözlerini safr ettiğini anımsattı.

Bu beyanın "talihsiz" olduğunu dile getiren Hüseyin Çelik, şöyle devam etti:

"Ergenekon avukatlığını daha önce Sayın Baykal üstlenmişti. Bir sanığın avukatı olmak, o sanıkla aynı suçu işlemek veya işlediği suçu onaylamak anlamına gelmez. Savunma hakkı kutsal bir haktır ve bütün mahkemelerde son söz savunmaya
aittir. Dolayısıyla şu veya bu davanın avukatı da olabilirsiniz. Ancak gerçek avukatlıkla siyasi avukatlığı birbirine karıştırmamamız gerekiyor. Sayın Deniz
Baykal, Sayın Kılıçdaroğlu veya bir başkası, milletvekili olmaz, şu anda bir siyasi olmaz, avukatlık yapar, istediği davanın avukatlığını alabilir. Ama siz siyasi partinin, anamuhalefet partisinin avukatı olduğunuzu ilan ederseniz buna ’siyasi avukatlık’ denir. Siz, o davayı siyasallaştırmış olursunuz. Bunun da kabul edilebilir yanı yoktur ama kendisi, bir kademe ileriye taşıdı. Ve
’nerededir ben gidip üye olayım’ dedi.

Sormak istiyorum; siz bugüne kadar herhangi bir illegal örgütün tabelasına rastladınız mı, telefon numarasına rastladınız mı, basılı evrakına rastlandınız mı, adresine rastladınız mı? Hangi illegal örgütün şurada genel
merkezi, şurada şubeleri bulunmaktadır, şurada tabelaları bulunmaktadır? Dolayısıyla şu ifade bile başlı başına talihsiz bir ifade olmuştur. Kendisi bunları söyleyen bir lider."

SİVAS

CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun Sivas olaylarıyla ilgili olarak da Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın avukatlık yaptığı döneme ilişkin sözleriyle ilgili olarak da Çelik, "Bu da talihsiz bir yaklaşımdır. Sayın Hayati Yazıcı fiili olarak avukatlık yaparken yani mesleğini icra ederken oradaki bazı
sanıkların avukatlığını yapmıştır. Mesele bundan ibarettir. Savunma hakkı kutsal bir haktır. Sayın Hayati Yazıcı’nın orada avukatlık yapmış olması Sivas’da olup bitenleri onayladığı anlamına gelmez" dedi.

Hüseyin Çelik, Kılıçdaroğlu’nun, bir yerde Ergenekon’un adresini arıyorsa, bunu bulamayacağını belirterek, "Ama kendisi, Ergenekon nerededir çok iyi biliyor kendisi" diye konuştu.

"ZALOĞLU ERKEK Mİ KADIN MI?"

Çelik, bir gazetecinin, "CHP, Başbakan’ın Libya konusunda açıklama yapmamasını Kaddafi ödülünü almasına bağladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ödülün iadesi gündeme gelebilir mi? Sayın Başbakan Mısır konusunda net açıklamalarda bulundu, Libya ile ilgili de benzer bir çağrı yapacak mı? Yoksa oradaki Türklerin sayısının çok olması mı buna engel?" sorusu üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı:

"Benim yaptığım açıklamaları kaçırmış olmalısınız. Meddah 3 gün 3 gece Zaloğlu Rüstem’in kahramanlıklarını anlatmış, kendisini dinleyenlerden biri ’her şeyi anladım ama bu Zaloğlu Rüstem erkek mi kadın mı?’ diye sormuş. 25 bin
vatandaşımız orada, onların can ve mal emniyeti bizim milli menfaatlerimiz, Libya halkının menfaatleri, huzur ve barış içinde olması bizim önceliğimizdir.

Sayın Başbakan’ın kime, ne zaman ne söyleyeceği ve nasıl hitap edeceği siparişlerle temin edilmez. Devlet yönetimi milli menfaatleri gözetmeyi gerektirir. Herhalde bu sözlerim size çok şey anlatmış olmalı.

Onun için ’Sayın Başbakan şunu yapacak mı, yapmayacak mı’ şeklinde, bir ülke için olan, bir toplum için olan şeyi illa da diğerine uyarlamak gibi huyumuzdan vazgeçmeliyiz. Ama biz, insan hakkının her yerde insan hakkı olduğunu
düşünüyoruz. İnsan hak ve özgürlükleri her yerde insan hak ve özgürlüğüdür. Dünyanın neresinde olursa olsun halklar kendi geleceklerini tayin etme hakkına sahip olmalıdırlar. Buradaki duruşumuz evrensel bir duruştur, söylemimiz de
evrensel bir duruştur. Bu sözlerimden sonra arif olanlar gereğini almıştır. Ariflere fazla tarife gerek yok."

Bir gazetecinin, "Kaddafi ödülü ile ilgili" sözleri üzerine de Çelik, "Söyledim işte... Olması gerekeni söyledim" karşılığını verdi.

Hafta sonunda tutuklu subayların eşlerinin Anıtkabir’i ziyaretiyle ilgili soru üzerine de Çelik, "Hukuk dışına taşmamak kaydıyla yasaların belirlediği çerçevede hareket etmek kaydıyla, insanlar kendi tepkilerini, insanlar
taleplerini şu veya bu şekilde dile getirebilirler" dedi.

Çelik, demokratik bir hukuk devletinde bunların yolunun açık olduğunu ifade ederek, "İllegal bir harekete meyil etmemek şartıyla kaba kuvvete başvurmamak kaydıyla insanların tepki ve taleplerini bir şekilde dile
getirebileceklerini" söyledi.

Haberin Devamı