Gazete Vatan Logo

'Lejyoner hastalığı'na dikkat

Bir tür zatürre olan ‘Lejyoner hastalığı’ndan korunmak için hijyen kurallarını dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Kadir Göktürk, "İçinde bulunduğumuz sıcak havalar göz önüne alındığında Covid-19 tedavisi sonrasında yaşam alanlarında klima olanların, klima bakımlarına önem vermeleri, havuz, kaplıca gibi lejyonella riski bulunan mekanlardan kaçınmaları gerekmektedir” dedi.

'Lejyoner hastalığı'na dikkat

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. M. Kadir Göktürk, ‘Lejyoner hastalığı’ ile ilgili sorular yanıtladı. Lejyoer hastalığı, ciddi bir akciğer enfeksiyonuna neden olan, Legionella pneumophila isimli bakteriden kaynaklanan bir tür zatürre olduğunu dile getiren Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. M. Kadir Göktürk, “Lejyonella bakterileri toprakta ve suda yaşarlar. Ancak açık ve/veya kapalı olsa da göl, nehir, dere, termal su bayoları, yüzme havuzları, klima, jakuzili havuzlar, havalnadırma gibi suyun olduğu her türlü yerde çoğabilir ve solunum yoluyla bulaşırlar. Nadiren enfeksiyona neden olsalar oteller, ofisler, plazalar AVM‘ler gibi büyük binalardaki sıhhi tesisatların karmaşık yapısı bakterilerin büyümesi ve çoğalmasının yanı sıra daha kolay yayılmasına neden olmaktadır.

Ev ortamındaki riski yok denecek kadar az olan lejyoner hastalığı kişiden kişiye temas yoluyla bulaşmaz. Çoğu insan bakterileri solunum yoluyla alır. Boyutları çok küçüktür ve su damlacıklarının içine yerleşerek havaya karışabilirler. Kontamine suların olduğu sauna, hamam, kaplıca havuzları gibi sıcak su buharlarındaki enfekte olmuş damlacıkların solunması ile akciğere yerleşirler. Dünyada ilk kez 1976 yılında Amerikan lejyonerlerinin katıldığı bir toplantıda salgın halinde görülmüştür. Bilim adamları, hastalığı ilk kez 29 kişinin hayatını kaybettiği bu salgından 6 ay sonra 1977'de tanımlamışlardır.” dedi.

Haberin Devamı

SALGIN LEJYONER HASTALIĞI RİSKİNİ ARTIRIYOR YA DA HASTALIĞI TETİKLİYOR MU?

Dr. M. Kadir Göktürk, “Covid-19 tanılı hastalarda lejyoner hastalığının da eklenmesi hayatı tehdit edecek tablolar oluşturabilir.” dedi ve ekledi: “Bu yüzden tedavi sırasında ve sonrasında covid-19 anısı almış hastaların özellikle lejyonella hastalığına da maruz kalmaması için hijyen kurallarını çok hassasiyetle dikkat edilmesi gerekmektedir. İçinde bulunduğumuz sıcak havalar göz önüne alındığında Covid-19 tedavisi sonrasında yaşam alanlarında klima olanların, klima bakımlarına önem vermeleri, havuz, kaplıca gibi lejyonella riski bulunan mekanlardan kaçınmaları gerekmektedir.”

Haberin Devamı

Lejyoner hastalığının belirtileri hakkında Göktürk şunları söyledi:

“Lejyoner hastalığı, bakteriye maruz kaldıktan sonra 2-10 gün arası ortaya çıkabilir ancak çoğu vakada 5-6 gün gün sonra belirtilerini göstermeye başlar. Hastalık erken evrede ağır gribal enfeksiyon veya diğer zatürre tiplerine benzer belirtiler gösterir. Sıklıkla, ateş, kuru öksürük, bazen balgamlı, kanlı öksürük, · iştahsızlık, solunum zorluğu, nefes darlığı, başağrısı, kas ağrısı,halsizlik, yorgunluk, titreme… İlerlemiş evrelerde vücut sistemlerini etkileyip bulantı, kusma, renal yetmezlik gibi semptolarda gösterebilir.

LEJYONELER HASTALIĞINDAN NASIL KORUNULABİLİR?

Lejyoner hastalığından korunmak için ve olası salgın durumlarını önlemek için üreyebileceği mekanların titizlikle dezenfekte edilmesi yılda en az bir kere bakım yapılması ilk koşul olduğuna dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. M. Kadir Göktürk, “Oteller, büyük ofis binaları gibi merkezi havalandırma ve sulama sistemleri olan ve klima bulunan bölgelerde üreme ve yayılma riski daha fazladır. Sıcaklık ve nem gibi uygun koşullarda üreyebilir. Bu bakteriyi su içinde araştırmanın maliyeti çok yüksek ve kesin sonuç verme olasılığı az olmaktadır.” diye konuştu.

Haberin Devamı

Göktürk şöyle devam etti;

“Ev ve iş yerlerimizde kullandığımız klima gibi su sistemli çalışan ürünlerin bakımına dikkat edilmeli, ürünlerin su bulunan kısımlarında özel olarak temizlik bakım ve dezenfekte yapılmalıdır. Hastalığa neden olan bakteri ılık ve durgun sularda çoğaldığı için klima sistemlerinin denetlenmesi, mikroplardan arındırılması, soğutucu ve su tesislerinin bakımı bakterilerin çoğalmasını sınırladığı için önem verilmesi gereken noktalardandır. Klimaların teknik bakımlarının doğru ve düzenli olarak yapılmasının bakterinin bulaşma ihtimalini düşürür. Ayrıca duş başlıkları ve hortumları sökülmeli ve düzenli olarak temizlenmelidir. Duş başlıkları her zaman kullanılmıyorsa duştan önce sıcak su birkaç dakika duş başlığından iyice tazyikli bir biçimde akıtılmalıdır. Kuyu suyu kullanılmadan önce sterilize veya filtre edilmelidir.

Haberin Devamı

Kişisel olarak korunma yöntemlerinin en başında da sigaradan kaçınmak gelmektedir. Çünkü sigara, bakterilere maruz kalındığında hastalığın görülmesi için risk oluşturur.”

LEJYONER HASTALIĞI İÇİN BİR RİSK GRUBU VAR MIDIR?

Lejyoner hastalığında bakteriye maruz kalan çoğu insanın hastalığa yakalanmadığını ifade eden Göktürk, “Bununla birlikte özellikle yaşlılar, sigara içenler, kronik hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve 50 yaş üzeri bireyler enfeksiyon gelişimi açısından risk altındadır.” dedi.

LEJYONER HASTALIĞININ TEŞHİSİ VE TEDAVİSİ NASIL YAPILMAKTADIR?

Göktürk şöyle devam etti;

“Lejyoner hastalığında da erken teşhis büyük önem taşımaktadır. Hastalığın teşhisinde de diğer zatürre türlerine benzer şekilde bir yol izlenir. Hastalıktan şüphelenildiğinde bakterilerin varlığını hızlı bir şekilde belirlemek için idrarda legionella antijenleri bakılır. Ayrıca tanıyı desteklemek için kan testleri, idrar tahlili, akciğer grafisi, balgam kültürü, akciğerden doku örneği incelemesi, bilgisayarlı tomografiden de yararlanılabilir. Lejyoner hastalığı tanısı alan hastalar genellikle hastaneye yatırılarak tedavi edilir. Hastanede uygulanan tedavi şunları damar içi antibiyotik tedavisi ve oksijen desteğiniz içerebilir. Hasta iyileşmeye başladığında evde ağız yoluyla antibiyotik tedavisine devam edebilir. Hasta durumunun kötüleşmesini önlemek için sigara içmemeli ve içilen ortamlardan uzak durmalıdır, alkol kullanmamalıdır, iş veya okula gitmemeli mümkün olduğunca istirahat etmelidir, bol miktarda sıvı almalıdır.”

LEJYONER HASTALIĞINDA ÖLÜM RİSKİ VE HASTALIĞA DAİR RAKAMLAR

Lejyoner Hastalığında tedavi edilmeyen ve bağışıklık sistemi yetersiz hastalarda ölüm oranı yüzde 80’lere kadar çıkabildiğini de söyleyen Göktürk, “Almanya’da yapılan araştırmalara göre ülke de her yıl 6,000-10,000 Lejyonella pnömonisi vakasının meydana geldiği tahmin edilmektedir ve hastanelerde tedavi edilen pnömoni vakalarının yüzde 1-5’i Lejyonella pnömonisi olarak teşhis edilmiştir. Enfeksiyon yaratacak doz kişinin bünyesine ve Lejyonella türünün şiddetine (hastalığa neden olma potansiyeline) bağlıdır. Bugüne kadar insandan insana doğrudan enfeksiyon vakası raporlanmamıştır. İspanya’nın aksine, Almanya’da geçerli salgın kanunlarına göre hastalığın kayda geçirilmesi zorunlu değildi. Ancak, Ocak 2001’den itibaren, bulaşıcı hastalıklara karşı koruma kanunu kapsamında, kesinleşmiş Lejyonella enfeksiyonunun kayıt ettirilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Legionella türleri dünyanın hemen her yerinde yaygın bir dağılım göstermektedir. ABD'de her yıl 8.000–18.000 arasında lejyoner vakası görüldüğü bildirilmektedir. Türkiye'de hastalığın varlığı bilinmekte, ancak sağlıklı istatistikî bilgiler olmadığından yıllık hasta sayısı bilinememektedir. Ülkemizde de değişik bölgelerden alınan su örneklerinde yapılan incelemelerde diğer ülkelerdekine benzer oranlarda dağılım saptanmıştır.” şeklinde konuştu.

Amerika Hastalık Kontrol Merkezi (CDC), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi uluslararası sağlık kuruluşları toplumun Lejyoner hastalığından korunmasına yönelik yasal düzenlemelerde hastalığın görülmesi durumunda “bildirim zorunluluğu”nu ve hastalığın önlenmesine yönelik tedbirler açıklamıştı. Türkiye’de de ilk olarak 1996 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından bir genelge yayınlanmış ve uygulamaya konulmuştu. Yine 1996 yılında Lejyoner hastalığı, bildirimi zorunlu hastalıklar arasına alınmış, aynı yıl Türk Standartları Enstitüsü de lejyoner hastalığının önlenmesinde, özellikle bina su sistemlerinde bakterinin yerleşmesine uygun şartların ortadan kaldırılması ve binaların kurulma aşamasından itibaren uygun teknolojilerin kullanılması standartları getirmişti.