Gazete Vatan Logo

'KESK' in Bakanı da gelse bu reformu yapardı'

Bakan Başesgioğlu: Keşke hazinemiz zengin olsa da sağlık primi almasak. Ama bu gerçekçi olmaz. En azından torunlarımız 'Dedelerimiz bize ağır yük bırakmış' demeyecek

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'yla 2006'nın daha başından itibaren en çok tartışılacak konusu olan ' ve 70 milyonu birden etkileyen "Sosyal Güvenlik Reformu"na ilişkin röportajımıza kaldığı yerden devam ediyoruz:

* SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı sistemleri çöktü; çünkü özerk değillerdi, kötü idare edildiler ve bittiler. Şimdi sizin hazırladığınız reforma bakıyoruz yine bu kurumların başkanları için Hakan'a bağlıdır deniyor, yine her an görevden alınabilir deniyor. Sayın Çiçek "Ne kadar ekmek o kadar köfte sistemi" demişti. Buradan bakınca acaba "eski hamam eski tas sistemi" mi demeliyiz?
Kamunun Hazine'den transfer koyma mecburiyeti devam ettiği sürece, kastedilen anlamda bir özerklik olmaz. Yani işçi, işveren prim ödediğinden bahisle buranın özerk olmasını iddia ediyorsa o zaman devlet de diyor ki, ben senden daha fazla kaynak aktardığım için buranın yönetiminde benim de söz sahibi olmam gerek. Yani aslına bakarsanız sosyal taraflar da büyük ölçüde bu kurumların içinde yer alıyor. Yönetim kurulları 11 kişilik. Buralarda sadece bir fazlayla kamu yönetimi önde.

* Peki ama yeniden aynı kötü yönetim dönemlerini yaşamayacağımız ne malum; bunu baştan düzenleseniz daha iyi olmaz mıydı?
Popülizm yaptığınız zaman bu sistemi dinamitlersiniz. Ben kamuda artık bu kararlılığın oluşacağına inanıyorum. Bence bu özerklik sorun olmayacak.

Rızanız hilafına Prim affı
* Bir de şu prim affı meselesi var. Bugüne kadar prim borcunu ödemeyenlere 17-18 kez af çıkarıldı, fakat görüldü ki bir işe yaramıyor.
Şimdi yaptığımız bu iş af mıdır, bir ödeme kolaylığı mıdır, borcu yeniden yapılandırma mıdır, tartışılır. Sosyal güvenlik prim alacaklarının böyle sık sık affa tabi tutulması doğru bir şey değil. Yani vergi gibi devletin "Ben affettim" diyeceği bir alacak değil.

* Bizzat bizim alacağımızı affediyorsunuz..
Tabii, bu aslında sizin, sizin patronunuzun devlete emanet ettiği bir fonun yönetimiyle ilgili bir şey. Yani belki de bunu sizin rızanız hilafına yapmaya çalışıyoruz. Bu yüzden de kamu alacağıyla bire bir örtüşen bir husus değil bu. Ama bir de bir gerçek var: Yaşanan ekonomik krizler özellikle küçük esnafı bu primleri ödeyemez hale getirdi ve kartopu gibi büyüdü. Kolaylık sağlamazsanız hem kurumlar alacaklarını hiç alamamış oluyor, hem de o insanlar sosyal güvenlik haklarına kavuşamıyor.

* Aslında bu af içinize sinmemiş galiba?
Yani tabii bu sistemin özüne uygun değil aslında. Çünkü düzenli prim ödeyen insanların açısından bakarsanız pek tasvip edilecek bir tarafı yok.

Emek platformu olumlu bakıyor
* Son kez affediyoruz diyebiliyor musunuz?
Hep onu söylemeye çalışıyoruz, ama maalesef 17-18 kez tekrarlanmış bir olay. Ama karşımızdaki meblağ da büyük rakam. 4.6 milyar YTL SSK için, 16.7 Bağ-Kur için. Bunlar büyük paralar.

* Peki Emek Platformu memnun mu sizce?
Artık herkes bu yasanın ne alıp ne getirdiğini gayet iyi biliyor. Biz de sosyal tarafların rezervlerinin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. En son bu itirazlar 29 maddeyle sınırlandı. Ve bunun da yaklaşık 12 maddesi bizim açımızdan kabul edilebilir.

* Meselâ vatandaştan sağlık primi almamanızı istiyorlar. Bu isteği yerine getirebilecek misiniz?
Keşke buna bir imkânımız olsa. Ama bugün bütün dünyadaki trend artık katkı payı üzerine kuruldu. Almanlar bile en son yaptıkları değişiklikle her doktora gidenden 10 euro katkı payı alıyor.

* Yani bir sendika başkanı, meselâ KESK'in Başkanı gelse, aynı paketi mi hazırlardı sizce?
Eğer dengeli ve sürdürülebilir bir öneri getirmek istiyorsa bunun dışında davranabileceğini pek sanmıyorum. Davranırsa da zaten sürdüremez. Çünkü biz bu işe çok kafa yorduk, çok uğraştık.

* Peki bu memleket için çok hayırlı bir iş yaptım, diyebiliyor musunuz?
Türkiye'nin geleceği adına hayırlı bir iş yaptığımıza inanıyorum. Mecburiyetten veyahut gerçekçilik adına davranmış olmaktan dolayı bazı noktalar var tabii. Yani keşke aylık bağlama oranını düşürmeden bu sistemi devam ettirebilsem. Meselâ keşke sağlıkta hiç katkı payı almasam. Ama bu gerçekçi olmaz. Buna imkanım yok. Fakat en önemlisi de kuşaklar arası dayanışmayı adilleştirdiği için gönlüm rahat. En azından torunlarımız, "Babalarımız, dedelerimiz bize çok ağır yük bırakmış" demeyecekler.

Avrupa' da 4, bizde 1.6 çalışanın primi 1 emekliyi finanse ediyor
* O zaman bize şunu da söyleyin lütfen: Sistem ne zaman kendisini idame ettirir hale gelecek?
Bizim aktüeryal denge dediğimiz, yani aktif-pasif oranı, daha doğrusu çalışan-emekli oranı şu anda pek iç açıcı değil. Aktif-pasif oranı Avrupa'da şöyle: Dört çalışandan aldığınız prim bir emeklinin maaşını finanse ediyor. Dünyadaki kabul edilebilir standart da bu. Bizde ise 1.6 çalışanımız bir emekliyi finanse ediyor. Bu çok olumsuz bir tablo.

* Bir de üstelik o emekli olan gelip SSK'lıların başına yönetici oluyor.
Tabii, Türkiye'de şu anda emekli olup halen iş piyasasında olan yaklaşık 3 buçuk milyon insanımız var.

* Böylece aslında çok düşük maaş alan biri müdürünün emekli maaşını da ödemiş oluyor, değil mi?
Ödüyor, üstelik bu durum gençlerin istihdam bulmasını, önünün açılmasını da önlüyor. Ama ne yapsınlar, aldıkları emekli maaşı da yetmeyince çalışmak zaruretinde kalıyorlar. Bu arada aslında bizim çok şanslı olan bir yapımız da var: Nüfusumuzun genç olması. Bu durum sosyal güvenlik açısından az emekliniz ve çok çalışanınız var demektir. Ama 20-30 yıl sonra bizim de Avrupa'daki gibi emeklilerimizin sayısı çoğalacak. O yüzden zaten reform yapılmasının şu anda tam zamanı. Bu fırsatı kaçırmamak gerekiyor. Aslında kayıtdışıları kayıtiçine aldığınız zaman yedi çalışanın bir emekliye gelmesi lâzım.

* Peki ne zaman o noktaya geleceğiz?
Bu, yaptığımız değişikliğin performansına bağlı. Mali hedefimiz önümüzdeki üç yıl içinde bu yüzde 4 buçukluk finansal açığı korumak. Ondan sonraki yıllarda yüzde 1'e düşürmek. 2030-35'lerde de başa baş getirmek.

2.8 milyon kayıtdışını SSK kapsamına alabiliriz
* Niye pakette kayıtdışıyla ilgili önlem yok?
10 milyon çalışan varsa 5 milyonu şu anda kayıtdışı. Biz hesapladık, aslında 2.8 milyonu SSK kapsamına alabileceğimiz bir potansiyel. Bir iktisadi faaliyeti hem vergi hem de prim açısından takip etmek gerekiyor.

* Kayıtdışı konusunda ümidi kesmeyelim mi?
Hayır, kesmeyin. Belki pek açık değil, ama hem Genel Sağlık Sigortası'nı, hem Emeklilik Sigortası'nı, hem de sosyal yardımları düşündüğünüz zaman bir sosyal güvenlik ortak veri
tabanı oluşacak. Yani bütün ülkedeki vatandaşlarımız bir şekilde bu sisteme girecek. O zaman ben sosyal yardım yaptığım vatandaşın iktisadi faaliyeti olup olmadığını görebileceğim. Kimin yanında işçi çalıştırıp çalıştırmadığını bileceğim. Tüm nüfus kayda girecek.

Devlet bir puan düşük prim alsa 500 trilyon kaybediyor
* Yatırımcının derdi yüksek prim. Bu yüzden ya kaçak isçi çalıştırıyor ya da gidip yatırımını meselâ Çek Cumhuriyeti'nde yapıyor. Bu meselenin bir çaresi yok mu?
Tabii kolay bir konu değil. Çünkü deminden beri konuştuğumuz finansman açığı, devletin bu sisteme koyduğu kaynağın miktar gibi sorunlarımız var. Düşünün, SSK priminde bir puanlık indirim yapsanız bu kurumun yıllık 500 trilyon TL kaybetmesi anlamına geliyor. Ama bu bir puanlık indirim işverene bir avantaj sağlamaz. Nihayetinde 3 milyon 250 bin liralık bir kazancı olur. Bütün bunlara rağmen şu anlayışta birleşiyoruz: Rekabet edebilmeleri için işverenlerimizin elini rahatlatmalıyız. Yalnız benim demek istediğim bunu sadece sigorta priminde yoğunlaştırmamalıyız. Vergi, kıdem tazminatı, işsizlik sigortası fonuyla hep beraber düşünmeliyiz. Bizim de böyle bir çalışmamız var. 2006'nın ilk yarısında şekillenecek.

22 katrilyonu ilk kez yoksula ulaştıracağız
* Reformun en iftihar ettiğiniz maddeleri neler?
18 yaşına kadar çocukları Genel Sağlık Sigortası güvencesine almak benim için çok önemli. Anne babasının borcu da olsa, hatta bir sosyal güvenlik kurumuyla ilgisi bile olmasa o çocukları 18 yaşına kadar güvenceye alıyoruz, ikincisi ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın Genel Sağlık Sigortası primlerinin devlet tarafından ödenmesi, onlara da diğer sigortalılar gibi eşit sağlık hizmeti sunulması da çok önemli bir yaklaşım. Diğer bir husus da artık statüye dayalı emeklilik kalkıyor. Diyoruz ki "Ey vatandaşım, çalışma süren neyse, senin adına kesilmiş bireysel hesabında toplanmış toplam tasarruf neyse seni ona göre emekli edeceğim." Şu anda öyle değil. Şu anda değişik parametreler uygulanıyor. Bu vatandaşın devlete güvenini sağlayacak. Benim en önem verdiğim konu ise yoksula ulaşmak. Şu anda bunu yapamıyoruz. 22 buçuk katrilyon yoksul vatandaşımıza gitmiyor. Niye; çünkü sistem içinde değil. Bu kadar para ancak sistem içindekilere gidiyor. Bu vatandaşlarımızı da sistem içine alacağız. Bu sistemle irtibatlandıramadıklarımızı da sosyal güvenlik ayağıyla destekleyeceğiz.

Haberin Devamı