Gazete Vatan Logo
Magazin “Kendi çapımda romantiğimdir”

“Kendi çapımda romantiğimdir”

“Kendi çapımda romantiğimdir”

‘Gönül İşleri’ dizisinde çanlandırdığı Tibet karakteriyle büyük beğeni toplayan yakışıklı oyuncu Kaan Yılmaz, Johny Deep ve Keanu Reeves’a benzerliğiyle dikkat çekiyor. Yılmaz, “Dünya çapında tanınan ödüllü aktöre benzetilmek güzel bir duygu” diyor.

Röportaj: Olcay Ünal Sert

olcayunalsert@gmail.com

Kısa bir süre önce final yapan ‘Gönül İşleri’ dizisi çok beğenildi, Tibet karakteriyle siz de çok dikkat çektiniz. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

Dizinin çok izleniyor olması hepimizin çok parlamasına neden oldu. Hayat çok hareketli olduğu için olsa gerek, benim karşılaştığım birçok kişi diziyi internetten takip ediyor, tv’ye çok yetişemeyebiliyor. Orada kötü bir karakteri oynuyorum ve bilirsiniz kötü karakterler her zaman dikkat çeker. Bayağı kötü görünüyorum heralde ki karakterden ötürü herkes sinir oluyor!

Bebek yüzlüsünüz, bebek yüzlü olupta böyle kötü bir karakteri oynamak nasıl duygu peki?

Ben hiç bebek yüzlü gelmem kendime, sivri bir yüzüm vardır, çizgi roman kahramanları gibi… Çizgi romanlarda köşeli çeneli olanlar hep iyidir, sivri çenelilerde hep kötüdür ya hani...

Haberin Devamı

Tibet ile benzeşen yanlarınız var mı?

Allah’tan yok. Tibet aslında kötü karakter değil, yanlış büyütülmüş çocukları temsil ediyor. Aileler çok izole hayat yaşatıyor bazen, öyle büyütüyorlar. Sonra da bu çocuklar, hayatın gerçekleriyle karşılaştıkları anda travma yaşayıp sinirlenebiliyorlar. Aslında hiç de öyle biri değiller, yanlış büyümüşler, Tibet’te öyle bir çocuk. Bir dediği iki edilmemiş, hayatında iş kaygısı yaşamamış, annesinin şirketine devam etmiş, her zaman parası olmuş. Her istediğini elde etmiş. Aşkta, Sevda’yı (Sinem Kobal) elde edemeyince, bunu bir hırsa dönüştürüyor. Çünkü kabullenemiyor bu durumu.

SİNEM KOBAL ÇOK DİSİPLİNLİ

Sinem Kobal gibi güzel bir kadının nişanlısını oynamak nasıl?

Güzel (gülüyor). O güzelliğin yanında durmak için tabii biraz daha çaba sarf etmek gerekiyor. Disipliniyle, iletişimiyle, birlikte çalışılabilir bir insan, ki bu çok önemli. İnsanlarla iletişimde olduğumuz bir iş yapıyoruz. Karşındaki ile iletişim olmadığı zaman bu iş zulme döner. Bütün mesleklerde öyle aslında. O yönden ben hiç şikayetçi değilim, o da değildir büyük ihtimalle.

Haberin Devamı

Oyunculuk anlamında pişmiş mi nasıl?

Ben öyle bir şey söyleyemem.

Bennu Yıldırımlar, Selma Ergeç, Timuçin Esen, Nevra Serezli gibi ustalarla oynadınız.

Hepsi şahane insanlar. Dizinin başarısında bence samimiyet önemli. Herkes o samimiyeti sevdi. Ayrıca hepsi iyi insan ve iyi oyuncu olunca bu da ekrana yansıyor.

ÖĞRENMENİN YAŞI YOK

Rus Dili ve Edebiyatı okumuşsunuz.

Evet, Rus Dili ve Edebiyatı okudum ama ondan önce 6 yaşımda başladım ben oyunculuk eğitimi almaya ve hâlen bu eğitimim devam ediyor. Yaşı daha büyük oyunculara da sorsanız, onlar da hâlâ biz öğreniyoruz derler… Bütün oyuncular hayattan öğrenir, birbirlerinden öğrenir. Sonuçta bu da hayat gibi, sürekli değişirken bir şeylerin öğrenilmesi gerekir.

6 yaşımda oyunculuğa başladım dediniz, kim keşfetti sizi?

Ben televizyonda başlamadım, tiyatro da başladım. 6 yaşımda beni Adile Naşit Deneme Sahnesi’nde Mete Akkaya’ya emanet ettiler. Onunla tiyatro eğitimime başladım.

Haberin Devamı

POPÜLER TÜRK FİLMLERİNİ DÜNYADA ASLA İZLEMEZ

Türk Sineması son yıllarda atılım içerisinde, yurt dışından ödüller geliyor. Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’ gibi...

Yurt dışında ödül alan filmler Türkiye de çok gişe yapmıyor, çok gişe yapmayınca da çok hasılat yapmıyor. Yurt içinde tutan filmleri de yurt dışında 5 dakika kimseye izletemezsin. Burada böyle bir sıkıntı var. Bu sıkıntı yapımcılarda mı, filmi üretenlerde mi, yoksa izleyiciler de mi, ya da her ikisinde birden mi? Birileri kolaya kaçıyor burada. Böyle bir gerçek var. Evet Türk sineması atılım içinde ama bu halka ne kadar yansıyor orası çok tartışılır. Sonuçta halka yansımayan bir ürünün, kimse yanlış anlamasın ama bir anlamı yok.

Hülya Avşar da kimsenin izlemeyeceği bir sanat filminde oynamaktansa Recep İvedik gibi gişe yapan filmlerde oynamayı tercih ederim demişti geçmişte.

Ben de Recep İvedik gibi bir filmde oynamayı tercih etmem. Sanat filmi konusunda da bazı ayırıcı hususlar var aslında; ben asla “sanat sanat içindir” diyen adamlardan değilim. Sanat yaşayan biri için yapılır. İzleyeni dinleyeni olmadıktan sonra hiçbir sanat eseri beş para etmez. Bir film, izleyicisine hitap edebilmeli.

Haberin Devamı