Gazete Vatan Logo

‘Gel bakalım hanım kızım otur şöyle yanıma’

Türk sanat müziğinin devi Müzeyyen Senar veda etti. 97 yaşındaki sanatçı hayata gözlerini yumarken arkasında unutulmaz bir ses ve muhteşem yorumlar bıraktı. Atatürk de onu ilk dinlediğinde “Bu ne güzel bir ses” demişti

‘Gel bakalım hanım kızım otur şöyle yanıma’

Türk sanat müziğinin efsane ismi Müzeyyen Senar (97) zatürre teşhisiyle tedavi gördüğü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde dün sabah saat 07.30 sıralarında hayata gözlerini yumdu. Yaşlılığa bağlı hastalıklarının 24 saat tıbbi kontrol altına tutulabilmesi amacıyla kızı Feraye Işıl tarafından Urla ilçesindeki yaşlı bakımevine yerleştirilen Müzeyyen Senar, 15 Ocak’ta Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılmış ve burada 13 gün süreyle tedavi görmüştü. Senar, sağlık durumundaki bozulma nedeniyle ise 2 Şubat’ta tekrar Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Tedavi süresince kısmi felç nedeniyle uzun süredir yürüyemeyen ve konuşamayan Senar’ın vefat haberini ise hastanede annelerinin ölümü sırasında yanında bulunan kızı Feraye Işıl’la oğlu Ömer Işıl verdi. Annesini kaybettikten sonra basın mensuplarına açıklama yapan Feraye Işıl, “Sabah saatlerinde yaşamını yitirdi. Çok üzgünüz. İstanbul’da son yolculuğuna uğurlayacağız” dedi. Müzeyyen Senar, yarın Bebek Camii’nde öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek.

Haberin Devamı

‘Atatürk Tatyos Efendi’den bir şarkı istedi, imtihanım başladı’

Müzeyyen Senar, ulu önder Atatürk’le tanışmasını merhum gazeteci Savaş Ay’a şöyle anlatmıştı;

“Kendimi çok mutlu hissettim. Gözümün önünde Ulu Önder, ben ve şarkılar vardı. Gel bakalım hanım kızım. Otur şöyle yanıma’ dedi. Çekine çekine oturdum. Atatürk, “Bu ne güzel ses. Hadi bakalım durma, devam bakalım” dedi

İşte Ata’yla tanışmanın hikayesi

Maestrom Nubar Tekyay Bey, bir gün evimize geldi. 1936 yılı Aralık ayıydı. Çok heyecanlıydı. “Hadi kızım, çabuk hazırlan saraya gidiyoruz” dedi. Şaşırdım. İçimden “Ne saray, ne işimiz var saraylarda?” diye geçirdim. Yine de olabildiğince düzgün giyinip hazırlandım. Eşim Ali Bey’i de alarak kapıdaki büyük otomobile bindik ve Dolmabahçe Sarayı’na yola koyulduk.

Saraya vardığımızda bir yaver bizi aldı ve büyük salona götürdü. Yaverle tam karşısına geldiğimde yaver, “Müzeyyen Senar Hanım huzurlarınızda” dedi. “Beyefendi de kocası” diye ekledi. Atatürk “Öyle mi? Pek güzel. Gel bakalım hanım kızım. Otur şöyle yanıma” dedi. Sağ tarafına bir sandalye çektiler. Çekine çekine sandalyenin ucuna iliştim. Heyecanımı anlamış olacak ki, “Otur bakalım. Çekinme. Eğer böyle yaparsan o güzel sesini nasıl dinleriz” diye ekledi.

Haberin Devamı

Hem de nasıl. Yüzüme dönüp baktığında “Aaa! Bu saçlarının hali ne?” deyip yavere işaret etti. Kulağına fısıldadı. Yaver “Lütfen beni takip ediniz Müzeyyen Hanım” dedi. Salondan çıkıp siyah mermerlerle kaplı büyük bir banyoya geldim. Birden korkuya kapıldım. Yaver, “Merak etmeyin efendim, berberimiz sadece sizin saçınızı ve eşinizin bıyığını kesecek” dedi. Sonradan öğrendiğime göre, Atatürk benim enseme topladığım saçlarımı beğenmemişti ve modern bir görünüm almam için saçlarımı kestirmek istemişti. Nitekim berber saçlarımı alagarson kesti. Birden görünümüm değişmişti. Ali de bıyıklarını kaybetti. Biraz sonra huzura gittiğimizde “İşte şimdi mükemmel oldu. Ver bakalım şu koltuğunun altındaki defteri. Herhalde şarkı defteridir değil mi?” diye sordu. Defteri kendilerine uzattım. Bu konuşmaları masada bize yakın olanlar aynen duyuyorlardı. Salih Bozok’la, Kılıç Ali benim yanıbaşımdaydılar.

Haberin Devamı

Sonra bana döndü, imtihanların en büyüğü hem de. Tatyos Efendi’nin hicazkâr şarkısını seçmişti: Mâni oluyor halimi tâkrire hicâbım / Üzme yetişir üzme firâkınla harabım’ı istedi. Bitince Atatürk herkesin duyabileceği bir sesle “Bu ne güzel ses. Hadi bakalım durma, devam bakalım,’ dedi.