Gazete Vatan Logo
Magazin 'Ayak öpenlerin çok olsun...'

'Ayak öpenlerin çok olsun...'

Sosyal medya fenomeni Selin Ciğerci'nin, ameliyat olacak futbolcu eşi Gökhan Çıra'nın ayak parmaklarını öptüğü videonun yankıları sürüyor.

'Ayak öpenlerin çok olsun...'

Milliyet gazetesinden Özay Şendir'in, "Ayak Öpenlerin Çok Olsun..." başlıklı yazısı şöyle:

"Sosyal medya fenomeni Selin Ciğerci, ameliyat olacak eşinin, teker teker, ayak parmaklarını öptüğü bir video paylaşmış.

Bir sürü olumlu, olumsuz tepki arasında, konu magazin malzemesi haline geldi ama bu fotoğraf aslında içinde bir dram barındırıyor.

Karşısında oturan kadının yüzüne bakmak ya da tatilde yanındaki kadınla aynı ufku seyretmek yerine, elindeki telefonun ekranına bakan çok erkek görmüştüm ama hayatındaki insan ayak parmaklarını öperken telefon ekranına bakanını ilk kez gördüm.

Her neyse ayak öpmek meselesi aslında bu kadar basit bir iş değil ve günümüzde siyasi jestlerin içinde de var.

Mesela Papa Francis, ülkedeki barışın sürmesi için Güney Sudan heyetindeki insanların ayaklarını öpmüştü birkaç sene önce...

Vatikan ayaklarla ilgili bir dini merkez aslında ama öpmekten çok yıkamakla alakadar oluyorlar. Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önce 12 havarisinin ayaklarını yıkamasına atıfla tüm papaların tekrar ettiği bir davranış bu...

Haberin Devamı

Bizim kültürümüzde ayağa en yakın eylem etek öpme eylemidir ama o da durduk yere çıkmamıştır. Kosova savaşının ardından Sultan Murad’ın elini öpme bahanesiyle yaklaştığı söylenen bir Sırp tarafından öldürülmesinin üzerine, padişahların yabancılara sadece eteklerini öpme izni verdiği söyleniyor.

El öpme meselesi çok daha çetrefilli bir konu, Batı’da da Doğu’da da farklı anlamlar yüklenmiş bu eyleme.

Batı’da, bir erkeğin kendisinden daha güçlü ve önemli olan başka erkeğin yüzüğünü öpmesi geleneği vardır aslında.

Flört amacıyla kadının eli öpülür ama o el asla başa götürülmez.

Balkanlar’dan Kafkaslar’a kadar olan coğrafyada el öpmek daha çok bir saygı göstergesi ama İslam bilginleri arasında, zaman zaman tartışma da yaratmıyor değil...

Sonuç mu, tarih bizim bu dönemimizi, içimizdeki röntgenci ve teşhirci nedeniyle, ‘şekilden şekle girdiğimiz dönem’ olarak yazacak."