Gazete Vatan Logo

'Açmadan soldurdular!

Koray ve Menekşe Kaya. Sivas katliamının en küçük kurbanları. Anneleriyse isyan etti...

Alevlere kurban gittiklerinde Koray 12 yaşındaydı, Menekşe ise 17. Şenliklere katılmak için geldikleri Sivas’ta ortalık karıştığında kendilerini korumak için girdikleri Madımak Otel’de ölümle karşılaştılar. Cenazeleri birbirlerine sarılı halde bulunan iki kardeşin annesi Hüsne Kaya, “Her gün gözyaşları içinde uyanıyorum uykumdan. Oğlumu kızımı rüyamda göreyim, sarılayım, koklayayım istiyorum, o bile olmuyor. Oğlum 12 yaşındaydı. Ne yapmıştı ki onlara? Kimin canını yakmıştı? Kızım 17 yaşındaydı, bir lokma çocuğumu açmadan soldurdular, kolumu kanadımı kırdılar. Bunu yapanlar ellerini kollarını sallaya sallaya dolaştılar. Bu insanın ağırına gidiyor. Bu nasıl adalettir” diyerek isyan ediyor.

‘Radyoda duydum’

Acıyla gecen 19 yılı anlatmaya artık gücünün yetmediğini söyleyen Hüsne Kaya, “19 yıldır demek ki bir şey ifade edememişiz, söylediklerimiz, acımız hep havada kalmış. Herkes bildiğini yapmış. Zaman aşımı diyorlar yazıklar olsun buna hayır diyoruz da bizim dememiz ne ifade eder ki? Kimse acımızı paylaşmadı bile, sanki suçlu bizmişiz gibi davrandılar” dedi.

İlk kez 1992 yılında şenliklere gittiklerini, Koray ve Menekşe’nin çok sevdiğini dile getiren anne Kaya, “Yine eğleneceğiz diye gittik şenliklere. 1 Temmuz günü oğlumla sarılıp uyuduk kokusunu çektim içime. Kızım arkadaşlarıyla birlikte DSİ’nin konukevinde kalacaktı. Ertesi gün Banaz’a geçecektik. O gün oğlum babasıyla birlikte Kültür Merkezi’ne gelmiş sonra da ablasıyla birlikte Cumhuriyet Lokantası’na gitmiş. Biz de Kültür Merkezi’ndeydik. Bir anda ortalık karıştı, üzerimize taşlar yağmaya başladı. Başıma taş gelince bayılmışım beni bir akrabamızın evine getirmişler. Uyandığımda çocuklarımı sordum, ‘Madımak Oteli’nde güvendeler’ dediler. Lokantadan çıkınca otele gitmişler, sonrası belli. Ertesi gün bana hiçbir şey söylemeden hastaneye götürdüler, iğne vurdular. Bana çocuklarımın babalarının yanında iyi olduğunu söylediler. O sırada radyo açıktı, bir anda oğlumun adını duydum. Ondan sonrasını ise hatırlamıyorum” diye yaşadıklarını anlattı.

Ateş hep aynı

Madımak’ın hafızalardan hiç silinmeyeceğini söyleyen anne Kaya zaman aşımına isyan ediyor: “Madımak, yere batasıca! Şimdi dava zaman aşımına girecek, peki hafızalardan nasıl silecekler? Kalplerden bu yüz karasını nasıl silecekler? Böyle bir şey olacağını rüyamda bile göremezdim ama oldu. İçimdeki yara hiç kapanmıyor hep kanıyor ve şimdi bu haksızlıkları yaşananları görünce daha çok kanıyor.”

‘Ben affetmedim devlet nasıl affeder?’

2 Temmuz 1993 yılında Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’a giden isimlerden birisi de Lütfiye Aydın’dı. Kitaplarını imzalamak için eşi ile birlikte şenliğe katılan ve Madımak Oteli’nde çıkarılan yangından 3. derece yanıkla kurtulan Aydın, VATAN’a şunları anlattı:

“Gittiğimizde Sivas çok sakindi, birinci gün bir şey yoktu aslında. İkinci gün imza günü vardı. Asım Bezirci ile aynı masadaydım. Saat 10.30 gibi bir görevli geldi. Bize ‘Toparlayın kitaplarınızı, gidin buradan’ dedi. Aziz Nesin karşımızdaki masada oturuyordu. Orada bir muhabirle tartışırken gördüm. Tekrar ‘toplayın kitaplarınızı’ dediler. Zaten kitap imzalatmaya gelen yoktu. Hatta aramızda şakalaşıyorduk. Behçet bağırıyordu, ‘Ya kardeşim, imza atmaktan kollarım yoruldu’ diye, gülüşüyorduk. Kitapları topladık, çıkıyorduk. O sırada itiş kakış yaşanıyordu zaten.

Yemek için lokantaya gittik. Yemek yerken dışardan elinde yeşil bayraklı adamlar bağırarak geçiyordu. Onlar gidince biz de oradan çıktık ve otele gittik. Kurt kapanına girer gibiydik. Ben oraya kitap imzalamaya gittim. Şenlik belgeselini çekecektik. Işıklar içinde yatsın Erdal Ayrancı çekecekti. Ama her şey bir anda tersine döndü.

‘Boşluğa atladık’

Ben hala yangını hatırlamıyorum. Yangın öncesi var. O insanlar, taşlar, bağrışmalar var. Yangın sonrası da var. Ama yandığımız an yok. Beynim onu hala kabul edemiyor. Otelde koridorda oturmuş ve bekliyorduk. Eşim bir şeyler olacağını sezmişti. O sırada dışarıdakiler içeri girerse nereden kaçabiliriz diye yol aramış ve apartman boşluğunu gözüne kestirmiş. Oteli yaktıklarında nereye gideceğimiz bilemedik. Aşağı yukarı kaçışmaya başladık. Sonra eşim elimden tuttu, ‘buradan atlayacağız’ dedi, apartman boşluğu gibi bir yeri gösterdi. Helalleştik ve boşluktan aşağıya atladık. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Sivas’tan sonra hafıza kaybı yaşadım.

Geldiğimiz nokta ise, gazeteyi açıyorsunuz ‘zaman aşımına 6 gün kaldı’ yazıyor. Hakaret gibi geliyor bana. ‘Siz insan değilsiniz’ der gibi. ‘Sizin hiçbir değeriniz yok’ der gibi. Bunları görünce çok canım acıyor. Sivas olaylarının etkisinden kurtulmak için yine yazıya sığındım. Çok öfkeliyim. Acıma biraz saygı beklerdim. Benim bağışlamadığım adamı, bu devlet nasıl bağışlar?”

Haberin Devamı