Gazete Vatan Logo

'1923'ten bugüne kadar...'

Japon kredi derecelendirme kuruluşundan çarpıcı laiklik yorumu!

Türkiye’nin kredi notunu iki kademe birden yükselterek BB’den, yatırım yapılabilir seviye olan BBB-‘ye yükselten JCR, konuya ilişkin açıklamasında da Türk ekonomi ve demokrasisini övdü. JCR “Türkiye’nin laikliği cumhuriyetin 1923’teki bağımsızlığından bugünün Recep Tayyip Erdoğan (2003’ten beri) yönetimindeki AKP hükümetine kadar korunmuştur” dedi. Kuruluş, enflasyon, cari açık ve zayıf döviz rezervleri konusunda endişeler bulunduğu belirtirken tasarruf oranlarının planlı bir şekilde yükseltilmesi ve enerjinin ithalata bağımlılığını azaltma konusunda alınacak uzun bir yol bulunduğunu kaydetti.

“TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI KONUMU YÜKSELİYOR”

Japan Credit Rating Agency, Türkiye’nin kredi notunun yükseltilmesiyle ilgili açıklamasında Türkiye’nin Lehman Şoku’ndan Avrupa ülke borç krizlerine değin geçen dönemde bir hayli olumsuz uluslararası ekonomik ortamın zorluklarını başarıyla atlattığını bildirdi. 2012’deki artan net ihracat ve azalan işsizliğin Türkiye’nin büyüme potansiyelini, düşen GSYİH oranlarına karşın ortaya koyduğunu belirten JCR, “Milli gelirin düzeyi her zaman Asya’nın yükselen ekonomilerinden fazla oldu. Türkiye’nin uluslararası konumu, Avrupa, Asya ve Orta Doğu bölgeleri boyunca tarihi, kültürel ve jeopolitik önemiyle birlikte yükseliyor” dedi.

TASARRUF ORANLARININ ARTIRILMASI İÇİN UZUN YOL VAR

“Türkiye OECD ve NATO üyesi güvenilir bir demokrasi olarak artan kabule sahip” denilen açıklamada enflasyon, cari açık ve zayıf döviz rezervleri konusunda endişeler bulunduğu da belirtildi. Tasarruf oranlarının planlı bir şekilde yükseltilmesi ve enerjinin ithalata bağımlılığını azaltma konusunda da alınacak uzun bir yol bulunduğu belirtilen açıklamada JCR’nin bu nedenle sonuçlar konusunda titizlik gösterdiği kaydedildi.

JCR açıklamasına, altın hariç 100 milyar dolar olan ve 2013’te iyileşen ve güçlü yapıda olmasına karşın daha da artırılması arzulanan dış pozisyonun; toplam dış borç ve kısa vadeli dış borcu karşılama oranının sırasıyla yüzde 30.3 ve yüzde 99.2 olduğu dikkate alındığında, ani ve büyük sermaye kaçışları için bir kırılganlık ortaya koyduğu belirtildi.

JCR, Türkiye’nin Orta Doğu ve Orta Asya ülkeleri arasında en büyük ekonomiye sahip olduğunu belirterek şu saptamalarda bulundu:

“Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul, kültürel ve dini kurumların zengin tarihine sahip ve yüzyıllarca uluslararası ticarette dünyanın büyük bir merkezi oldu. Kişi başına milli geliri 2012 itibarıyla 15 bin doları aştı (PPP bazında). Yüzde 95’in üzerindeki Müslüman nüfusuyla Türkiye’nin laikliği cumhuriyetin 1923’teki bağımsızlığından bugünün Recep Tayyip Erdoğan (2003’ten beri) yönetimindeki AKP hükümetine kadar korunmuştur. Ülkenin rejimi bir zamanlar ara sıra gerçekleşen askeri müdahalelerle karakterize olmuştu ekonomik politikada çöküşler yaşanmıştı, bunlar ülkenin ekonomik kalkınması önünde uzun bir süre engeldi. Ancak ilki 1980’lerde yatıştı, ikincisi için de, enflasyonda kalıcı eğilim büyük ölçüde 2005 itibarıyla istikrara kavuştu ve IMF yardımı neredeyse 2008’de sona erdi.”

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ MAKROEKONOMİK KONULAR

JCR Türkiye’nin önünde bulunan makroekonomik sorunları şöyle saydı:
“-Ekonomik büyümeye karşı kötüleştirici olma eğiliminde bulunan cari işlemler açığının azaltılması,
-Spekülatif uluslararası sermaye akışlarına karşı iç kredi büyümesi ve dövizde dalgalanmanın kontrol edilmesi,
-Enflasyonist baskıyla geçen yıllara karşı dezenflasyon.
-Büyük politika darboğazları; enerji ve mallarda ithalat bağımlılığı ve dövizin herhangi bir dönemde bol miktarda zorlukla bulunabileceği düzeydir.”

Hükümetin bu sorulara tatmin edici karşılıklar verdiğini kaydeden JCR, faiz koridoru, resmi rezerv şartı operasyonu ve Eximbank’ın ihracat reeskont kredi limiti değişiklikleri gibi yenilikçi önlemlerin devreye sokulduğunu bildirdi.
JCR, Türkiye’nin finansal sisteminde de önemli bir kırılganlık bulunmadığını da bildirdi. “Türkiye’nin finansal sisteminin gücü, ekonomisinin dış şoklara karşı esnekliğini desteklemede olumlu bir faktör olarak değerlendiriliyor” denilen açıklamada, bankaların ekonomiye destek olacak kredi-mevduat genişlemesi döneminde yönetim zorluğu riskinin üstesinden gelinmesi gerektiği hatırlatıldı.

Haberin Devamı